Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

HER MİLLETTEN DAHA ÇOK TÜRKLERİ SEVMEK GEREKİR (Said-i Nursi)

Muharrem Günay 5 Mart 2013 Salı 02:00:00
  Türkleri sevmenin ve Türk taraftarı olmanın gereğine dikkat çeken Üstad Said-i Nursi söyle der:
“Ey Efendiler! İslâmiyet ordularının en kahramanı Türkler olduğundan Meslek-i Kurâniyem cihetiyle her milletten ziyâde Türkleri sevmek ve taraftar olmak kudsî hizmetimin muktezâsıdır.” (Cemal Kutay, Bilinmeyen Tarihimiz, İstanbul 1974, s: 70’ten nakil Z.Kitapçı, s.61) Said-i Nursiye göre: “Türk milleti tarihte İslâm’ın reisliğini en iyi şekilde yapmıştır. Şimdiden sonra da İslâm’ın reisliğini yine onlar yapacaktır.” (B.Berk, Türkiye’de Nurculuk davası, s. 261, İst. 1975) Ayrıca Said-i Nursi eserlerinin bir çok yerinde Türklerle ilgili hadislerin varlığına dikkat çekmiş ve: “Türklerle ilgili Senâ-i Peygamberi muhakkaktır…” (Emirdağ Lahikası, s. 37) demiştir.
Araplar arasında dinden dönmeler Hz. Peygamberimizin ölümüne yakın günlerde başlamış, Hz. Ebu Bekir zamanında ise daha çoğalmıştır.
Sevgili Peygamberimizin son günlerinde irtidat (dinden dönme) hareketi önce Yemen’de başlamıştır. Esved’l-ansi adında bir sapık Yemen’de peygamberlik iddiasına kalkışmış ve öldürülmüştür. İkinci olarak yine peygamberimizin sağlığında iken kendisini peygamber ilan eden “Müseylemetü’l Kezzap” olmuştur. Müseylemetü’l Kezzap ta Uhut savaşında Hz. Hamza’yı şehit eden, fakat daha sonra Müslüman olan Vahşi tarafından öldürülmüştür. Dinden dönen bir grubun başına geçen Tuleyha adında birisi ise ünlü İslam komutanı Halit bin Velit tarafından bozguna uğratılmış ve dağıtılmıştır.
İslâmi kaynaklardan öğrendiğimize göre Araplar arasında on bir kabile dinden dönmüştür. Bu on bir kabileden üçü peygamberimiz zamanında dinden dönen “Beni Müdlic”, “Beni Henife”, “beni Eset” kabileleridir. Yedi kabile de Hz. Ebu Bekir zamanında dinden dönmüştür. Bu kabileler şunlardır: “Fezare”, “Gaffan”, “Beni Selim”, “Beni Yerbu”, “Kende” ve “Beni Bekr-i bin Vail” kabileleri ile Teym kabilesini bir kısmı. Gassan kabilesi ise Hz. Ömer zamanında dinden dönmüştür.
Ömer Nasuhi Bilmen Efendi, Maide suresi 54. âyetin büyük bir mucize olduğunu belirtir ve şöyle der:
“Bu mürtet kuvvetlerin hepsi de Müslümanlar tarafından mağlup edilmiş çeşit çeşit felaketlere, mağlubiyetlere maruz kalmışlardır… Fakat Asrı Saadet’ten itibaren bir nice muazzam kabileler, milletler şeref-i İslâm’a nail olmuş, İslâmiyet’i şark ve garpa neşre çalışıp durmuşlardır. Ensâri Kiram denilen Medine-i Münevvere ile etrafındaki muhterem ahali,
Yemen kabileleri, ehli Faris ve Katsiye muharebesine iştirak eden binlerce zevat ve bilhassa Türk milleti necibesi İslâmiyet’i kabul etmiş, bu uğurda asırlardan beri mücahede meydanlarına atılmış, İslâmiyet’in şark ve garpa intişarına (yayılmasına) pek büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. Bu suretle Kur’an-ı mübinin tebşiratı (müjdesi) gerçekleşmiş, O’nun bir mucize-i ebediye olduğu mütecelli bulunmuştur. (tecelli etmiştir) Bizler ecdadımızın dini İslâm hususundaki ulvi hizmetleriyle daima iftihar eder, onların o güzide yollarını takibe muvaffak olmamızı Hak Teâla hazretlerinden niyaz eyleriz. (Ö.N.Bilmen Tefsiri cilt:2, s:784)
Osman Keskioğlu ise aynı ayetle ilgili olarak şöyle der: “Müfessirlerin açıkladığına göre, bu öğülen gruba Hz. büyük yararlılıklar gösterdiler. Bazıları (yalancı peygamber) Esvedü’l Ansi’yi temizleyen Yemen halkını, Selman-ı Farisi’yi yetiştiren İranlıları da bu grubun içinde sayarlar. Bir kısım müfessirler ise, bunlar muayyen bir zamanda gelmiş belli bir millet değil, bu hizmeti gören herkes buna dahildir derler ki, ayeti kerimenin geniş ifadesine bu daha uygundur. Ayeti kerimede belirtildiği üzere bu, bir millete münhasır değildir. Bu Allah’ın bir lütfüdür, onu dildiğine verir. Bu vasıfları ve meziyetleri layıkıyla haiz, şerefli ve dirayetli bir millet olan Türkler, yüzyıllar boyunca İslâm’a hizmet ederek Cenâb-ı Hak’kın övdüğü milletler arasına katılmışlardır.”(O.Keskioğlu, Kur’an Yolunda, s:260)
Elmalılı Hamdi Yazır ise bu ayetin tefsirini yaparken şöyle demektedir:
“Evvela Araplar, kavmden kavme bu hizmeti yapmışlar, ba’dehu Emeviye’nin son zamanlarında olduğu gibi bu hizmet Arap’tan Acem’e doğru geçmiş, hadisi şerifin de delâlet ettiği üzere Kavmi Fars manen ve maddeten İslâm’a pek büyük hizmetler eylemiş, sonra bunlar da aynı hâle gelmiş bu defa da Allah Türkleri göndermiş, Arapların, Farsların kadrini bilmeyip zayi ettikleri devleti İslâm’ı ele alarak İstanbul’a ve oradan kıtaatı arzın her tarafına yaymışlar binaenaleyh ebnai Faris hadisinin delaleti ve fethi Kostantiniyye hadisinin serahati ve va’di ilâhisinin ıtlak ve işareti ile Türkler de bu âyetin tebşirine dahil olmuşlardır. Demek ki onlar da bu nimetin kadrini bilmez küfrü küfrana doğru giderlerse mevkilerini Allah’ın göndereceği diğer bir kavme terk etmeğe mecbur olacaktır. Ve kim bilir vasi ve alîm olan Allah kıyamete kadar daha nice kavimler gönderecektir.(Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri, c:2,s:1720)

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER