Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

İSLAM’DA İLİM VE İLMİ İLE AMEL ETMEK

Muharrem Günay 18 Ocak 2013 Cuma 02:00:00
  İslâm’da ilim ile amel birliktedir. Yani, müminler doğru, iyi, güzel bildikleri şeyleri yapmak, bunun aksine yanlış, kötü ve çirkin bildikleri şeyleri yapmamakla mükelleftirler. Dinimize göre bir Müslüman iyi bildiği işi yapmalı ve yaptığı işi bilmelidir. Yüce dinimize göre,”Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıptır.” Bu bakımdan bir mümin ihtiyacı olduğu halde bilmediği bir konu varsa, sorup öğrenmelidir.
İmam Şa’bî (r.h.)’a bir mesele sordular da “Bilmiyorum” dedi. “Bilmiyorum, demekten hiç hayâ etmez misin?” denilince şöyle buyurdu:
“Niçin hayâ edeyim ki melekler (mealen) ‘Sübhansın yâ Rab, bizim için senin bize bildirdiğinden başka ilim ne mümkün.’ (Bakara suresi, ayet 32) dedikleri vakit hayâ etmemişlerdi.
Bu bakımdan bir Müslüman hangi işi yapıyorsa yapsın, ister din adamı, ister öğretmen, ister doktor, isterse mühendis olsun hangi meslekten olursa olsun, kendi mesleğinde ehliyet sahibi olması ve işini çok iyi bilmesi gerekir. Müslüman’ın ehliyet sahibi olduktan sonra bir işe talip olması, o işe atama yapılırken de “Emanetleri ehline veriniz” emrine uygun hareket edilmesi gerekir. Emanetlerin (Müslümanların sevk, idare ve hizmetleri ile ilgili makam, mevki ve işlerin) ehline verilmeyişi İslâm’â göre en büyük zulümdür.
Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” gerçeğinden hareketle, bilen ile bilmeyenin Allah katındaki sorumluluğu da bir olmaz. İster “dînî” ister “dünyevî” konularda olsun, ilim adamlarının “sözleri ile davranışları” arasında uygunluk olmalıdır. Alim, bildiği ve inandığı gibi yaşamalı ve bu konuda halka örnek olmalıdır. Devleti idare etme, insanları sevk ve idare etme iddiasında bulunan kadroların, “İnandığı gibi yaşaması gerekir. Çünkü inandığı gibi yaşamayanlar, yaşadığı gibi inanmaya başlarlar.” Bu günkü fikir ve inanç anarşisinin temelinde de “İnandığı gibi yaşamak yerine yaşadığı gibi inanmak” gerçeği vardır. Sevgili Peygamberimiz: Halkın en fenası, halka en kötü örnek olan fena alimlerdir” buyurmuşlardır.
Peygamber Efendimiz bir başka hadislerinde şöyle buyuruyor:
“İnsanlar helak oldu, içlerinden ancak alimler kurtulabildi. Alimler de helak oldu; ancak içlerinden ilmi ile amel eden kimseler kurtuldu. Ve ilmiyle amel edenler de helak oldu; ancak onların içinde de sadece amelini ihlasla yapanlar kurutulabildi.” Denilmiştir ki: “Bilmek tek başına yetmiş olsaydı, şeytandan daha iyi kul olmazdı!” Salih bir kul olmak için bilmek yetmez, bilmekle beraber ilim ile amel etmek ve amelde gösterişten riyadan uzak durmak yani Salih amel işlemek gerekir.
Hz. Ali diyor ki, Peygamber Efendimizin şöyle dediğini duydum:
“Ahir zamanda öyle düşük çeneli kısa akıllı kimseler türeyecektir ki, söyleyecekleri yararlı iyi sözler gırtlaklarını aşmayacak (kalplerine işlemeyecektir.) Okun av hayvanını delik deşik etmesi gibi bu kimseler de dini delik-deşik edeceklerdir.” Yine Peygamberimiz (SAV) buyuruyor ki:
“-Gökyüzüne çıkarıldığım gece dudakları ateşten makaslar ile kesilen bir takım erkekler gördüm.” Ya Cebrail bunlar kimdir “ diye sordum. Cebrail bana dedi ki: “Bunlar ümmetinin başkalarına iyiliği emreden fakat kendilerini unutan hatiplerdir.” Nitekim Bakara Suresi 44. ayette şöyle buyruluyor:
“ Ete’mürûne nnâse bil birri ve tensevne enfüseküm ve entüm tetlûne lkitâbe. Efelâ ta’gılûn* İnsarlara iyiliği emredik kendinizi unutuyor musunuz? Oysa ki, kitabı okuyan da sizsiniz. Aklınızı başınıza toplamayacak mısınız.? “
Yine Kur’an’da “Lime tagûlûne mâ lâ tefalûne “ (Saf suresi/ 2) (yapamayacağınız şeyleri niye söylersiniz.) Söylediğiniz şeyleri niye kendiniz işlemiyorsunuz “ buyrulmaktadır.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER