Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

İNANÇ BAKIMINDAN İNSANLAR – Kocatepe Gazetesi

Muharrem Günay 19 Şubat 2010 Cuma 02:00:00
  “Şüphesiz inkar edip kâfir olarak ölenler var ya, dünya dolusu altını fidye verseler bile bu, hiçbirisinden asla kabul edilmeyecektir. Onlar için elem dolu bir azap vardır. Onların hiçbir yardımcıları da yoktur.”
Günahlarına tövbe etmeden ölen kimsenin hali Allah’a kalmıştır. Allah bu kimseyi dilerse affeder, dilerse günahı nispetinde cezalandırır, sonra imanının mükâfatı olarak cennetine koyar.
Şirk Ve Müşrik
Hıristiyanlar ve Yahudiler Hem Müşrik hem kâfirdirler
“Şirk”; insanın imanında veya ibadetinde Allah’a başkalarını ortak koşması, Allah’ın zat, isim ve sıfatlarında eşi ve ortağı olduğunu, Allah’tan başka ilahlar bulunduğunu kabul etmesı demektir. Allah’a şirk koşan kimseye “müşrik” denir. Şirk, küfrün çeşitlerinden biridir. Her müşrik kâfirdir, ancak her kâfir müşrik değildir. Hıristiyanlar ve Yahudiler Allah’a ortak koştuklarından dolayı hem Müşrik, hem de kâfirdirler. Bir insan Müşrik olmadığı halde, yani Allah’a ortak koşmadığı halde kâfir olabilir. Çünkü küfür, iman esaslarından birini inkâr etmekle de ortaya çıkmaktadır. Sözgelimi “Ben Müslüman’ım” diyen bir insan içkinin haram olduğunu inkar etmekle hiç içmemiş olsa bile kâfir olur.
En büyük günahların başında Allah’a şirk koşmak gelir. Sahabeden Abdullah bin Mes’ud, en büyük günahın ne olduğunu merak etmiş ve Sevgili Peygamberimize:
“Allah katında en büyük günah hangisidir?” diye sormuş. Peygamber Efendimiz (s.a.v) de “Seni yaratmış olduğu halde Allah’a şirk koşmandır” (Müslim, İman 37,I,90) buyurmuştur.
İlah; gönüllerin sevgiyle bağlandıkları şeydir. Yani gönüllerin sevgi, korku, umut, tevekkül, yardım, dua, kurban, adak, secde gibi şeylerde açık ve gizli tüm ibadet türleriyle kendisine yönelip bağlandığı varlıktır.
İlah; “me’luh” yani mabud (ibadet edilen) anlamındadır. Tüm dilbilginleri, ilahın sözlük manasının bu şekilde olduğunu belirtmişlerdir.
Tefsir, Hadis ve Fıkıh alimlerinin hepsi de ilah sözcüğünü “mabud” olarak yorumlamışlardır. Ancak bazı kelamcılar ilahı, sadece icat etmeye ve yaratmaya kadir olan varlık olarak yorumlamışlardır ki bu, büyük bir yanılgı ve oldukça kötü bir hatadır. Üzerinde biraz akıl yürüten kimse, bunun batıl olduğunu hemen kavrar. Böyle bir şeyi ileri süren kişi, sanki Allah’ın (c.c), Kitabında müşrikler hakkında anlattıklarından ve Arap müşriklerinin, Allah’ın (c.c.) icat etmeye ve yaratmaya kadir olduğunu söylemelerine rağmen müşrik olduklarından habersiz gibidir.
Ebu Abbas der ki:
“İlah; sadece “icat etmeye ve yaratmaya gücü yeten” demek değildir. Kelamcılar Uluhiyetin sadece icat etmeye gücü yetmek anlamına geldiğini sandılar. Halbuki, bunu müşrikler de kabul ediyorlar.
Nitekim Yüce Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“Andolsun onlara: ‘Gökleri ve yeri kim yarattı?’ diye sorsan, ‘Allah’ derler.” (Lokman: 31/25)
“De ki: ‘Biliyorsanız söyleyin; yer ve içinde bulunanlar kimindir?’ ‘Allah’ındır’ diyecekler. ‘O halde düşünmüyor musunuz?’ de.” (Mii’minun: 23/84-85)
“Onların çoğu, Allah’a ortak koşmadan iman etmezler.” (Yusuf: 12/106)
İbni Abbas der ki:
“Onlara ‘gökleri ve yeri kim yarattı?’ diye sorsan, “Allah” diye cevap verirler; fakat yine de Allah ile birlikte başkasına da taparlar.”
Bu herkesin zorunlu olarak kabul ettiği bir şeydir. Fakat günahların en büyüğü olan ve Allah’ın (c.c.) asla bağışlamayacağını bildirdiği şirki işleyenler, bunu kabul etmekle kendilerini kurtarmış olamazlar. Çünkü aynı zamanda bütün ibadetlerin yanlızca Allah (c.c.) için yapılması da gerekir. Ancak bu durumda din yalnız Allah (c.c.) için olur.
Kur’an’ı Kerim’de “İlah” sözcüğünün ne manaya geldiği açık bir şekilde bildirilmiştir.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“Bir zaman İbrahim, babasına ve kavmine demişti ki: ‘Beni yaratan hariç sizin taptıklarınızdan uzağım. O, bana doğru yolu gösterecektir.’ Bunu ardında kalacak bir söz yaptı ki, belki (Allah’a) dönerler.” (Zuhruf: 43/26-28)
Müfessirler diyorlar ki:
“Buradaki “bir söz” ifadesi; tevhid kelimesi olan ‘La ilahe illallah’ sözüdür. Bu söz İbrahim’den (a.s.) sonra onun soyu arasında ebedi olarak kalacaktır.”
Katade de şöyle diyor:
“Onun soyundan gelenler bugün bile ibadette Allah’ı (c.c.) birliyorlar.”
Burada miras bırakılan sözle anlatılmak istenen; yalnızca Allah’a (c.c.) dostluk beslemek ve O’ndan başkalarından uzak kalmaktır.
(Devamı Yarın)

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER