Mü’minin yüklendiği emanetlerden birisi de kamuya ait işlerdir, yani devlet işleridir. Kur’an-ı Kerim, devlet işlerinin önce ehline verilmesini emretmekte ve şöyle buyurmaktadır:
“Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz vakit adâletle hükmetmenizi emrediyor.” (Nisa, 4/ 58)
Bu âyet-i kerimenin şu olay üzerine nazil olmuştur:
İslâmiyetten önce Kâbe ile ilgili bazı hizmetler belli kişiler tarafından yürütülüyordu. Peygamberimiz Mekke’yi fethettiği gün Kâbe’nin anahtarlarını Osman b. Talha b. Abdüddar taşıyordu. Peygamberimiz bu zatı çağırtarak Kâbe’yi açmasını emretti. Orada hazır bulunan Peygamberimizin amcası Hz. Abbas, eskiden sorumluluğunda bulunan hacılara su dağıtma görevi ile beraber Kâbe anahtarlarının da kendisine verilmesini istedi. Bunun üzerine bu âyet-i kerime nazil oldu. Peygamberimiz de Kâbe’nin anahtarlarını eskiden beri taşıyan Osman b. Talha’ya vererek:
– Ey Ebû Talha evlâdı, atalarınızdan kalma olan Kâbe kapıcılığı sizde kalmak üzere, işte anahtarlarını alınız, bunu, haksızlık yapmadan hiç kimse sizden alamaz, buyurdu ve anahtarlarını eskiden olduğu gibi aynı sahibine tekrar verdi.
Bir adam Peygamberimize gelerek:
– Ey Allah’ın Resûlü, kıyâmet ne zaman kopacak? diye sordu. Peygamberimiz:
– Emanet zayi olduğu zaman kıyâmeti bekle, buyurdu. Adam bunu anlamamış olacak ki tekrar sordu:
– Emânetin zayi olması nasıl olur? Bunun üzerine Peygamberimiz:
– İşler ehil olmayan kimselere verildiği zaman kıyâmeti bekle, buyurdu.
Emaneti ehline vermemek iki bakımdan zulüm doğurur. Bunlardan birincisi hak sahibinin hakkının gasp edilerek bir başkasına verilmesidir ki bu büyük bir zulümdür. İkincisi hak etmeyen birine bir devlet işini vermekle insanlara ve devlete zarar vermesine sebep olmaktır ki bu da en büyük zulümdür.
Unutmayalım ki Allah’a, dine, millete, vatana hainlik edenler kadar onlara emaneti verenlerde emanete hıyanet etmiş olurlar.