Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Kemal DEMİRKIRKAN
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

ÇIKAR DERNEKLERİ!!!

Demokratik ülkelerde Sivil toplum örgütleri (STK), dernekler, sendikalar, öncelikli olarak üyelerinin haklarını korumak için mücadele eden kuruluşlardır. Ülkemizde ulaşımı engellenen Vikipedia “Sivil toplum kuruluşları ya da sivil toplum örgütleri, resmi kurumların dışında kalan ve bunlardan bağımsız olarak çalışan… Politik, sosyal, kültürel, hukuki ve çevresel amaçları doğrultusunda lobi faaliyetleri, ikna ve eylemlerle çalışan, üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük usulüyle alan, kar amacı gütmeyen ve gelirlerini bağışlar veya üyelik ödemeleriyle sağlayan kuruluşlardır.” diye tarif ediyor
STK’na dünyada “üçüncü sektör ya da beşinci güç” de denilmektedir. Sivil toplum, kamu ve özel sektörü dengeleyen, üyelerinin ya da bir takım grupların çıkarlarını örgütleyen üçüncü bir sektör konumundadır. Öte yandan STK; yasama, yürütme ve yargıdan sonra denetleyici güç olarak ortaya çıkan “medya”nın arkasından beşinci güç olarak tanımlanmaktadır. Kendi mesleklerinin düzenlenmesi amacını güden bir çıkar grubu gibi hareket edip, iktidarlardan isteklerde bulunup, değişik yollarla baskı yapabilirler. İşçi sendikası çalışma saatleri, yıllık izinlerin kullanımı ve ücretler üzerinde baskı oluşturmak isterken, vakıflar ilgili alanlarda iyileştirmeler beklerler. Doğru ve doğal olanı budur.
Sivil toplumun siyasi iktidarlar üzerinde baskı unsuru olmaları beklenmelidir. Ancak ülkemizde 5. gücün gelişimi çok farklı bir mecrada ilerliyor. Ülkemizde, kamu ile özel, kamu ile değişik gruplar arasında denge unsuru olarak durması gereken, üyelerinin ya da hitap ettiği kitlenin çıkarlarını (ülke menfaatlerini de gözeterek) savunması gereken, bunun için legal yollarla, kanunun müsade ettiği araçlarla baskı oluşturması gereken STK ve dernekler kolaycılığa kaçıp bir siyasi parti gibi ya iktidarın yanında, ya da tamamıyla karşısında yer almaktadırlar. Adeta siyasetin bir parçası gibi davranıyorlar. Sendikaların da, vakıf ve derneklerin de aynı üye yapısına sahip ancak ideolojik olarak hayata farklı bakan, farklı siyasi partilere oy veren üyeleri vardır. Ancak bu üyelerin devletten beklentileri çok farklılık göstermez. STK’larının bir siyasi partinin arka bahçesi gibi, onun her yaptığını destekleyen, ya da her yaptığını eleştiren tavırlar takınması hem kendileri hem üyeleri, hem de ülke demokrasisi açısından son derece yanlıştır.
Diğer yandan, iktidarda olanlar, eline geçirdikleri devlet gücüyle hibeleri, kredileri, destekleri, sınırlı sayıda verilen izinleri yandaş derneklere, sendikalara, vakıflara aktararak bu kuruluşları arka bahçesi olarak görmeye başlarsa ülkede kamplaşma artık kaçınılmaz olur. Aslında bugün AKP iktidarında yaşadığımız da tam olarak budur. Hayatın her alanındaki kamplaşmayla, safları sıkıştırarak ayakta durmaya çalışan iktidar, demokrasi çıtasını yükseltmek yerine yandaşlar yaratarak, yandaşları gözeterek oylarını artırmaya çalışıyor. “Bitaraf olmayan bertaraf olur” anlayışıyla, yandaş sendika ve dernekler desteklenirken, karşı düşüncede olanlar her alanda baskıya maruz kalmakta, STK’lar yandaş olmaya zorlanmaktadır.
Hal böyleyken şu anda ilimizde devam eden esnaf odası seçimlerinde de gözlenen durum bu. Adaylar siyasi partilere arkasını yaslayarak seçime girmeye, onlardan destek alarak kendi iktidarlarını sürdürmeye çalışmaktalar. Geçtiğimiz yıl referandum döneminde üyelerinin fikir ve görüşlerini kaale almadan “Afyonkarahisar esnafı da Evet diyor” diye kampanya yürütenler, bugün yeniden başkanlığa talip oluyorlar. Aslında bu düşüncede olanların 2019 da yapılacak olan seçimler sürecinde nasıl bir yol izleyecekleri, kendi iktidarlarını sürdürebilmek için, iktidarın nimetlerinden daha fazla faydalanabilmek için kimin hizmetinde olacakları çok açık değil mi?
Peki ya 2019’da iktidar değiştiğinde başında bulunduğunuz kurum, sizin çıkarcı davranışlarınız yüzünden nasıl sıkıntılar çekecek, hiç düşündünüz mü? STK’lar hiçbir siyasi kurumun arka bahçesi olmamalıdır. Yönetimlere talip olanlar sadece kendi üyelerinin haklarını savunma konusunda siyasete müdahil olmalıdırlar.
Son Söz; “Padişahım çok yaşa” diyerek bir yerlere varılamaz.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER