Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

“FATİHA İLE FETİH” YAZILARI – 124

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 13 Kasım 2018 Salı 13:50:02
 

AYETLER BİZE NE ÖĞRETTİ?
“Allah’a itisam edenin, dûniHi algıdan kaynaklanan saptırıcı iddialardan sıyrılıp Allah’a bağlananın gerçekten sırât-ı müstakıyme hidayet olunduğunu (Al-u İmran 101)”, “Billâhi idrakla iman edenleri, O’na i’tisam edenleri kendinden bir rahmet ve fazlın içine sokacağını, kendisine varan sırât-ı müstakıyme hidayetlendireceğini (Nisa 175)”, “Rablerinden haşyet edenlerin ciltlerinin O’ndan ürperdiğini, ciltleri ve kalblerinin Allah’ın zikrine yumuşadığını, bunun Allah’ın hidayeti olduğunu, onunla dilediğine hidayet ettiğini, kimi de saptırırsa onun için hidayet edici olmadığını (Zümer 23)”, “Allahın rızasına talip olanları selam yollarına hidayet ederek dilemesiyle zulmetten nura çıkardığını, sırât-ı müstakıyme yönlendirdiğini (Maide 16)”, “O’na dönüp yöneleni Allah’ın hidayet edeceğini (Ra’d 27)” ayetlerden öğrendik. Dünya hayatı sürecinde hidayet için bize düşen görev, öncelikle “amentü billâhi ve rasûlihi” demek ve bu sonuca ulaşabilmek için Muhtariyeti Tercih Gücü yetkimizle gayret etmektir. Bu yetkiyi kullanırken Hakk ve batılı çok iyi bilmek gerekiyor ki onları öğrenebilmek, farkını kavrayabilmek, tercihimizi Hakk Yol için yapabilmek için gerekli olan Furkan’ı bize öğretecek olan Kur’an’dır, bize model ve güzel örnek ise Rasûlullah (SAV) Efendimizdir. Sonuçta kim dûniHi algısından, sözde tanrılık iddiası ve bu iddianın yaşantısından vazgeçerse, bunlara sırtını dönerse, Allah’ı hiç unutmadan hanîf olarak O’na vechini teslim ederse, Allah onu sırât-ı müstakıyme hidayet etmiştir. Ama gerçek şudur: Rasûlullah (SAV) Efendimiz sırât-ı müstakıyme davet etmesine rağmen, ahirete iman etmeyenler bu daveti kabul etmeyip o sırattan sapıyorlar (Mü’minun 73, 74). Ahirete iman etmeyen bu sapkınlar müstekbirun’dur (Nahl 22). Oysa insanlar Allah’a mutlak muhtaçtır (Fatır 15). İnsanların var sandığı şeyler son bulmaya, tükenmeye mahkûmdur (Nahl-96). Bunları göremeyen insan zulmet içinde kalmış sağır ve dilsizler gibidir (En’am-39). Oysa Allah insanın dünya ve ahiret hayatının zulmetten kurtuluşu için gerekli sözün en güzelini müteşabih ve mesaniy bir Kitap ile indirmiştir (Zümer-23). Sözün güzelini ancak Rablerinden haşyet duyanlar tezekkür eder, dikkate alır (Fatır-18, A’la-10). Şaki olanlar Sözün Güzeli’ni duyunca kaçacaklardır (A’la-11). Buna mukabil, ahirete iman edenler, Din Günü’nü yalanlamayanlar, Rablerinden haşyet duyanlar, Kur’an ayetlerini duyunca ürperirler; nefsin şerri yönetimindeki sadrın beden dili olan ciltleri Sözün Güzeli’nden ürperir, imanları sayesinde hemen nefsin şerrine muhalefet ederler, bu muhalefet sadırlarını sarsar, ciltleri bu sarsıntıyı belli eder. Bu onların Muhtariyeti Tercih Gücü’yle Rablerini tercih etmelerinin, Rablerine yönelmelerinin sonucudur. Kul Rabbini tercih etmeyi hayat tarzı haline getirirse ve Allah’ın Rızası’na talipse, Allah onun kalbindeki Lüb’üne İhlâs Nuru lütfeder. Bu nur ile Lüb Fuad’ı tesiri altına alır ve Kalp iman nuru ile sadrın yönetimini ele geçirir, nefsin şerrini, dûniHi zanları defeder. Böylece artık Sadr Kalb Fuad Lüb Organizasyonu Hakk Yol’a hizmet eder hale gelir. Beyin artık kalpten aldığı talimatlara uyar ve onun fiillerini Hakk Yol’a uygun hale getirir, kul vehmin zulmetinden kurtulur ve Allah’ın Nuru’na kavuşur, artık ona sırât-ı müstakim nasip olmuştur. İslam’a açılıp genişleyen bu sadr, ciltte beden dili olarak huzura sebep olur. Bütün bunlar Allah’ın hidayetidir ve bunu Allah dilediğine lütfeder. Sonuçta, kalp marazdan temizlenir, kalb-i selim olur. Hazreti Osman (ra) efendimiz bu durumu anlatmak için; “kalbi temiz olsa kişi Kur’an okumaya doymaz, doyamaz” demiştir.
HALİFETULLAH YAŞANTISININ
BAŞLAYIŞINI ELE ALAN AYETLER
Dünya hayatı esfele safiliyndir. Öyle olduğu için dünya hayatında hidayet ancak Allah dilemesi ve lütfuyladır. Kula (bize) düşen yöneliş görevidir, Rabbine yönelmek, O’na sığınmaktır. Bunu şimdi halifetullah yaşantısının başlayışını ele alan ayetlerden ders yaparak görelim.
“Ya Âdem! Sen ve eşin cenneti mesken edinin. İkiniz de istediğiniz yerden yiyin. (Ancak) şu şecere’ye yaklaşmayın. (O zaman) zalimlerden olursunuz.” (A’raf-19)
 “Ve dedik ki; ya Âdem, sen ve eşin cenneti mesken edinin. İkiniz de oradan, dilediğiniz kadar bol bol yiyin. Fakat şu şecere’ye yaklaşmayın, (yaklaşırsanız) ZALİMLER’den olursunuz.” (El Bakara-35)
 “Dedik ki: Ya Âdem; muhakkak ki, şu (iblis) senin için bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın. Sonra ŞAKIY olursunuz.” (Ta-Ha; 117)
 “İkisi de ondan (şecereden) yediler, SEV’ATları kendilerine zâhir oldu da cennet yaprağından üzerilerine örtmeye başladılar. Ve Âdem Rabbine ASİ oldu da yaşayışı bozuldu.” (Ta-Ha; 121)
Hidayet’in lütfedilişini halifetullah hayatının başlangıcından ders alarak görelim istedik. Ayette Hz. Âdem ve eşine hitaben “şu şecereye yaklaşırsanız, şu yanlışı yaparsanız zalimlerden olursunuz; şaki olursunuz, asi olursunuz, yaşayışınız bozulur” denilmektedir. Şecereye yaklaşmışlar ve zalim olmuşlar, şaki olmuşlar, asi olmuşlar, yaşantıları bozulmuş. Rolleri gereği şecereye yaklaştılar; zalim, şaki ve asi oldular, yaşantıları bozuldu. Bu olay devam ediyor. Bakın:
“Ya Âdemoğulları! Şeytan, sizin ebeveynlerinizi, SEV’ATlarını kendilerine göstermek için libaslarını onlardan soyarak cennetten çıkardığı gibi sizleri fitneye düşürmesin. Çünkü o ve onun kabilesi, onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Biz, şeytanları iman etmeyenler için dostlar kıldık.” (A’raf-27)
“Rabbi dedi ki: İkiniz inin aşağı oradan, birbirinize düşman (engelleyici)siniz. Benden size bir hüda (hidayet rehberi) geldiğinde, kim benim hüdama tabi oldu ise, o sapmaz ve ŞAKIY olmaz.” (Ta-Ha; 123)
“Dedik: İnin oradan hepiniz. Artık Ben’den size bir hüda gelir de kim hüdama tabi olursa, onlara korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar.” (El Bakara-38)
“Kim zikrimden yüz çevirir ise, muhakkak ki onun için dar bir maişet vardır ve onu kıyâmet günü a’ma olarak haşrederiz.” (Ta-Ha; 124)
“Onlar ki, (hüdamı) küfredip (reddedip), ayetlerimizi yalanladılar; onlar ashabun nardır. Onlar onda ebedi kalıcılardır.” (El Bakara-39)
“(İblise) buyurdu: Çık oradan, aşağılanmış ve tard edilmiş olarak. Andolsun ki, onlardan kim sana tabi olursa, elbette cehennemi tamamen sizlerden dolduracağım.” (A’raf-18)
“Derken, Âdem Rabbinden bir takım kelimeler telakki etti (öğrendi) de bunun üzerine O da tövbesini kabul etti. Gerçek şu ki; O Tevvâbur Rahıym’dir.” (El Bakara-37)
HAZRETİ ÂDEM ŞEYTANIN ONA VERDİĞİ
 VESVESE İLE ROLÜ GEREĞİ YAPTIĞI
 YANLIŞ SONUCU ZALİM OLDU, ŞAKİ OLDU,
ASİ OLDU. SONRA TÖVBE ETTİ
Hazreti Âdem aleyhisselamın kıssasından hidayeti bulabilme yolunu öğrenmeye çalışıyoruz, aslında ne yapacağımızı da bu kıssadan öğreniyoruz. Hazreti Âdem şeytanın ona verdiği vesvese ile rolü gereği yaptığı yanlış sonucu zalim oldu, şaki oldu, asi oldu ve bu haliyle de dünya hayatı başladı. Bu süreç bu dünya hayatının olması için böyle dilenilmiştir, biz anlatım tarzı gereği böyle dile getiriyoruz. Bu halde yaşarken Rabbi ona bir takım kelimeler öğretti. Âdem aleyhisselam o kelimelerle amel edince Rabbi yönelişini, tövbesini kabul etti. Çünkü Rabbi Tevvabur Rahıym’dir, O’ndan öğrendiği kelime de ayette öğretilir:
“Dediler ki: (rabbena zalemna enfüsena ve in lem tağfir lena ve terhamna le nekünenne minel hasirin.) Rabbimiz! Nefislerimize zulmettik. Eğer bizi mağfiret etmez ve bize rahmet etmezsen, muhakkak ki biz hüsrana uğrayanlardan oluruz.” (A’raf-23)
“Sonra Rabbi onu ictiba etti (seçti ve arındırdı), onun tövbesini (Rabbine yönelişini) gerçekleştirdi ve hidayet etti.” (Ta-Ha; 122)
Bu kıssayı Hz. Âdem’in nasıl hidayete ulaştığını görelim diye de ele aldık. Çünkü biz de hidayete kavuşma, sırât-ı müstakıyme ulaşma peşindeyiz. Salâtlarımız ve dualarımızda sürekli “Allahım bizi sırât-ı müstakıyme hidayet et” demiyor muyuz? O yüzden, hem sırât-ı müstakıymi öğrenmeye çalışıyor, hem de bu hidayet nasıl olacak, bize düşen görev ne, onu anlamaya çalışıyoruz, ayetlerden bu örnekleri onun için inceliyoruz. Paylaştığımız, sıraladığımız ayetlerle işe en başından yani Hazreti Âdem aleyhisselam’dan başladık. Hz. Âdem aleyhisselam’ın tövbesini ve yönelişini öğrendik. Hidayet Allah’tandır kuralı gereği Allah ona bir lütufta bulundu, doğru yolu bulabilmesi için bir hüda olarak bir sığınış öğretti. O da sığındı. Sığındı ve kurtuldu.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti