Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

KANUNİ ÖMRÜNÜ KIZILELMALAR PEŞİNDE KOŞMAKLA GEÇİRMİŞTİR

Ömrünü “Nizâm-ı Âlem” ve ”İlâ-yı Kelimetullah” davası uğrunda cepheden cepheye Kızılelmalar peşinde koşarak geçirmiştir. Hastalanarak yatakta ölmeyi şerefsizlik sayan eski Türkler gibi O’da yatağında değil sefer sırasında ruhunu Allah’a teslim etmiştir. Koca Sultan 70 yaşında iken Zigetvar seferine çıkmış, bu kalenin fethinden beş gün sonra (iç kalenin fethinden önce) savaş meydanında vefat etmiştir.
Kanuni Sultan Süleyman âlimlere, şair ve sanatkârlara çok büyük bir değer vermiş, çevresinde hep ehliyet ve liyakat sahibi kadrolara yer almıştır. O’nun Kânûni adını çıkarmış olduğu kanunlardan değil; kanunları eksiksiz bir şekilde uygulamasından ve adalet anlayışından almıştır.
Saltanatı boyunca emanetleri ehline vermiş; “Suçsuz bir kişiyi görevden almadığı gibi, görevden uzaklaştırdığı kişi de kolay kolay bir daha göreve gelmemiştir. Bunun yanı sıra hükümdarlığı boyunca başlıca uğraşlarından biri yetkilerinin bir bölümünü devrettiği kişilerin bu gücü kötüye kullanmalarını önlemek olmuştur. Nitekim imparatorlukta, Kanuni dönemimde bütün yasal düzenleme bu amaca yönelikti. Hiç kimsenin, mülkün ve tebaanın üzerinde, Padişah tarafından kendine özellikle tanınmış bir yetki olmadan, otorite kurmaya hakkı yoktu. Bu tebaanın korunmasının temel ilkesi olarak benimsenmiştir. Bu temel ilkenin eksiksiz uygulanmasının sonucundadır ki, Osmanlı topraklarına katılan Hıristiyan ülke ve şehirlerin insanlarının gündelik hayatı hiç değişmemiştir. Din özgürlüğü, can ve mal güvenliği titizlikle korunmuştur. Örf ve adetleri eskisi gibi devam etmiştir. Ayrıca azınlıklar için yasaklanmış hiçbir meslek olmamış ve imparatorluk sınırlarına dâhil edilmiş bütün Doğu ve Batı şehirleri refahtan payını almıştır” (Yücel, 1991, s.103-104).
Kanuni, her icraatını şeyhülislam fetvasına bağlayacak kadar da dindar bir padişahtı. Bu konuda o kadar titizdi ki, icraatlarını onaylayan fetvaları bir sandıkta saklamış, öldüğünde sandığın mezarına konmasını vasiyet etmişti. Buna itiraz eden Şeyhülislam Ebussuud Efendi sandığı açtırmış ve kendi fetvalarıyla karşılaşmış ve bunun üzerine:
“Sen kendini kurtardın Süleyman, ya ben kendimi nasıl kurtaracağım?” diye feryat etmiştir.
Osmanlı ülkesi bir uçtan diğer uca, şifahaneler, imaretler, Su kemerleri, suyolları, köprüler, hanlar, hamamlar, kervansaraylar, medreseler ve her biri bir sanat eseri camilerle süslenmiştir. Hayvanlar ve kuşlar için barınaklar ve hayvan hastaneleri yapılmıştır.
Kanuni’nin başlıca tutkusu, daha saltanatının ilk yıllarından başlayarak, gelecek çağlara, ününü yansıtacak eserler bırakmaktı. Başta İstanbul olmak üzere, şehirlerin imarına büyük önem vermiş, sadece İstanbul’da Süleymaniye, Sultan Selim, Şehzade Mehmed ve Cihangir adına, kızı Mihrimâh Sultan adına Edirnekapı ve Üsküdarda’ki camilerle, Hürrem Sultan adına Haseki Sultan Camii ve külliyelerini inşa ettirerek, İstanbul’un çehresini değiştirmiş öteki büyük kentlerde de aynı şekilde imar faaliyetleri sürdürülmüştür…. İşte bu mimari eserlere damgasını vuran da Sinan’dır. XVI. Yüzyıl Türk mimarisine hükmeden bu ad olmasaydı, her halde Türk sanatı eksik kalırdı. Minyatür, hat sanatı, resim ve çinicilik de Kanuni’nin döneminde büyük gelişme göstermiştir… Kanuni aynı zamanda şairdir. Muhibbî mahlasıyla şiirler yazmıştır. Şairler, sanatçılar, hukukçular, ilâhiyatçılar, tarihçiler, bilim adamları sarayın en seçkin konukları arasındaydılar… Osmanlı imparatorluğu Kanuni Sultan Süleyman ile üç kıtada doruğa ulaşmıştır. Kırk altı yıl gibi uzun bir süre, Türk Rönesansı’nın yaratıcısı ve hamisi, Kanuni tarafından yönetilmiş olan imparatorluk altın çağını Yaşamıştır. (Yücel, 1991, s.104-105)

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER