Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Komşumuz aç

İşlerinizi iftardan önce bitirmenin verdiği rahatlıkla eve doğru gidiyorsunuz. Bir kaç dakika sonra iftar sofrasında olacaksınız. Allah ne nasip ettiyse yemeğinizi yiyeceksiniz, tiryakiler Teravih’ten önce çaya sarılacak. Gün içinde yorulanlar soluğu sıcak yataklarında alacak.
Böyle bir Ramazan rutininde, biraz önce Afyonkarahisar’ın lüks bir pastanesinin yanından geçerken arkadaşlarınızla “Hangi tatlıyı alsak” diye sohbet de ettiniz belki. Sizin bütçenizin de çok afaki bir boyutta olduğunu söyleyemesek de hâliniz, vaktiniz yerinde sayılır. Aç ve açıkta değilsiniz.
İftar sofrasına giderken
Pastanedeki tatlı alma işlemi bittikten sonra arkadaşlarınıza “Hayırlı iftarlar” dilersiniz ve yo-lunuza devam edersiniz. Aç ve açık dedim ya demin, işte tam da öyle bir kişiye rastgelirsiniz. Akşam ezanı okunmuştur, siz yoldayken. Henüz akşam ile yatsıyı karıştırmazsınız anlı-şanlı bir politikacımız gibi. İçinizden “Allah kabul etsin” dersiniz, oruç tutanlara, oruç tutmayanlara da dindar yanınız ağır bastıysa o an “Allah size de nasip etsin” duasını edersiniz, dindar olmayan yanınızsa “Siz de sağlıkla yaşayın” temennisiyle adımlarını hızlandırır. Çünkü bir iftar sofrasının sizi beklediğini bilirsiniz.
Ekmeği var, katığı yok
Tam o anda bir yaşlı nine görürsünüz bodur ağaç ile kaldırım arasında. Torbasından çıkardığı bayat ekmeği ile orucunu açıyor. Başörtüsü ile bir taraftan yüzünü saklıyor. Belki hava biraz daha soğuk olsa, titreyecek. Fakat merak ediyorsunuz, ekmeğin yanında bir başka katığı daha var mı diye… O uzun 30 saniye içinde yaşadığınız onca gel-gite bir de torbanın boşluğu eşlik ediyor. Ninenin oruç açtığı ekmek, belki sahura da kalı-yor. Ve işin daha kötüsü, ninenin bir evi olup olmadığını bile bilmiyorsunuz. 30 saniye içinde yanından geçip gidiyorsunuz, sizi bekleyen iftar sofrasına.
Kim bilir kaç kişiden biri
Hâlâ şükürden uzak yaşıyorsunuz sonra. Birebir komşunuz olmasa bile aynı mahalleyi paylaştığınız, bununla birlikte yerini-yurdunu bilmediğiniz nine, aç yatıyor büyük ihtimalle. Kulağınıza küpe olmuş ve “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” diye Türkçeye çevrilen Hadis-i Şerif, vicdanınızda bir sorgulama süreci başlatsa da dünya telaşı içinde bu sorgulamanın gereğini ne kadar yerine getirebiliyorsunuz, bilmiyorsunuz. Ve daha da kötüsü, koca bir şehirde kaç kişinin aç yattığını da tam olarak tahmin edemiyorsunuz. Aynı akşam fitre ve zekat zarfları geliyor önünüze, cimri davranıyorsunuz. Sanki biraz önceki gel-gitleri yaşayan, başkasıymış gibi.
Yardımlaşmanın özünden uzağız
Kimseyi suçlamıyorum. Ama yardımlaşma sistemimiz, bir elin verdiğini diğer elin görmemesi ilkesinden sapmış, gösteriş ağırlıklı olmuş. Sanki yardımları, yardım olsun diye değil de “Başkasından daha fazla nasıl adımı duyurabili-rim” sualinin cevabını almak için yapıyoruz. “Hayırda yarışmak” eylemini de yanlış anlamış olabiliriz.
Sistemin bozukluğu aşikâr
Yardımlaşma sisteminin yanında normal iktisadi sistemimiz de “hakça düzen” talebinden u-zaklaşmış. Kaldı ki bunu sağlamak için sağ veya sol bir partiyi desteklemek gerekmiyor. Sistemin bozuk olduğunu görmek için vicdan sahibi olmak yetiyor. Lakin, sistem bozukluğu komşusu açken tok yatanların sayısında artmalara neden oluyor. Bu cümleyi tersten “okursak”, daha çok kişi aç kalıyor.
“Anarşi” diyorlar ya tecrübeli amcalarımız, teyzelerimiz… Anarşi aslında adaletsizlikten kaynaklanıyor.
Lüks tatlı ile yoldaki nine denklemi, bize ipucu vermeli.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER