Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

KIZIL ELMAYA HEY KIZIL ELMAYA!

Muharrem Günay 9 Mart 2011 Çarşamba 02:00:00
  “Kızıl Elma” Türk Birliğine, Nizamı Alem’e ve İ’lâ-yı Kelimetullah’a giden yoldaki ara hedeflere verilen addır. Oğuz Han’dan Alparslan Türkeş’e kadar Kızılelma ülküsü Türk milletinin var olma ve dünyaya nizam verme idealinin en üst seviyede olmasına işaret sayılır.
Z. Gökalp’e göre Türkçülüğün üç büyük mefkûresi (ülküsü) olmalıdır: “Bunların hakikate en uygun olanı Türkiyeciliktir. İkinci mefkûre Oğuzculuk veya Türkmenciliktir. Çünkü kültür bakımından birleşmesi en kolay olan Türkler, Oğuz Türkleri yani Türkmenlerdir. Nihayet üçüncü bir mefkûre daha vardır ki, bu da istikbalde diğer Türklerin Oğuzlarla bütünleşeceği Kızılelma’dır. Bu, bir hayal dahi olsa Türkçülük için kuvvet membaıdır. O Turan ki mazide bir hakikatti. Oğuz Han’lar, Mete’ler, Göktürk hakanları bir zamanlar bütün Türkleri birleştirmemişler miydi?
Göktürklerden sonra Türk ve Türkiye adıyla bir devlet kuran Atatürk, devleti bu fikir üzerine kurmuştur. Atatürk, Türk Birliğinin bir gün mutlaka gerçekleşeceğine ve Türk birliğinin dünya barışına katkıda bulunacağına inanıyor ve şöyle diyordu:
“Türk Birliğinin bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapatacağım. Türk Birliği’ne inanıyorum. Yarının tarihi, yeni fasıllarını Türk Birliği ile açacak, dünya sükûnunu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türklüğün varlığı bu köhne âleme yeni ufuklar açacak, güneş ne demek, ufuk ne demek o zaman görülecektir.”(İnkılâp Tarihi Dersleri, 19 )
1923’de tamamen Türk millî düşüncesi üze-rine kurulan yeni Türkiye Devleti, Atatürk’ün ölümüne kadar bu temel felsefe üzerinde haya-tiyet bulur. Atatürk’ün ölümünden sonra ise devlet hızla kuruluş felsefesinden uzaklaştırılarak modern mandater bir anlayışla ABD’nin ve Batı’nın örtülü sömürgesi olan bir devlet gibi yönetilir.
1940’lı yıllarda iyice filizlenen Türkçülük düşüncesi, döneminde birçok şahsiyetin yetişmesine ve fikrin yayılmasına vesile olur. Kızıl elmanın Türk milletinin manevî besini olduğunu söyleyerek bunu Turan fikri ile kuvvetlendiren Nihal Atsız ve 1960’lı yıllardan itibaren Kızılelma, Turan fikrini Türk politik çevrelerine taşıyan ve doktiriner bir hüviyet kazandıran Türk Dünyasının Bilge Lideri Alparslan Türkeş bu fikir ve siyaset adamlarının en önemlileridir. Türk Milliyetçiliğinin ve Türk Birliği’nin düşmanları bile gelişen olaylar karşısında, ”Tarih Türkeş’i haklı çıkardı” demek basiretini göstermişlerdir. Millî devlet-güçlü iktidar ve Milliyetçi Türkiye sloganıyla kitlelere aktarılan bu düşüncenin ilk safhası güçlü bir Milliyetçi ve Tam Bağımsız Türkiye Devleti ülküsüdür.
Yirminci yüzyılın son çeyreğinden bu güne kadar dünyada olan gelişmeler bu haklılığını ispat etmektedir. Millî ülkü olan Kızılelma, Türk birliğinin, yani Turan’ın gerçekleştirilmesidir. Buradan hareketle denilebilir ki, tarihî dönemlerden itibaren tecrübelerle sabit olan Türk Birliği fikri, günümüzde yeniden hayat bulmuştur. Özellikle yetmiş yılı aşkın bir süredir Rus egemenliğinde yaşayan Türklerin bağımsız devletler olarak dünya devletleri içinde yer almaları, bir kısmının ise şimdilik federasyon yapısı içinde yarı bağımsız olmaları ile başta Türkiye ile olmak üzere Türk devlet ve toplulukları arasında başlayan iş birliği, Türk’ün Kızıl Elması olan TURAN’A – TÜRK BİRLİĞİ’NE giden bir yol olarak görülmektedir. Zaman zaman bir devlet olma ideali olan Kızıl Elma, çoğu kez Türk Birliği Ülküsü’nün adı olmuştur. Bugün de Türk milletinin birleşme ideali, TÜRK BİRLİĞİ fikri olarak yaşamaktadır. Evet Kızıl Elmalar çürümemeli hep taze kalmalı..
Kızıl Elma’ya hey! Kızıl Elma’ya!..

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti