Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

EDEB VE ALLAH’TAN UTANMAK – Kocatepe Gazetesi

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 7 Ağustos 2017 Pazartesi 13:10:08
 

-10-
Önceki yazılarımızda talibin hedefinin, aklını içgüdüler ve zekâ seviyesinden kurtarmak, onu günlük aklı seviyesine taşımak, sonra da günlük aklın Lüb aklına, Lüb nuruna kavuşmasını sağlamak olduğunu tefekkür ettik.
Günlük aklın Lüb aklına, Lüb nuruna kavuşmasını hızlandıracak, yakalanan ihlâsın sürdürülebilir olmasına katkı sağlayacak, yaşanan ihlâsa cezbe katıp talib için cazibe oluşturacak, bütün bu gayretleri Allah ile muhabbete vesile kılacak bir his vardır ki, bu Utanma Hissi’dir.
“Utanma Manası”
bir ikramdır, anlatılamaz

Utanma Hissi, ahseni takviym kalb’e yüksek nur potansiyeli ile ikram edilmiş “Utanma Manası”dır. “Utanma mana”sını ifade amacıyla dillendirsek, kesinlikle “işte budur” diyebileceğimiz bir tanım yapamayız ve yapılamamıştır da. Yalnızca kimliği belirtilince yeterli veya yetersiz ama anlarız, o manayı tanırız. “Utanma” deyince anlarız ama tarif et denirse edemeyiz, ifade ile bilgiye çeviremeyiz, öyle bir mana.
Beş yaş ve altındaki çocukları düşünelim, onlara “yasak, yanlış, kötü, iyi” gibi haller telkin edilebilir. Peki, beş yaş ve altındaki çocuklara “ayıp” nasıl anlatılır, “şunu yapma ayıp olur” nasıl anlatılır? Şu kötü, şu iyi, şu yasak vs. söylenir ama ayıp ona nasıl anlatılır? Fakat şunu görürüz, iki-üç yaşlarında bir çocuğun herhangi bir konudan mahcubiyet duyduğunu, utandığını görürüz, görür de şaşırırız. Hatta ondaki bu utanma manasını tanıyınca; “Biz bu yaşımızda bu konudan utanmıyoruz, o nasıl utandı” der hayret ederiz. Demek ki potansiyel olarak bu mana onda var.
Ancak esfele safiliyn hayata dȗniHİ algı ve zann’larıyla başlayan insan “Müstakilen Varım ve Muhtarım” iddiasıyla Kalb manalarına küfür formatı atınca “Utanma Manası” da bu muameleye tabii olmuş ve “Müstakilen Varım ve Muhtarım” iddiası vasıflı utanma hissi olarak beyinde alan açmıştır.
Böylece diğer manalar gibi utanma hissi de amacının dışında bir tanımla; gelenek göreneklere, inançlara, insandan insana, kadın ve erkeğe göre üstelik çok göreceli olarak tanımlanmıştır.
Üstüne üstlük esfele safiliyn hayatta israf edilen, suiistimal edilen, kınanan, hor görülen, avam sayılan bir his muamelesi de görmüştür.
“Utanma Manası” bu esfele safiliyn uygulamadan utanmış ve nurunu özüne yoğunlaştırarak, görünen nur tesirinin derecesini düşürmüştür, YOK gibi kalmıştır.
Haşyetullah’ın elbisesi
Utanma Manası’dır

 Utanma Manası’nın faaliyeti Haşyetullah Manası’nın faaliyetleriyle çok yakından ilgilidir. Utanma Manası’nı amacına uygun değerlendirebilmek için Haşyetullah tahsili gerekir. Haşyetullah tahsili ise, ihlâs bilgilerini duymak, özümsemek, idrak etmek ve bu idraka göre irade ortaya koymak basamaklarını içerir. İhlâs manasının iradesi öyle bir elbise giyer ki talibin sadrını kaplar, sadrı dillendirir; işte bu görünüş utanma manası nurunun devrede olduğunun göstergesidir. Bu sebeplerden Haşyetullah’ın elbisesi Utanma Manası’dır diyebiliriz. Bu iki mana (Haşyetullah Manası ve onun elbisesi olan Utanma Manası) çakışır ve EDEB Manası’yla üst boyut kazanır, bir üst boyuta geçer. Utanma Hissi doğrudan Allah’a, Allah için, Allah’tan utanarak değerlendirilebilir; bu değerlendirmenin bedenle ifadesi ise “Rükû” halidir. Salât ikâmesindeki Rükû pozisyonu bu mananın harfidir. Yalnız Allah’a, Allah için ve Allah’tan utanarak olduğu için rükûdan doğrulurken senin dilinle sana Allah cevap verir; “Semi Allahu limen hamideh.” Sen bu cevabı duyar ve teslimiyetini belirtirsin; “Rabbena leke’l hamd.” Secde izni aldın, haydi secdeye: Allahuekber…
“EDEB, Ya HÛ.”
Bütün bunların takliden uygulanması bile büyük sevaplıdır ve yedi harften biridir. Bu sebepten “takliden yapıyor” etiketiyle kimseye kınayıcı bakmamak gerekir. Aksi takdirde Allah’ın işine cahiller cahili olarak karışmış oluruz. HafizanALLAH.
Edeb Manası kapsamına giren Talib Haşyetullah tahsili gereği ne yana dönse, ne yana baksa, gözünü yumsa, gözünü açsa “ya HÛ ya men HÛ Lâ ilâhe illâ HÛ” nun söz, mana, hal ile hissindedir.
Birisi bu kişiye imrense, özense, Allah için kendine de istese ama “nedir bu hal, nasıl yaparım?” dese, ona yol gösterici bir cevaptır ki; “EDEB, Ya HÛ.” “EDEB” manayı işaret eder, “Ya HÛ” bu mananın ifadesidir. “EDEB, Ya HÛ” birisine kızmak, azarlamak ve “Müstakilen Varım ve Muhtarım” iddiasını tatmin amacıyla dini söz kullanarak hücum etmek için söylenmez ve söylenmemelidir. Söylenirse israf edilmiş olur. “Ya Hayr konuş, ya da sus!” Bu yolda azar olmaz!
Talib bilmelidir ki, utanma hissi “EDEB, Ya HÛ” haline ulaşıncaya kadar yönetilmesi ve önemsenmesi gereken, amaca uygun bir stratejiye ihtiyaç duyar.
Utanma hissi Allah’a, Allah için, Allah’tan olmak koşuluyla; yarım yamalak da olsa, az samimi de olsa, takliden de olsa hemen ki hemen devreye sokulmalıdır. Hemen! Bu konuda ısrarlı ve sabırlı olunmalıdır.
Velayet yolunda veliyi taklit kınanmış bir uygulama değil, teşvik edilen bir uygulamadır. Tıpkı konuşmayı öğrenmek için büyüklerin konuşmalarını taklit eden veya yürüyebilmek için büyüklerin yürümelerini taklit ederek öğrenen bir küçük yavru gibi. Siz bu yavruyu kınar mısınız? Ödül bile verirsiniz. Taklide yardım eder, yol gösterir, teşvik edersiniz. İslâmi yaşantıda öğrenme amaçlı taklitlerin hataları bile yüksek sevaplıdır.
“Müstakilen Varım ve Muhtarım” iddialı uygulamalar başka bir taklittir; Allah’ı taklittir ve kınanmıştır. Kınanan taklit budur! Veliyi taklit ile Allah’ı taklit konularını karıştırmamak gerekir.
Birisinin bir ibadetini izlediniz ve taklidle ilişkilendireceksiniz. Hatta örneği kendimizden verelim… Diyelim ki birisi benim bir ibadetimi izledi ve şeklen çok beğendi. Şeklen beğendiği halde bana taklit ehli demek hiç aklına gelmez. Ama, Rabbim muhafaza buyursun, eğer ben o işi “Müstakilen Varım ve Muhtarım” iddiasıyla yapıyorsam o ibadet taklittir. Kınanan taklit ehli budur. Çünkü bu aslında Allah’ı taklittir, onun yaptıkları gerçekten Biiznillah idrakla değildir, “Müstakilen Varım ve Muhtarım” iddiasıyla kendi istediği için yapıyordur.
“Takva sahibi vasfıyla Allah’tan sakın”
Paylaştığımız amaçla utanma hissini değerlendirmek üzere gayretimiz bize Kur’an’ın öğütüdür. “Amentü Billahi” diyen talibe Kur’an da “Allah’tan ittika edin” buyruğu vardır. İttika etmek “sakınmak” manasının yanı sıra Kur’an diliyle “takva sahibi olmak” manasına da gelir. Bu iki manayı birlikte değerlendirdiğimizde ise; “Takva sahibi vasfıyla Allah’tan sakın” anlamına ulaşırız ki, bu “Allah’tan utanın” demektir. Allah’tan takva sahibi vasfıyla sakınanın Allah’tan utanan beden dili, sadrının rengi Kur’an’da Allah’ın Boyası ve Takva Libası olarak ifade edilmiş ve talib için en hayrlı libas olarak tanımlanmıştır.
Dolayısıyla talib hangi idrak seviyesinden Kur’an’ı okursa okusun, “ittika” kelimesini “utanmak” olarak değerlendirirse, “Allah’tan ittika edin” öğüdünün olduğu her ayeti “Allah’tan utanın” ameline çevirebilir ve ayetin öğüdünü de ötelemeden anlaması kolaylaşır. Allah’tan ittika etme ameline ait yedi harften birisini böylece uygulayabilme imkânını bulur. Çünkü:
Euzü billahi mineş şeytanir raciym, Bismillahir Rahmanir Rahiym “Ve men yettekıllâhe yec’al lehu mahracen. Ve yerzukhu min haysu lâ yahtesib: Kim Allah’tan ittika ederse (kim Allah’tan utanırsa) Allah onun için bir çıkış yolu oluşturur ve onu hiç ummadığı bir taraftan rızıklandırır.” (Talak;  2, 3)
Bu iki ayetin zikrullahı, dille söylenmesi çok makbuldür. Ancak öğüdünü yapmak, yani “Allah’tan utanmak” başkadır. “Kim utanırsa” buyruluyor! “Kim şu kelimeleri, şu cümleleri, şu esmaları şu kadar sayarsa” değil… Kim utanırsa! Kim Allah’tan utanırsa…
Kim utanırsa hiç hesap etmediği, hiç ummadığı bir yerden Allah ona bir çıkış yolu verir.

 

FITRAT ÜZERE MANÂLAR -10-

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER