Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sezer Küçükkurt

İHTİYACIMIZ OLAN NEDİR?

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın 19 Ekim 2020 Pazartesi günü İbn Haldun Üniversitesi Külliyesi açılış töreninde sitem dolu bir konuşma yapmıştı. Aile mefhumunun önemine de işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün yaşadığımız bir çok sorunun kökenine işaret etmişti aslında o konuşmasında. “Aile” meselesiyle ilgili olarak “İhtiyacımız olan nedir” sorusunun cevabını da vermişti aynı zamanda…
İlimizde sürdürülen Aile Yılı etkinliklerinin araladığı kapıdan bakınca, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o günkü sözleri daha iyi anlaşılıyor aslında.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o günkü sözlerinden bir kısmını hatırlayalım:
“Kendi köklerimizi tamamen unutarak veya dışlayarak iki asırdır kendimize yol ve yön bulmaya çalışıyoruz. Bir başka ifadeyle, fikri bir buhranın içinde çırpınıyoruz. Hâlbuki siyasi bağımsızlığın da, ekonomik bağımsızlığın da temelinde fikri bağımsızlık yatar. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e ülkemizin bu süreçte yaşadığı tartışmaların merkezinde hep geleceğimizi nerede arayacağımız sorusu yatmıştır. Sonuçta, ülke ve millet olarak kendimizi, kontrolsüz bir Batılılaşma fırtınasının içinde bulduk. Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmek için çıkılan yolun, en sığından, en bayağısından, en çarpığından bir Batı taklitçiliğine dönüşmüş olması, Cumhuriyetimiz’in en büyük kaybıdır. Her dönemde elbette bu fikri sancıyı yaşayan, tartışmayı ve arayışı sürdürmeye çalışan dava insanları çıkmıştır. Ama bunların sesi ve üretimi, devlet gücünü de arkasına alan kayıtsız şartsız Batıcılığı savunan zihniyetin faşist dayatmaları karşısında yetersiz kalmıştır.
Buradaki tüm misafirler hükümet olmakla muktedir olmak, muktedir olmakla iktidar olmak arasındaki farkı inanıyorum ki gayet iyi biliyor. Aynı şekilde gerçek iktidarın fikri iktidar olduğunu da gayet iyi biliyoruz. Tek tek bireylerden başlayarak, toplumun tamamına ve oradan da insanlığa uzanan fikri iktidar yolu gerçekten zor ve zahmetli bir süreçtir. Şahsen bu konuda kendimizi biraz mahzun hissediyorum. Samimi bir muhasebeyle geçtiğimiz 18 yılda her alanda tarihi eserlere ve hizmetlere imza attığımızı, ama eğitim ve öğretimde, kültürde arzu ettiğimiz ilerlemeyi sağlayamadığımızı düşünüyorum. Genç bir nüfusa sahibiz hamdolsun, ama medeniyet tasavvurumuzu layıkıyla hayata geçiremiyoruz. Medyamız, en modern altyapıya sahip, ama bizim sesimizi ve nefesimizi yansıtmıyor. İlimde, sanatta, kültürde, hep benzer sıkıntılarla karşı karşıyayız. En haklı olduğumuz konularda bile dünyaya kendimizi anlatamıyoruz. İşte bunun için de fikri iktidarımızı hâlâ tesis edemediğimiz kanaatindeyim. Hiç kimsenin bu fikri iktidar arayışından rahatsız olmaması gerekir.
Bu arayışın sona ermesi, bir ülkenin ve toplumun felaketi demektir. Tam tersine bu arayışa herkesin destek vermesini, katkı sağlamasını bekliyoruz. Fikri iktidarı siyasi kadrolar değil, ilim, sanat ve hikmet insanları inşa eder. Siyasi kadrolar ancak onlara ihtiyaçları olan zemini sağlar. Dolayısıyla, bu konudaki sorumluluğun bir kısmı bize aitse, önemli bir kısmı da ilim ve fikir adamlarımıza aittir. Bin yıl önceki ilim ve hikmet büyüklerimiz dünyadaki tüm bilgileri, teorileri, karşı tezleri bilen, bunların hepsinin üzerine çıkarak kendi fikri üretimini yapan insanlardı, bugün de ihtiyacımız olan işte bu anlayıştır. Bir şekilde önüne konan çerçevenin körü körüne fanatikliğini yapanın kendine de, ülkesine de, medeniyetine de hayrı olmaz. Taklitçilik mevcudun ardından gitmek demektir. Halbuki bize lazım olan ilhamını gelenekten alan yenilikçiliktir.
Tek vazgeçilemez olan inancımızın naslarıdır, onun dışındaki her şeyi geleceği kucaklayacak şekilde yeniden yorumlamak, yeniden üretmek mümkündür. Bir başka ifadeyle ne insanlığın milletimizin ve inancımızın binlerce yıllık birikimine sırtımızı döneceğiz, ne de modern dünyanın sunduğu imkânları reddedeceğiz. Her ikisini birden değerlendirerek inancımızın mutlak hakikatlerinden aldığımız güçle çok daha büyük hedefler peşinde koşacağız.
Evlatlarımızın zihin ve gönül dünyalarındaki boşluk Batı merkezli popüler kültür ürünleriyle veya sapkın akımların hezeyanlarıyla doldurulmuştur. Bunun için önümüzdeki dönemde önceliğimizi aileden başlayarak eğitim-öğretim hayatları boyunca evlatlarımızı hakkıyla yetiştirmek olarak değiştirmemiz şarttır. Bu değişim sıradan bir müfredat tadilatının ötesinde topyekun bir eğitim-öğretim reformunu gerektirir. Okul öncesinde ve ilkokulda tek ihtiyacımız olan değerlerini iyi bilen, inancına, kültürüne, tarihine, diline sahip çıkan, ailesine ve toplumuna karşı sorumluluklarını özümsemiş insanlar yetiştirmektir.”
Sayın Cumhurbaşkanı’nın en veciz ifadelerle özetlediği gibi; “Aile” mefhumu, üzerine hassasiyetle titrememiz gereken konuların başında gelmektedir. Öyleyse çalışmaya-çabalamaya devam…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER