en iyi bahis siteleri
DOLAR 19,1682 0.24%
EURO 20,9026 0.67%
ALTIN 1.209,38-0,31
BITCOIN 5487560,97%
Afyonkarahisar
-1°

HAFİF KAR YAĞIŞLI

16:45

İKİNDİ'YE KALAN SÜRE

EBRAR’IN MODASI – Kocatepe Gazetesi

ABONE OL
1 Şubat 2017 12:28
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Elif Demir 1 Şubat 2017 Çarşamba 12:28:28
 

Nasrettin Hoca’nın meşhur fıkrası vardır ya; Hoca bir zenginin düğününe davetlidir. Gider, itibar görmez. Ne yüzüne bakan çıkar ne halini soran… O kızgınlıkla basar gider evine, sandığındaki kırk bohçaya sarılı kürkünü giyer ve gelir tekrar düğüne. Sonrasında Hoca’ya iltifat iltifat üstüne… Başköşeye oturtulur; hali hatırı soruldukça sorulur; hocamızın keyfi yerine geldikçe gelir. Sonra tutar kürkün bir ucundan buyur “Ye, afiyet bal şeker olsun bu ikram sanadır” der. Ve yüzyıllardır söylenen şu meşhur sözü söyler: “Ye kürküm ye!”
Yüzyıllar sonra bugün, etrafımızda ne çok kürküyle ekmek yiyen, iltifat duyanlar… Ve çoğaldıkça çoğalıyor kürk giyenler. Sosyal yaşantı denilen bir dayatmanın kurallarını art arda ezberledik. Ellerimizi ayaklarımızı koyacak yerleri bulamaz olduk dost meclislerinde bile. İlk aklımıza gelen -düğünü bırakın- cenazelerde bile ne yenileceği ne giyileceği oluyor artık. Moda kavramı ise birilerinin kontrolünde tırmandıkça şahlandı en basit kıyafetlerimizde bile. Ne kendimiz olmadan başkalaşarak yaşamamızın temellerini sebeplerini göremez olduk.
Moda denilen sistemin Fransız sarayındaki aristokratlar tarafından ortaya atıldığı ve zaman içinde tüm dünyaya yayılan bir kültür aktarımı olduğu söylenir. Artık her halimize, her tavrımıza yayılan ve nereden geldiği, nasıl şekillendiği sorgulanmayan bir kültür aktarımı. Tehlikeli kısmı ise artık yenilen içilen oturuşlarımız evimizi şekillendirdiğimiz, ihtiyaç mı değil mi diye sorgulamayarak sadece alınması gerekliliği empoze edildi diye aldığımız eşyalarımıza kadar yayılan bir kültür aktaranı moda! Konuşmalar, duruşlar hatta yüz mimiklerimiz bile bu moda kavramından nasibini almış durumda. Farkında değiliz ama hepimiz aynı olduk moda adına. Tek tip… “Mutlu olacaksın bu şekilde yaşarsan” denildiği için mutlu olmayı bekleyen zavallılara dönüştük moda kavramının peşinde.
Ebrar’ı tanıdım geçenlerde bir alışveriş merkezinde dolaşırken. 3 yaşlarında bir kız çocuğu. Umurunda olmadan koşuşturuyordu etrafta. Yüzünde binlerce çiçek açtıran şahane gülüşü… Ebrar’ın peşinde annesi; ayağında şalvarı, lastik pabuçları köyünün çamuruna sıvanmış… Koskoca lüks AVM’de, kimsenin ne diyeceğini umursamadan dolaşıyor anne kız. Yürüyüşleri bile kendinden başkalaşmış, kendine yabancı, bakışları ruhunu kaybetmeye yüz tutmuş insanların arasında. O devasa mağazaların arasında kendi kendilerine yüzlerinde gülücük dolaşıyor anne kız.
Asıl mesele şuydu ki Ebrar’ın ayakkabıları şahane ötesiydi: Bu kız çocuğunun bir ayakkabısı erkek spor ayakkabısı iken diğeri pembe kız pabucuydu. Ve hâlâ mutluydu Ebrar annesi ile kuyumcuların önünden geçerken. Ve de onun yanından geçenlerin kendisine bakıp gülmesine aldırmadan.
Hangimiz bu kız çocuğu kadar rahat yaşayabiliyoruz hayatı. Kuralları kim koydu, böylesine yabancılaştıran birbirimize bizleri. Ve kendimizi böylesine mutsuz hissetmemize sebep… Hayat tarzlarımızı kimler belirledi ki böylesine korkarak yaşıyoruz birbirimizden.
Saygı ve sevginin olduğu her yerde ne giydiğimiz veyahut ne yediğimizin önemi ne ki?
Ebrar, başkalarının şekillendirdiği hayatları yaşarken yorulan bunca insanın arasında iyi ki gördüm seni.
Mutlu olmak için neye ihtiyacı olur ki insanların?
Ya da itibar kürkle mi gönülle mi?
Belki anlarız bir gün yorgunluğumuzu dindirince…

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.