Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Kocatepe Gazetesi

İL MİLLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ’NÜ YÖNLENDİREN SENDİKA, CEMİYET, DERNEKLER VE VAKIFLARIN DERDİ NEDİR?

Kocatepe Gazetesi 15 Temmuz 2014 Salı 03:00:00
  Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) Yerleştirme modeli, veli ve öğrencilerde korku yarattığı basına yansımıştır. Etkileri halen devam etmektedir. Başarısız öğrencilerin eve en yakın okula yerleştirileceği açıklamasına tepki gösteren veliler, o zaman her genel lise açılsın, çocuklarımızın meslek ya da imam hatip liselerine gitmesini istemiyoruz dedikleri basında yer alan ifadeler arasındadır.
AKP öncesinde imam hatip lisesi öğrenci sayısının 70 bin olduğunu şimdi ise bu sayının 2013- 2014 eğitim- öğretim yılında 474.090 olduğu istatistiklerde yer almaktadır. Yine aynı eğitim ve öğretim yılında toplam İHL sayısı 12 yıl öncesine göre yaklaşık 854’e çıkmıştır. Demek ki, Bakanlık mı yoksa ona iyi görünmeye çalışan taşra teşkilatları mı; bu sayıyı yeterli görmüyor arttırmak istiyor.
Afyonkarahisar İl Milli Eğitim Müdürü’nün derdi; ilde başarının artması, kalitenin yakalanması falan değil, İmam Hatip liselerine öğrencileri yönlendirmek, gençlerin geleceği falan umurunda değil.
Bu nedenle bu oluşumlar, Milli Eğitim Müdürü’nü ellerinde oynatıyorlar. Dertleri ise; ortaöğretimde öğrencileri ucuz işgücü olarak yetiştirmek amacıyla meslek liselerine, bağımlı bireyler yetiştirmek amacıyla da imam hatip liselerine yerleştirmek istemektedir.
Afyonkarahisar’da okulların fiziki donanım ve alt yapı sorunları sürerken, fiziki alt yapı sorunları en az olan, teknik olarak en donanımlı okulların imam hatipler olması, siyasi iktidarın kamu okulları arasında siyasi tercihleri üzerinden resmen ayrımcılık yaptığını göstermektedir.
Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) Yerleştirme modeli, veli ve öğrencilerde korku yarattığı basına yansımıştır. Etkileri halen devam etmektedir. Başarısız öğrencilerin eve en yakın okula yerleştirileceği açıklamasına tepki gösteren veliler, o zaman her genel lise açılsın, çocuklarımızın meslek ya da imam hatip liselerine gitmesini istemiyoruz dedikleri basında yer alan ifadeler arasındadır.
AKP öncesinde imam hatip lisesi öğrenci sayısının 70 bin olduğunu şimdi ise bu sayının 2013- 2014 eğitim- öğretim yılında 474.090 olduğu istatistiklerde yer almaktadır. Yine aynı eğitim ve öğretim yılında toplam İHL sayısı 12 yıl öncesine göre yaklaşık 854’e çıkmıştır. Demek ki, Bakanlık mı yoksa ona iyi görünmeye çalışan taşra teşkilatları mı; bu sayıyı yeterli görmüyor arttırmak istiyor.
Afyonkarahisar İl Milli Eğitim Müdürü’nün derdi; ilde başarının artması, kalitenin yakalanması falan değil, İmam Hatip liselerine öğrencileri yönlendirmek, gençlerin geleceği falan umurunda değil.
Bu nedenle bu oluşumlar, Milli Eğitim Müdürü’nü ellerinde oynatıyorlar. Dertleri ise; ortaöğretimde öğrencileri ucuz işgücü olarak yetiştirmek amacıyla meslek liselerine, bağımlı bireyler yetiştirmek amacıyla da imam hatip liselerine yerleştirmek istemektedir.
Afyonkarahisar’da okulların fiziki donanım ve alt yapı sorunları sürerken, fiziki alt yapı sorunları en az olan, teknik olarak en donanımlı okulların imam hatipler olması, siyasi iktidarın kamu okulları arasında siyasi tercihleri üzerinden resmen ayrımcılık yaptığını göstermektedir.
İl Milli Eğitim Müdürü ve onu yönlendiren dernek, cemiyet, vakıf ve malum sendika eğitimin bütün kademelerinde benimsemiş olduğu dayatmacı tutum ile eğitimde yaşanan sorunları daha da derinleştirmekte, velilerin ve öğrencilerin tercihlerine saygılı olmak yerine onların hangi okula gideceğini, hangi dersleri okuyacağını bizzat kendisi belirlemek istemektedir.
Yine özelleştirmeyle birlikte de okullar yoksul öğrencilere kapılarını kapatmaktadır. Yoksul öğrencilerin İHL’lerine yönlendirilmesinin olası sonuçlarına farklı bir perspektiften bakmak istiyorum. İHL müfredat programları, mezunlarının düşünme yöntemleri ve bağımlılık ilişkisi, bu perspektifin sacayaklarını oluşturmaktadır.
Müfredat programı öğrencinin neler öğreneceğine ilişkin bir algı dayanağıdır. Genel anlamda, İHL müfredatı ezberci eğitime yol açan ve yoruma kapalı olduğu görülmektedir. Bu durumda İHL mezunlarının düşünme yöntemlerini olumsuz bir biçimde etkilemesi kaçınılmaz görünmektedir.
Aslında, bütün bu dayatmaları da iktidar adına yapmaktadırlar. Bunların amacı; İHL’nin artırılmasıyla düşünme yöntemlerine ve sorgulama yeteneğine sahip bireyler yetiştirmekteki temel amacı bağımlı bir kitle yaratmak istemektedir. Başka bir ifadeyle, bunlar; kendisi için benliğinden vazgeçen bireyler istemektedir. Yine, kendilerine biat eden, kendilerine bağımlı olmamanın sonucu olarak toplumsal yaşamın etkin bir üyesi olamayacağını hisseden bir kitle yaratmak istiyorlar. Başka bir ifadeyle, toplumun etkin bir üyesi olmak için bunlara bağımlı olmak bir önkoşul olarak hissettirilmek isteniyor. Yani tam bir kukla ve kuklacı hikayesi. Kukla koltuğunda durduğu sürece onun için bunların önemi yok.
Ancak, uygar ve çağdaş yaşam, bağımlılık ilişkisinden çok Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerine bağlılıktan geçmektedir.
İl Milli Eğitim Müdürü ve onu yönlendiren dernek, cemiyet, vakıf ve malum sendika eğitimin bütün kademelerinde benimsemiş olduğu dayatmacı tutum ile eğitimde yaşanan sorunları daha da derinleştirmekte, velilerin ve öğrencilerin tercihlerine saygılı olmak yerine onların hangi okula gideceğini, hangi dersleri okuyacağını bizzat kendisi belirlemek istemektedir.
Yine özelleştirmeyle birlikte de okullar yoksul öğrencilere kapılarını kapatmaktadır. Yoksul öğrencilerin İHL’lerine yönlendirilmesinin olası sonuçlarına farklı bir perspektiften bakmak istiyorum. İHL müfredat programları, mezunlarının düşünme yöntemleri ve bağımlılık ilişkisi, bu perspektifin sacayaklarını oluşturmaktadır.
Müfredat programı öğrencinin neler öğreneceğine ilişkin bir algı dayanağıdır. Genel anlamda, İHL müfredatı ezberci eğitime yol açan ve yoruma kapalı olduğu görülmektedir. Bu durumda İHL mezunlarının düşünme yöntemlerini olumsuz bir biçimde etkilemesi kaçınılmaz görünmektedir.
Aslında, bütün bu dayatmaları da iktidar adına yapmaktadırlar. Bunların amacı; İHL’nin artırılmasıyla düşünme yöntemlerine ve sorgulama yeteneğine sahip bireyler yetiştirmekteki temel amacı bağımlı bir kitle yaratmak istemektedir. Başka bir ifadeyle, bunlar; kendisi için benliğinden vazgeçen bireyler istemektedir. Yine, kendilerine biat eden, kendilerine bağımlı olmamanın sonucu olarak toplumsal yaşamın etkin bir üyesi olamayacağını hisseden bir kitle yaratmak istiyorlar. Başka bir ifadeyle, toplumun etkin bir üyesi olmak için bunlara bağımlı olmak bir önkoşul olarak hissettirilmek isteniyor. Yani tam bir kukla ve kuklacı hikayesi. Kukla koltuğunda durduğu sürece onun için bunların önemi yok.
Ancak, uygar ve çağdaş yaşam, bağımlılık ilişkisinden çok Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerine bağlılıktan geçmektedir.
(Bir eğitimci)

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER