Ülke gündemi sorunlarla dolu iken, bir öğretmenin “D” harfini yazamadı diye öğrencisini dövmesi ve bu eyleminden dolayı açığa alınması gündemdeki yerini aldı.
Yurdumuzda eğitimin ana aktörü olarak görülen dayak; giderek eğitimi olumsuz etkileyen bir etken gibi görülmeye başladı. Bu arada bir anımı anlatmadan geçemeyeceğim. O yıllarda bir orta dereceli okul müdürü öğrencisini dövdüğü iddiası ile soruşturma geçiriyor. Oldukça başarılı olan müdüre Danıştay İçtihadı gönderdim. İçtihatta “öğretmen eğitim amaçlı olarak öğrencisine hafifçe vurabilir” yazıyordu. Bu anıyı Devletin o yıllarda dayağa karşı olan tutumunu gözler önüne sermek için anlattım.
Eskiden mahalle mekteplerinde hoca efendinin minderinin yanında uzunca bir değnek bulunur. Hoca oturduğu yerden o sopayla en arkadaki çocuğa rahatça vurabilirdi. Sınıfın duvarında falaka asılı durur. Dersini çalışmayan çocuklar falakaya yatırılırdı.
Biz atasözlerini çok sever ve sürekli söyleriz. Biraz düşününce yanlış söylenmiş sözleri de görürüz. Bunlardan en önemlisi de “Dayak cennetten çıkmadır” sözüdür. Bu sözün gerçekle hiç alakası yoktur.
Eğitimde de çocuğu okula verirken, “Eti senin kemiği benim” der, çocuk “Öğretmen beni dövdün” diye eve gelince, “Sus, öğretmenin vurduğu yerde gül biter” diye çocuğu tersler, ağzını kapatırdık.
Ee, gelelim 1960’lara. Afyon Lisesi’nde okuyup da rahmetli “Fuat ağa”dan dayak yemeyen yoktur. Rahmetli öğretmenimiz suçumuzu yakaladığı anda “Gel senin kafanda ceviz çıkaralım” der, elindeki sopayla başımıza vurur, başımızda ceviz büyüklüğünde şişlik olurdu.
1952’de birinci sınıftayız. Öğretmen alfabedeki horoz parçasını okutuyor. Tam o sıra zil çaldı. Beni bırakır mı diyorum, ama maalesef dayaktan kurtulamıyorum. Rahmetli olan öğretmenime bize her şeyi öğrettiği için minnettarım.
Hadi size bir dayak hikayemi aktarayım. Yeni gelen orta birlerle Türkçe dersi işliyoruz. Bir öğrenciye söz vererek derse kaldırdım. Öğrencim kekelemeye başladı. O sınıfa yeni girdiğim için öğrencinin o durumunu bilmiyordum. Çocuk kekelerken sınıfta gülüşmeler oldu. Bir öğrencinin yüksek sesle ve alaycı bir ifadeyle güldüğünü gördüm. O öğrenciyi tahtaya kaldırıp bir tokat vurdum. O tokat çok önemli ve gerekliydi. O günden sonra kekeme olan öğrencim her ders söz alıp konuştu ve biraz daha açıldı. Sınıftan asla bir ses çıkmadı. Bu da benim bir itirafım olsun. Biz o gün o sınıfta bir tokata bir öğrenci kazandık. Bu cümle tevil gibi oldu ama ne olursa olsun dayak yanlış. Ancak:
“Terbiyenin sınırı, çocuğa saygı ile başlar” R.W. Emerson bu sözünden hareketle, bazen hatalı bir davranışla çocuğa saygı duyulması sağlanabiliyor.
Neredeyse bir asır önce çocuklar falakaya yatırılıp öldüresiye dövülürken, bugün bir harfi yazamadı diye öğrencisini döven öğretmen açığa alınıyor.
Eh, geç de olsa çocuklarımızın bir değer olduğu, geleceğimizin teminatı olduğunu anladık!
ASAYİŞ
26 Mart 2023GÜNDEM
26 Mart 2023GÜNDEM
26 Mart 2023ASAYİŞ
26 Mart 2023ASAYİŞ
26 Mart 2023UNCATEGORİZED
26 Mart 2023UNCATEGORİZED
26 Mart 2023Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.