Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

EDEP VE AHLAK – Kocatepe Gazetesi

Muharrem Günay 4 Ocak 2017 Çarşamba 13:17:26
 

İslâm ahlâk kültüründe ahlâka yakın anlamda en çok kullanılan kelimelerden biri olan edep kavramı genellikle “bir toplumda örf, âdet ve kural halini almış iyi tutum ve davranışlar veya bunları kazandıran bilgiler” şeklinde tarif edilir. Edep teriminin “sünnet” kavramıyla ilişkili olduğu da ileri sürülür (Nallino, La Litterature arabe, s. 12-14). Câhiliye dönemiyle İslâm’ın başlangıcında edep ve aynı kökten başka kelimelerin seyrek olarak “davet, incelik, kibarlık, beğenme, alışkanlık, âdet” gibi daha çok din dışı anlamlarda ve bir ölçüde ahlâkî bir kavram olarak kullanıldığı görülmektedir (bk. Abdülkadir el-Bağdâdî, Hizânetü’l-edeb, IX, 434). Daha sonra edep, “bir şey hakkındaki bilgi”, aynı kökten te’dib, “birini bir konuda bilgilendirme”, edip ise “bir şey hakkında bilgilendirilmiş kişi” anlamında kullanılmaya başlandı. Fakat bu kullanımlarda daima terimin ahlâk ve davranış bilgileriyle ilişkisi göz önünde bulundurulmuştur. Abdullah b. Mes`ûd’un rivayet ettiği bir hadiste de, “Gerçekten bu Kur’an Allah’ın bir sofrasıdır (me’debetullâh); O’nun sofrasından gücünüz yettiğince bilgi toplamaya çalışın” buyurulurken “sofra” anlamında yine edep kökünden gelen bir kelime (me’debe) kullanılmıştır. Başka bir hadiste de yine Kur’an’dan “Allah’ın edebi” diye söz edilmesi ilgi çekicidir (son iki hadis için bk. Dârimî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 1; Hakim, Müstedrek, I, 555). Buna göre Kur’ân-ı Kerîm bir edep ve ahlâk kaynağıdır. (İlmihal 11)
İslâm’da edep kültürünün en eski kaynaklarından olan İbn Kuteybe’nin Edebü’l-kâtib (Edebü’l-küttâb) adlı eserinde (s. 14, 20) tamamen Kur’an ve Sünnet ahlâkının özüne uygun olarak bir “dilin edeplendirilmesi”nden, bir de “nefsin edeplendirilmesi”nden söz edilir. Kişi dilini edeplendirmeden, yani edebiyat ve dil bilimlerinde eğitilmeden önce nefsini edeplendirmeli, ahlâkını güzelleştirmelidir. Nefsin edeplendirilmesi iffet, hilim, sabır, gerçeğe saygı, vakar, merhamet gibi erdemlerle olur.
Hâris b. Esed el-Muhâsibî’nin Âdâbü’n-nüfûs adlı kitabı, bilhassa ahlâk ve tasavvufa dair sonraki çalışmalarda geniş ilgi görecek olan “nefsin edeplendirilmesi” konusunda yazılan eserlerin ilki olmalıdır.
(VIII.) yüzyıldan itibaren yazılmaya başlayan edep kitaplarında bu terimin, daha sonra “âdâb-ı muâşeret” denilecek olan medenî ve ahlâkî davranış tarzları ile bu hususlarda gerekli olan pratik bilgiler hakkında kullanıldığı görülür. Böylece edep, uygar bir müslümanın donanmış olduğu en güzel niteliklerin genel adı olmuştur. Böyle bir uygarlığı insanlara kazandırmak maksadıyla İbnü’l-Mukaffa`ın yazdığı el-Edebü’l-kebîr ve el-Edebü’s-sag¢r adlı risâleler İslâm kültür tarihinde “edeb” başlığı altında yazılmış ilk eserlerdir. Aynı müellif, bu risâleleri yanında, el-Edebü’l-vecîz’de ve Kelile ve Dimne adlı ünlü çevirisinde, diğer ahlâk konuları yanında bilhassa hükümdar-halk ilişkisinin ne tarzda sürdürülmesi gerektiği konusundaki görüşleriyle daha sonra “Âdâbü’l-mülûk”, Âdâbü’l-vüzerâ” ve “Siyâsetnâme” gibi başlıklarla teşekkül edecek bir ahlâk-edebiyat türünün hazırlayıcısı olmuştur.
Bilhassa Câhiz ve öğrencisi Ebû Hayyân et-Tevhîdî (ö. 413/1023) gibi mütefekkir-edebiyatçıların eserleriyle bu kültürü saf bilgiden çok, bütün nitelikleri, duyguları, davranışları, maddî ve mânevî değerleriyle insanı merkez alan bilgi ve hikmeti kapsamıştır. Aynı yüzyılın diğer bir ünlü yazarı da en az Câhiz kadar edep literatürüne hâkim olan İbn Kuteybe’dir. Onun dört ciltlik Uyûnü’l-ahbâr’ı İslâm edep-ahlâk kültürünün her seviyedeki insana hitap eden en zengin kaynaklarındandır. Dil ağırlıklı Edebü’l-kâtib adlı eseri ise, üst kademedeki devlet memurları için yazılan eserlerin ilki ve en geniş kapsamlı örneği olup bu türde “Edebü’l-vüzerâ”, “Edebü’l-kadî”, “Edebü’l-müftî”, “Edebü’n-nedîm”, “Âdâbü’l-mülûk”, “Âdâbü’s-siyâse” gibi başlıklar taşıyan eserlerin telifi sonraki yüzyıllarda da sürmüştür.
İmam Ebü’l-Hasan el-Mâverdî’nin edebe dair Edebü’d-dünyâ ve’d-dîn adlı kitabı, bu kaynakların ölümsüz örneklerindendir. Gerek ilmî ve fikrî bakımdan gerekse sistematik yönden bu alanın en değerli örneği Gazzâlî’nin İhyâü ulûmi’d-dîn’inin ilgili bölümleridir. Eserde edep terimine dinî, dünyevî, tasavvufî, ahlâkî ve sosyal uygulamaları sistematize eden ilke ve kuralları içine alacak şekilde kapsam zenginliği kazandırılmıştır.
İslâm kültüründe edep terimi erken dönemlerden itibaren dinî literatürde de geniş bir kullanım alanı bulmuştur. Buhârî’nin el-Câmi`u’s-sahîh’i gibi diğer birçok hadis mecmuasında da “edeb” bölümleri yer almaktadır. Yine Buhârî’nin özellikle geniş anlamda ahlâka dair derlediği hadis ve haberlerden oluşan eserinin adı el-Edebü’l-müfred’dir. Ahmed b. Hüseyin el-Beyhaký’nin el-Âdâb adlı eseri de ahlâk ve muaşeret konularına dair hadislerden oluşur.
Edep terimi “gelenek, görenek, ahlâk” gibi ilk anlamları yanında, İslâm kültürünün tarihî gelişimi içinde çeşitli mevkiler, meslek ve sanatlar; eğitim ve öğretim; tasavvuf ve tarikat; ilmî araştırma ve tartışmalar; ibadet, dua ve Kur’an tilâveti gibi dinî faaliyetler; yeme içme, giyim kuşam, temizlik vb. günlük meşguliyetler; her türlü sosyal ilişki ve hayatın diğer alanlarına dair bilgiler ve en uygun davranış tarzları için kullanılan son derece geniş kapsamlı bir terim haline gelmiştir. Kuşkusuz bütün bu konularda en ideal örnek Hz. Peygamber kabul edildiği için İslâm ahlâk ve edep literatürüne giren eserlerin çoğunda “Âdâbü’n-nebî” (Peygamber’in edebi, ahlâkı) veya benzer başlıklar altında Resûlullah’ın ahlâkî kişiliği ilk örnek olarak sunulmuştur.
Başta Kur’ân-ı Kerîm ve hadis külliyatı olmak üzere, bütün bu ve benzeri kaynaklarda yüksek bir ahlâka ulaşmanın şartlarına ve kurallarına, dolayısıyla gerçek müslüman kimliğinin ölçülerine yer verilmiş ve başka birçok toplumun barbarca hayat biçimlerini aşamadıkları çağlarda bu eserler, İslâm dünyasında her inançtan, her görüşten, her milletten insanların haklarına saygının hâkim olduğu, üstün insanî niteliklerle donanmış, erdemli ve uygar bir toplumun oluşmasında son derece etkili olmuşlardır. Edep kavramı zaman içerisinde kazandığı çeşitli anlamlarıyla Türk-İslâm kültür tarihine de girmiş; Türkçe’de bu alanda yazılmış eserler yanında, “edepli olmak”la “ahlâklı ve erdemli olmak” aynı mânada kullanılmıştır.(İlmihal 11, 503-505)

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER