Ah Rıza!

Ünlü Pers asıllı Türk düşünürünü, işadamı, devletin cari açığını kapatan ulu insan, Rıza Bey, Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin “İhracat” Ödül Töreni’nde ödül almış.
Hakketmiş de almıştır kuşkusuz.
Rıza Bey’e ödülünü 3 kişi birden vermiş. Ne güzel.
İyi de bu Rıza Bey “yolsuzluk” şüphelisi değil miydi?
Yolsuzluk şüphelisi olduğu hâlde, “havuz”un bir televizyonunda Türk Bayrağı ile çekim yapılıp devlet adamı muamelesi yapılmamış mıydı?
O röportajda Türkiye’nin cari açığını ihracatla kapattığını söylememiş miydi?
Demek ki bu söylediklerinde gerçeklik payı var Rıza Bey’in.
Yoksa Rıza Bey’e 3 kişi birden ödül verir miydi?
Gerçi niye şaşırıyorum ki…
Rıza Bey’e “saat hediyesini kabul eden kişi” tarafından 25 telefon hattı tahsis edilmişti. Bunu da duymuştuk.
O saat de ayrı hikâyeydi doğrusu.
Neden verildi, o saatin karşılığında neler alındı, elbette bir gün ortaya çıkar.
Şunu biliyoruz ki Rıza Bey, devletin milli bir kahramanı gibiydi adeta.
Fakat nedense “Bakanlar Kurulu’nun iki temiz bakanı” diye nitelediği Ali Babacan ile Mehmet Şimşek’e nazı geçmiyordu.
Neyse bunlar daha çok konuşulur.
Rıza Bey’i ne zaman görsem, aklıma Yusuf Hayaloğlu’nun “Ah Ulan Rıza” şiiri gelir. Hepsini değil ama “günün anlam ve önemine atfen” bazı dizeleri burada paylaşmak istiyorum…
Sanki bugünler için yazılmış…
“Bu sandalı geçen hafta denk getirip
Çalıntıdan düşürdük.
Arkadaşlar ısrar etti,
Biz de, iyi olur, bize uyar diye düşündük.
***
Saat sekizde gelecekti,
Bana birkaç milyon borç verecekti.
Yoksa o nemrut karısı kaçtı da
Onun peşinden mi gitti?
***
Aslında iyi çocuktur Rıza, efendi huyludur,
Herkesin suyuna gider.
Yoksa, kalıba vursan hani,
Tek başına on tane adam eder!
***
Bir keresinde, hiç unutmam
Üç-beş zibidi haraca dadandı;
Rıza, sandalyeyi kaptığı gibi
Herifleri hastaneye kadar kovaladı!”