Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sezer Küçükkurt
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

BERMEKİLER

Aslında böylesi hikayeleri severiz, pek gözden kaçırmayız ama, bunu kaçırmışız. Sevdiğimiz, saydığımız bir ağabeyimiz bize anlattı, böylece biz de yeni öğrendik. Belki bizim gibi hikayeyi bilmeyenler vardır diye “kıssadan hisse” niyetiyle aktaralım isterseniz:
“Bermekîler”, Abbasi Devleti’nin meşhur vezirlerinin mensup olduğu büyük bir ailedir…
Bermeki ailesinden dördüncü ve son vezir olan Cafer bin Yahya’nın; Halife Harun Reşid ile çok yakın bir dostluğu vardı ve gece-gündüz beraberdiler.
Uzun müddet vezirlik yapıp, pek çok servete ve imtiyaza sahib olan Cafer, babası ve kardeşinden daha çok meşhur oldu. Vezarati zamanında kendisi, babası ve kardeşleri son derece müreffeh bir hayat yaşadılar. Pek çok servete sahib oldular. Bir çok askeri, siyasi başarı ve hayır işleriyle anılan Bermeki ailesi, Abbasi Devleti’nin hem idaresinde ve hem de memleketin imarında, ilmin yayılmasında, ziraat, sanat, ticaret ve diğer alanların gelişmesinde çok hizmet ederler. Bermekîler, o kadar güçlenirler ki; Saray’daki “bahçıvan”dan “vezir”e kadar, her yanı “Bermekîler” sarar!..
Günün birinde; Halife Harun Reşid, Bermek olan veziri Cafer bin Yahya ile birlikte,“Saray’ın bahçesi”nde gezerken, canı meyve çeker… Elmayı dalından koparmak için uzanır, ne var ki; biraz şişman ve orta boylu olduğu için, meyveye yetişemez!..
Veziri Yahya’ya der ki; “Omzuma çık, o meyveyi kopar ve bana ver!”
Vezir zayıf olduğu için, “Halife’nin omzuna” çıkar ve meyveyi koparıp, verir…
Meyveyi yiyen Halife Harun Reşid, “çok lezzetliymiş” der, “Bana bahçıvanı çağırın… Bu lezzetli meyveden dolayı onu ödüllendireceğim.”
Zaten az ileride duran ve olan-biteni “hayretle” seyreden bahçıvan gelir… Halife, ona; “Böyle güzel meyve yetiştirdiğin için sana bir ödül vereceğim, dile benden ne dilersen” der…
Bahçıvan der ki; “Sultanım, sizden bir tek isteğim olacak… Bana, benim Bermekî olmadığıma dair bir belge verir misiniz?”
Halife şaşırır!.. “Herkes devlet kademesinde görev almak için bir Bermekî şeceresi uydururken, herkes Bermekî olmaya can atarken, sen niye Bermekî olmadığına dair belge istiyorsun ki?..
Kaldı ki, sen bir Bermekî’sin!.. Bermekî olmaktan niye kaçınıyorsun?..”
“Belge”yi almakta ısrar eden bahçıvan; “Evet, bir Bermekî’yim… Ama, madem ki, benden bir istekte bulunmamı istediniz… Ben bu belgeyi istiyorum, başka da bir isteğim yok!”
Halife Harun Reşid de; “Madem ısrar ediyorsun, istediğin belgeyi vereceğim sana” der ve daha sonra da, o belgeyi verir bahçıvana…
Aradan epey zaman geçer, Bermekiler’in devletin birçok makamını ele geçirdiği, kendilerine iltimaslar sağladığı görülmeye başlayınca Halife Harun Reşid, bu insanların büyük güven ve yakın ilgiyi istismar ederek, haksızlıklar yaptıklarına kanaat getirince tedbir almak hasıl olur. Ve Bermekilerle başlayan mücadele “Bermekîleri kılıçtan geçirin!.. Yaşlılarını da zindana atın” emrine kadar uzanır.
Emir, yerine getirilir!.. 803 yılında, “Halife ile gece-gündüz beraber” olan ve yanından hiç ayrılmayan vezir Cafer bin Yahya öldürülür!.. Cafer’in babası Yahya bin Halid ve kardeşleri Fazıl, Muhammed ve Musa hapsedilir!..
Ailenin geri kalanlarının da “servet”lerine el konulur… Böylece bu “zengin ve güçlü aile” yoksulluk içinde tarih sahnesinden silinir, gider!.. Peki, “bahçıvan”a ne olur?..
Halife’nin emri üzerine, görevliler “bahçıvan”ın evine de giderler… Ya kılıçtan geçirecekler, ya hapse atacaklardır!.. Ama, bahçıvan; hemen, “Bermekî olmadığına” dair, Halife imzalı belgeyi gösterir!..
“Gördüğünüz gibi, ben Bermekî değilim” der ve kellesini kurtarır!..
“Kılıçtan geçirme ve zindana atma operasyonu” sona erince, Harun Reşid, son durumu öğrenmek için “kurmay”larını çağırır ve sorar; “Emrimi yerine getirdiniz mi?”
Kurmaylar der ki; “Listedeki herkes; ya kılıçtan geçirildi, ya zindana atıldı… Sadece bir adam kaldı… Ama, ona dokunamadık, çünkü elinde sizin imzaladığınız bir belge vardı!”
Halife; “Hatırladım ben onu… Onu bulun ve bana getirin” der… Bahçıvan huzuruna getirilince, Harun Reşid sorar adama; “O gün, Bermekî olmadığına dair, benden ısrarla belge istedin… Ben de verdim… Peki, bugünlerin geleceğini nereden anladın?”
Bahçıvan der ki; “Sultanım; hani, o elmayı koparmak isterken, vezir, sizin omzunuza basmıştı ya… İşte o an dedim ki; eyvah, bizim sonumuz geldi!”
Harun Reşid, araya girip; “Ama ben söyledim omzuma basmasını” deyince, bahçıvan der ki; “Fark etmez sultanım… Sizin, Sultan olarak, vezirinizin omzunuza basmasını istemeniz bir alicenaplıktır, büyüklüktür… Siz istemiş olsanız bile, vezirinizin omzunuza basması ise; hem şımarıklık, hem had bilmezlik, hem de küstahlıktır!..
Sizin omzunuza basıp meyveyi koparmak yerine, pekâlâ beni çağırabilir ve benden isteyebilirdi!..
Bir adam, vezir de olsa, sultanının omzuna basacak kadar cüretkâr ve had bilmez olduysa, bunun sonu felâkettir!.. Ben, işte o gün bu felâketi gördüm ve sizden o belgeyi istedim.”
***
İşte böyle… Büyükler “İslam’ın şartı 5’tir. Altıncısı olsaydı ‘haddini bilmek’ olurdu” derler. Allah haddini aşanlardan muhafaza eylesin…

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER