Suriyelilerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçirilmesi “projesi” hakkında, her zamanki kamuoyu istişare süreci ile karşı karşıyayız. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan iken yaptığı gibi önce konuyu ortaya attı, şimdi de gelecek tepkileri izliyor. Tepkinin dozuna göre yeni söylemler geliştirecek.
Suriyelilerin vatandaşlığa geçirilmesi siyasal bir gelişme gibi görünse de ekonomik durumdan da bağımsız değil.
İsterseniz birkaç veri paylaşayım:
Türk-İş’in Haziran ayında derlediği verilere göre 4 kişilik ailenin açlık sınırı 1350 lira.
4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 4398 lira.
Bir kişinin geçik maliyeti 1687 lira.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hesabına göre bu yıl fidye ve fitrenin asgari miktarı, günlük 15 lira oldu.
4 kişilik bir aileye günlük 60 lira verseniz, aylık 1800 lira eder.
Peki asgari ücret kaç lira?
1300.
Hadi diyelim, biraz vasıflısınız.
Alacağınız para ne kadar?
2500-3000.
Ancak kendi işletmeniz varsa, o da orta halli ise aylık kazancınız 5 bin liranın üzerinde.
Üst düzey idareci ya da milletvekili, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı iseniz örtülü-örtüsüz birçok ödeneğinizle, şirketlerdeki huzur haklarınızla birlikte iyi bir kazanç elde edebilirsiniz.
Yani demem o ki Suriyeliler vatandaşlığa geçirilecekse, o yükü aylık kazancı 5 bin liranın altında olanlara yüklemeyin.
En üstten başlamak üzere tüm idareciler, Beytülmal’dan değil, kendi ceplerinden karşılasınlar Suriyelilerin ihtiyaçlarını.
Zekat niyetiyle hareket etsinler.
O olmadı mı?
İdareciler, “Bizim cebimize karışmayın kardeşim” mi diyor?
Öyleyse, idarecilerin zengin ettikleri işadamları, ihale verdikleri yeni gruplar; üzerinden geçilse de geçilmese de para kazandıran köprülerin, yolcu inse de inmese de cebini dolduran havaalanlarının işletmelerinin sahiplerine başvurun.
Bir telefonla 100 milyon liraları, 300 milyon liraları “havuz”a aktarabilecek kudret varsa, Suriyelilere de bakacak kudret vardır onlarda.
Ya da “gazilik” ünvanı vermeyi düşündüğünüz anlı şanlı “ağabeyler”e, Şems’lere deyin.
Suriyeliler için özel gazete bile çıkarırlar.
Bunların hiçbirini yapamazsanız…
Allah aşkına ödediğimiz vergileri indirin.
Her kalemden yüzde 30’un üzerinde vergi ödetmeyin bu halka.
O zaman bir nebze de olsa, kerhen de olsa “Evet” der bu millet.
Ama yarın öbür gün “Suriyelilere yardım” deyip zaten uçsuz bucaksız olan vergi paylarına ek yapacaksanız, ülkede var olan ekonomik krizi derinleştirirsiniz.
Siyasal krizler öyle ya da böyle aşılır.
Ekonomik krizler, en başta yöneticileri götürür.
Bu milletin bölüşecek ekmeği kalmadı.