Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

ASGARİ ÜCRET 2500 LİRA OLMALI

Murat Arısoy 29 Aralık 2016 Perşembe 13:04:18
 

Yılsonu geldi. Asgari ücretlilerin gözü kulağı, Türk-İş, işverenler ve hükümet yetkililerin yapacağı son görüşmede.
7 Haziran 2015 seçimlerinde çok tartışılmıştı asgari ücretin ne kadar olması gerektiği. Farklı farklı rakamlar ortaya atılmış, fakat yol alınamamıştı. 1 Kasım’daki erken seçimde ise asgari ücretin 1300 liraya çıkması, önde gelen vaatler arasında yerini almıştı.
Seçim oldu, vaat yerine getirildi.
2016’nın başında 1300 liraya çıkarılan asgari ücretin şu anki ekonomik verilere göre “yetmediği” ortada.
“Kimin aldığı kime yetiyor ki” diye itiraz edilebilir…
Alınan ücretin yetmemesi ayrı bir konu. Fakat toplumun 10’da birini “açlık ve yoksulluk sınırı”nın altındaki bir ücrete mahkum etmek, sorgulanması gereken bir durum.
Bana göre asgari ücret, bir ülkede emeğe ne kadar değer verildiğinin bir aynası.
“Krizle boğuşan” diye tanımladığımız Yunanistan’da asgari ücret 900 Avro dolaylarında. Türk Lirası karşılığı 2700 lira.
Türkiye’de de asgari ücretin bu dolaylarda, ama en az 2500 lira olması gerektiğini düşünüyorum.
Peki bu nasıl olur?
Birinci seçenek: 2016 yılının başındaki gibi tüm yükü işverene bindiririz. Zaten yıllık kazancının yüzde 48’i ilâ yüzde 55’i arasındaki bir payı dolaylı-dolaysız vergilerle devlete takdim eden işverene “Sen her çalışanına 2500 lira vermeye mecbursun. Bunun vergisi de 1000 lira. Her ay, her çalışan başına 3500 lira çıkacak cebinden” deriz, olur biter.
Daha doğrusu bitmez.
3 ay sonra toplu işten çıkarmalarla karşılaşır, işsizler ordusuna yeni fertler ekleriz.
İkinci seçenek: İşverene  “Senin Türkiye için üreteceğin katma değer önemlidir. Her çalışanın adına 3500 liralık yükün yarısını ben karşılıyorum, yarısını sen karşıla. Zaten şu anda aşağı-yukarı 1600 lira ödüyorsun, 1750 lira öde. Ben de geri kalanını tamamlayayım ve asgari ücretlimiz 2500 lira olsun. Ekonomi çarkı dönsün” deriz.
Devlet, işverenin yükünü biraz da olsa hafifletir böylece.
Üçüncü seçenek: “Asgari ücret vergi dışıdır. Diğer çalışanların da maaşlarından asgari ücrete kadar olan kısmından vergi alınmayacaktır” deriz ve kolaylık sağlarız.
Tabii ki devlet idaresi bu kadar kolay değil. 4-5 cümlelik düzenlemelerle taşları yerinden oynatmak zor. Bununla birlikte hep ne diyoruz?
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.”
Günümüzdeki anlayış ise tersine işliyor.
“Devleti yaşat” diyoruz.
Tabii ki bu yüce devlet yaşayacak ve biz devletimizle yüceleceğiz.
Aynı zamanda güçlü devletin müreffeh bireyleri olmak da istiyoruz.
Bu dengeyi iyi tutturmak gerekiyor.
Şunu da söylemek lazım: 1300 lira alan asgari ücretlinin bir sonraki yıl kaç lira alacağına dair oluşturulan kurulda hükümetin olması doğal, işverenlerin olması doğal.
Ama Türk-İş ya da başka bir sendikanın olması doğal değil.
Zira asgari ücretliler, sendikalı bile değil.
Türk-İş’e bağlı işkollarında çalışan herhangi bir işçi, asgari ücretin 2 katı maaş alırken, asgari ücretlileri Türk-İş’in temsil etmesi doğru sonuçlar vermez.
Asgari ücreti tespit eden kurulda, asgari ücretlileri temsil edenler bulunmalı.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER