Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

AYET VE HADİSLERE GÖRE KÜFÜR VE KÂFİRLİK

Muharrem Günay 27 Ağustos 2015 Perşembe 03:00:00
  Bir şeyi örtmek, perdelemek, gizlemek, uzak durmak ve nimete nankörlük etmek anlamlarındaki “k-f-r” kökünden türeyen kâfir sözcüğü, sözlükte, bir şeyi örten, gizleyen ve nimete, iyiliğe nankörlük eden anlamına gelir. Bu kelimenin asıl anlamı bir şeyi örtmek, gizlemektir. Bu sebeple, gündüzü örtüp gizlediği için geceye, tohumu toprağa gömdüğü için çiftçiye ve kılıcı örttüğü için kınına kâfir denmiştir. Din ıstılahında ise, Hz. Peygamberi ve onun Allah’tan getirdiği kesinlikle sabit olan şeyleri yalanlayan, tevatür yoluyla bize ulaşmış bulunan hükümlerden birini ya da bir kaçını inkâr eden kişiye kâfir, bu eyleme ise küfür denir. Eş’arî ve Mâturîdîlerin de içinde bulunduğu kelâm bilginlerinin çoğunluğuna göre küfür; zarurât-ı diniyyeden olduğu kesinlikle bilinen şeylerin tamamını veya bir kısmını kalben tasdik etmemek demektir. İmam Gazzâlî küfrü, Hz. Peygamberin getirmiş olduğu şeyleri yalanlamak şeklinde tarif etmiştir. Kâfirler hakkında Kur’ân’da şöyle denilmektedir:
“(Âyetlerimizi) inkâr etmiş ve kâfir olarak ölmüşlere gelince, işte Allah’ın, meleklerin ve tüm insanların lâneti onların üzerindedir.” (Bakara, 2/161); “Gerçekten, inkâr edip kâfir olarak ölenler var ya, onların hiçbirinden fidye olarak dünya dolusu altın verecek olsa dahi kabul edilmeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır; hiç yardımcıları da yoktur.” (Âl-i İmrân, 3/91). Kazib (âyetleri yalanlayan), mülhid (Allah’ı inkâr eden, dinsiz, imansız, Haşir ve âhirete inanmayan), münafık ve müşrik kimseler de kâfir kavramının kapsamına girmektedirler. (F.K.) (Din işleri Yüksek Kurulu)
‘Küfür’ ve ismi faili olan ‘kâfir’ Kur’an’ın anahtar kavramlarından birisidir. İmanın zıddı olarak, Kur’an-ı kerim’in vermek istediği mesajın neredeyse yarısını oluşturur. Dolayısıyla ‘îman’ ve ‘mü’min’ kavramlarını tam manasıyla anlamak için küfür ve kâfir kavramlarını en iyi şekilde anlamak gerekir.
Kur’an- kerim’de imanın zıddı olarak yer alan Küfür kelimesini ve taşıdığı manaları öğrenmek iman kelimesini ve taşıdığı manaları öğrenmek kadar önemlidir. Çünkü imanın zıddı olan küfür ve kâfir kavramları öğrenilmedikçe imanı ve iman kelimesinin taşımış olduğu manayı tam anlamıyla öğrenmek mümkün değildir.
Küfür kelimesi sözlükte bir şeyi örtmek (setr etmek), gizlemek, saklamak anlamındadır. Gece, gündüzü örttüğü, çiftçi de tohumu toprakta gizlediği için ‘kâfir’ olarak adlandırılmıştır. (Bak. Hadid 57/ 20)
Yüce kitabımızda küfürle setr etme/örtme birbirine yakın anlamda kullanılmıştır. Nasıl ki setr etmek, bir şeyi örtmek, bürümek, gizlemek ise, küfür de bazı gerçekleri örtmek, yok saymak, gördüğü ve bildiği halde görmezden ve bilmezden gelmek demektir. Kur’an-ı kerim’de Bakara suresinde kâfirlerin gerçeği bildikleri halde örttüklerine ve gizlediklerine dikkat çekilmiştir:
“Bildiğiniz halde hakkı bâtıla karıştırıp gerçeği gizlemeyin.” (Bakara 2/42)
Küfür kelimesi ve bu kökten türeyen kelimeler bazı ayet-i kerimelerde örtmek manasında kullanılmıştır. Yüce Allah (c.c.) kendisine inanıp, iman eden ve sâlih amel işleyen mü’minlerin bâzı küçük günahlarını bağışlayacağını bildirirken ‘yükeffiru’, ‘nükeffiru’, ‘üfekkira’ gibi örtmek manasına gelen kelimeleri seyyiâtiküm (günahlarınız) kelimesi ile birlikte kullanmış ve şöyle buyurmuştur.
“…eğer namazı kılar, zekatı verir, rasullerime îman edip onlara yardım ederseniz ve Allah’a karz-ı hasen verirseniz, (le ukeffiranne ankum seyyiatikum) sizin günahlarınızı örterim…” (Maide 5/12)
“İn tectenibû kebâira mâ tünhevne anhü nükeffir anküm seyyiâtiküm venüdhılküm müdhalen kerîmâ (n) /Eğer nehyolunduğunuz büyük günahlardan kaçınırsanız, (küçük) günahlarınızı örteriz…” (Nisa 4/31) (bk. Bakara 2/271; Ali imran 3/195; Enfal 8/29; Ankebut 29/7; Zümer 39/35; Muhammed 47/2; Fetih 48/5; Teğâbün 64/9; Talak 65/5; Tahrim 66/8). Bu kelimeler bazı dua şeklindeki ayetlerde de kullanılmıştır: “ fağfir-lena zünûbena ve keffir annâ seyyiâtinâ: günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört…” Ali imran 3/193).

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER