Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Hasan Tahsin Günek
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

İKİ MACAR PİLOTUN UÇAKTAN AFYONKARAHİSAR GÖZLEMLERİ

Macar havacılık mühendisi ve pilotu olan Antal Bánhidi (1902-1994), Macarca “Gerle” yani “Güvercin” adı verilen bir uçağı 1930 yılında geliştirerek uçurmuştu. Banhidi daha sonra Budapeşte Teknoloji Üniversitesi’nde ( 1931-32) ise Gerle-13 adlı daha gelişmiş tek motorlu bir uçak tasarlayarak inşa eder. Uçak test uçuşlarında beklenenin üzerinde performans gösterir. Bu nedenle Bánhidi, uçağın yeteneklerini uluslararası kamuoyuna kanıtlamak için pilot Tibor Bisits (1896-1987) ile rekor uzunlukta bir rota planlar. Hedef tüm Akdeniz çevresini dolaşmaktır.
Antal Bánhidi ve Tibor Bisits, Gerle 13 model uçak ile 1933’te Akdeniz çevresinde 12.258 km’lik uzun mesafeli bir uçuş yaparak ün kazandılar. Bánhidi ve Bisits 19 Şubat ve 24 Mart 1933 arasında, İtalya, Fransa, İspanya, Kuzey Afrika, Mısır, Filistin, Türkiye ve Yunanistan’da yirmi iki şehri ziyaret ederek havada yaklaşık yüz saat geçirdiler. Akdeniz çevresinde uçarak gidiş dönüşü tamamlayan ilk pilotlar oldular. Tüm dünyayı etkisi altına alan ve 1929 senesinde ortaya çıkan Büyük Buhran’ın ekonomik etkileri nedeniyle, sefer ancak Shell’in ücretsiz yakıt teklifi ve İtalyanların Kuzey Afrika’da sağladıkları destek ile mümkün olur.
Sefer dönüşünde, Bánhidi yolculuğu belgelemek için bir kitap yazarak yayınlar. Kitapta yolculuk öncesini, yolda başlarından geçenleri ve daha sonraki seferlerinden bazılarını ayrıntılarıyla anlatır.
Pilotlar Banhidi ve Bisits Macaristan’dan başladıkları seferlerinde tüm Batı Akdeniz, Kuzey Afrika ve Doğu Akdeniz sahillerini dolaşarak zorlu bir yolculuğun ardından Türkiye’ye gelirler. 16 Mart 1933’te zorlukla Toros Dağlarını aşarak yollarına devam ederler. Zirvelerde gördükleri kar, buz ve devasa kayalık alanlarla kaplı manzaralardan çok etkilenirler. Yakıt ikmali için indikleri Konya’da kendilerini havaalanı komutanı gayet hoşça ve misafirperver bir şekilde karşılar. Közde pişirilmiş kahve ikram eder. Yakıt ikmali tamamlanır. Ancak resmi formalitelerde sorun çıkar. Uçaklarının modeli yanlış bildirilmiştir. Havaalanı komutanı Konya’daki üst komutanlığa durumu bildirir. Gerekli kontrol ve düzenlemeler yapıldıktan sonra havalanmalarına izin verilir.
Türk yetkililerin verdikleri uçuş rotası iznine göre, önce kuzeybatıdaki Afyonkarahisar’a, daha sonra da buradan kuzeye yönelen demiryolu hattını takip etmeleri gerekmektedir. Bunun nedeni, o günün koşulları altında bir uçağın demiryolu hattından daha uzakta bir yere zorunlu iniş yapması durumunda arama ve kurtarmanın zor ve çok maliyetli olmasıdır. Böylesi bir duruma karşı yetkililerce böyle bir tedbir alınmıştır.
Macar Pilotlar Afyonkarahisar Semalarında
Konya’dan havalanarak demiryolunu takip eden Macar pilotlar Afyonkarahisar’a doğru uçuşlarına devam etmektedirler. Önlerinde Sultan Dağları uzanmaktadır. Seyahatin Afyonkarahisar bölümünü pilot Antal Banhidi’nin kendisinden dinleyelim:
“İkibin metre yüksekliğindeki Sultan Dağları silsilesi bize paralel olarak otuz kilometre ilerimize kadar uzanıyor. Afyonkarahisar’a olan mesafe giderek azalıyor.
Büyük Ova’nın pürüzsüz manzarasının yerini, bazı yerlerde büyük bataklık göllerin olduğu tepelik bir alan alıyor. Sağımızda ise kırlar tekrar ufka doğru düzleşiyor, hemen önümüzde Emir Dağ’ın 1.700 metrelik zirvesi maviye dönüyor. Güneye gitmemiz gerekiyor. İkibin metre yüksekliğindeki Sultan Dağlarına daha yakından bakacağım. Uzunluğu yüzyirmi kilometreden fazladır. Kuzeybatı-güneydoğu yönünde geçit vermeden uzanıyor.
Kuru ve soğuk kuzeydoğu rüzgârlarında süzülmek için ne muazzam bir fırsat! Akşehir Gölü, Venedik Gölü’nün büyüklüğünde olabilir, bu da demiryolu hattını güneye, Sultan Dağı’nın eteklerine kadar uzanan bir dolambaçlı yola girmeye zorluyor. O andan itibaren küçük Akarçay nehri boyunca devam ediyoruz.
Sultan Dağı’nın kuzeybatı ucuna ulaştığımızda soldan bize doğru devasa kesiler ve vadiler uzanıyor. Sağda, elli kilometrelik Emirdağları silsilesi tarafından desteklenen tepeler kesintisiz birbirini takip ediyor.” Diyor.
Afyonkarahisar’da Türk-Yunan Savaşının İzleri Hala Görülebiliyor
Antal Banhidi Afyonkarahisar üzerine geldiklerinde 1921-22 yıllarındaki Yunan işgali sırasında inşa edilmiş siperlerin hala ilk günkü gibi görülebildiğini de şu sözlerle aktarıyor:
“Burada hava yine soğuk, kar yavaş yavaş yağıyor. Gökyüzü de kararmaya başlıyor. Afyonkarahisar’ı şimdiden dikkat çekici olarak görüyoruz. Altımızda ana hatları karla çizilmiş gibi görünen zikzak çizgiler beliriyor. Bunlar Türk-Yunan savaşının siperleri. Burada Türkler, Yunanlılara yıkıcı ve kesin bir darbe vurdu. Tabii burada çok fazla tarla yok. Dolayısıyla saban büyük mücadelelerin izlerini silmiyor. Havanın elleri siperlerdeki kanlı olukları düzeltene kadar savaşın izleri orada kalacak.
Görünüşe göre, yüksek basınçlı hava kütleleri üzerimizden Suriye yönüne geçti. Bu durumda, yarın yağmur yağması beklenebilir. Mümkünse, bugün Küçük Asya’nın önümüzde kalan dağlarını geçmeye çalışmak iyi olacaktır. Zayıf arka rüzgârda İstanbul’a kadar yeterli yakıtımız var. Bu yüzden Eskişehir’e inmemize gerek yok.
Bu nedenle, Afyonkarahisar’dan başlayarak, tam olarak kuzeye değil, birkaç derece batısına ve demiryolu hattı boyunca otuz kilometre gidiyoruz.”
Macar pilotların Afyonkarahisar üzerine geldiklerinde uçaklarından görüp tespit ettikleri başta siperler olmak üzere Afyonkarahisar ve çevresinde yaşanan Türk-Yunan savaşına ait izlerin aradan yaklaşık on yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen hala daha gayet canlı ve sağlam bir şekilde durduğunu göstermektedir.
Tespit edilen rotayı takip eden Pilotlar Banhidi ve Bisits, güzergâhları üzerinde ikibin metre yüksekliğindeki Türkmen Dağı’nı gördüklerinde ise onu rehber alarak sol yanlarındaki yüksek tepelerden kaçınıp, demiryolunu takip ederek Eskişehir üzerine gelirler. Adapazarı ve İzmit Körfezini takiben İstanbul’a ulaşırlar. Dinlenip, gezip dolaştıktan, gerekli bakım onarım ve ikmallerini yaptıktan sonra 17 Mart’ta İstanbul’dan ayrılarak 24 Mart’ta memleketleri Macaristan’a varırlar.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, SSCB tarafından Macaristan’ın motorlu uçak üretmesinin yasaklaması üzerine yaşlanmış olan Antal Bánhidi bir kenara çekilerek uzun süre kara araçları tasarımları işinde çalışır. Komünizmin çöküşünden sonra, başarıları Macar hükümeti tarafından tanınarak onurlandırılır.
Dip Not:
-Bánhidi, Antal (1936) A Gerle 13 útja: Bánhidi Antal úti naplója. A Magyar Földrajzi Társaság könyvtára. Franklin, Budapest.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER