Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

HZ. MUHAMMED VE KADINLAR – Kocatepe Gazetesi

Muharrem Günay 26 Ocak 2015 Pazartesi 02:00:00
  Cenab-ı Hakk, yarattığı bütün mahlukatı erkek ve dişi olmak üzere çift yaratmıştır. Yaratılmışların en üstünü ve şereflisi olan insan da erkek ve kadın çiftinden meydana gelmiştir. Bu gerçek Kur’an-ı Kerim’de şu şekilde ifade edilir:
“Kaynaşmanız için size kendi ( cinsi ) nizden eşler yaratıp, aranızda sevgi ve merhamet peydah etmesi de O’nun (varlığının) delillerindendir. Doğurusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.” ( Rum:21)
“Gerçekten erkeği ve dişiyi iki eş yaratan O (Allah) dur”.(Necm Suresi: 45)
Kadını hor görüp aşağılayan görüşlerin kökleri tarihin derinliklerindedir. Bir çok din yorumcuları, kadını, pek haksız şekilde, “acıların kaynağı “, “günahların sembolü “, “şeytanın aracı“ gibi göstermeye çalışmışlardır. Budizim’le ve Hıristiyanlıkla ilgili eski kaynaklarda, bugün bu dinlere bağlananlarında ciddiye almadıkları böyle yersiz suçlamaların sayısız örneğine rastlanır.
Cahiliye Döneminde Kadın
Arapların Cahiliye devrini en güzel şekilde anlatan bir konuşma Cafer b. Ebu Talip isimli bir sahabe tarafından Habeş kıralı Necaşi ve Necaşiye gönderilen iki Kureyşli elçi huzurunda yapılmıştır. Bu konuşmada Peygamberimizin ashabından Hz. Cafer b. Ebu Talip Cahiliye devrini şöyle anlatıyor:
“Ey Kral biz cahiliyye mensuplarıydık. Putlara kulluk eder murdar eti yerdik. Fuhuş yapar, akrabalık bağlarını keser komşulara kötülük yapardık. Bizden güçlü olanlar zayıfları ezerdi. Yüce Allah bizden soyunu, doğruluğunu, güvenirliğini ve iffetliliğini bildiğimiz bir Peygamber gönderene kadar böyle devam ettik. Allah’ı birlememiz ve sadece O’na kullukta bulunmamız için bizi bir olan Allah’a çağırdı. Bizim ve atalarımızın kullukta bulunduğu O’ndan başka taştan putları bırakmamızı istedi. Doğru sözlü olmayı, emanete riayet etmeyi, sıla-i rahime bağlı kalmayı, iyi komşuluk yapmayı ve haram şeylerden ve kan dökmekten el çekmemizi emretti. Fuhuş yapmamızı, yalan söylememizi, yetim malını yemememizi ve namuslu kadınlara iftira atmamızı yasakladı. Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadan, kullukta bulunmamızı namaz kılmamızı, zekât verip oruç tutmamızı emretti…”
Arap toplumundaki kadınların acıklı halini Ebu’l-Hasan En-Nedvî “Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti” adlı değerli eserinde şöyle anlatır:
“Cahiliyye toplumunda kadın, hakları yenilen, malları elinden alınan, mirastan yoksun bırakılan, boşandıktan ya da kocası öldükten sonra hoşlandığı biriyle evlenmekten (Bakara suresi; 232) alıkonulan zayıf ve zulme uğrayan bir mal konumundaydı. Eşya ve hayvan gibi miras kalırdı. (Nisa suresi; 19) İbn-i Abbas (Allah O’ndan razı olsun) şöyle rivayet eder. “Bir kişinin babası veya kayınpederi öldüğünde ölenin karısı üzerinde o kişi hak sahibi olurdu. İstese tutabilir ya da mihrini alıp serbest bırakabilirdi. Ölünce de malına el koyardı.”
Ata b. Rebah: “Cahiliyye devrinde biri ölüp karısı dul kalsaydı, kadını içlerinden bir çocukla evlendirmek üzere tutarlardı.” der. Suddi şöyle der: “Cahiliyye devrinde adamın babası, kardeşi veya oğlu ölür de bir kadın geride bırakırsa, varislerden biri önce davranıp kadının üzerine elbisesini atar, kadını, ölen kocasının mihriyle nikâhlamaya veya başkasıyla nikâhlayıp mihrini almaya hak kazanırdı. Ancak kadın daha çabuk davranıp ailesinin yanına giderse kendi başının çaresine bakardı.” (Taberi tefsiri, c.4, s.308)

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER