Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sezer Küçükkurt
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Fayda nerede? – Kocatepe Gazetesi

Sezer Küçükkurt 10 Mart 2016 Perşembe 13:54:03
 

Afyonkarahisar’ın en köklü ve önemli eğitim kurumlarından birisi olan Sanat Okulu; yani yeni ismiyle Afyonkarahisar Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi binasıyla ilgili tartışmaları gazeteniz Kocatepe’nin sütunlarından izliyorsunuz. Depreme dayanaksız olduğu belirtilen okul binasının yıkılıp, yerine yeni düzenlemelerin yapılması gündemde. Aynı süreçte Eski Polis Okulu olarak bilinen alanda hizmet veren Kamil Miras Anadolu Öğretmen Lisesi’nin Atatürk Bulvarı’na cepheli ağaçlarla dolu bahçesinin bulunduğu alana da Milli Eğitim Müdürlüğü hizmet binası yapımı gündeme geldi.
Tabii, ilk etapta Sanat Okulu’nun yıkılıp yerine başka bina yapılacağı algısı ile Kamil Miras Lisesi’nin yeşil bahçesinin yerini beton yığınına bırakacağı algısı tepki oluşturdu. Biz de bu tepkileri dile getirmeye çalıştık.
Ne “çarşı, her şeye karşı” pozisyonundayız, ne de “kayıtsız şartsız büyüklerimiz ne derse o olur” fikrinde…
İki okulun durumunu ayrı ayrı ele almak gerekiyor bizce. Sanat Okulu’ndan başlayalım. Okul binasının hatıralarda, şehrin eğitim ve sosyal yaşamında büyük bir anısı olduğu aşikar. İlk tercih elbette ki böylesi bir binanın yıkılmaması.
Teknik ve maddiyat müsaade ediyorsa binaların güçlendirilip, şehrin anılarındaki yerini muhafaza etmesi ilk tercih olmalı.
Hele ki, bu binaların toptan yıkılıp, yerlerine “kültür-sanat merkezi” gibi isimlerle yeni binalar dikilmesi bizce son derece gereksiz. Şehrin dört bir yanı “kültür-sanat” için uygun binalarla dolu iken… Bu binalar her etkinlikte bomboş “inil inil” inlerken… Ya da yeni binalar için alternatif olabilecek onca alan dururken… Sanat Okulu’nu yıkıp, yeşil dokusunu alabora edip, yerine “kültür-sanat” merkezi dikmek bize anlamsız geliyor.
Velev ki; Sanat Okulu binası gerçekten depreme dayanıksız ise, güçlendirilmesi, yaşatılması mümkün değil ise…
O zaman ne yapılması gerekir?
O zaman, Mimarlar Odası Başkanı Süleyman Bircan’ın dikkat çektiği gibi Sanat Okulu’nun yeşil dokusu korunarak, şehir yaşamına katkı sağlayacak yeni düzenlemeler yapılabilir bizce…
Şehrin otopark sorununa çare olacaksa, Kurtuluş Caddesi’nin işlerliğini artıracaksa bu formüller değerlendirilebilir.
***
Kamil Miras Anadolu Lisesi’nin bahçesine Milli Eğitim Müdürlüğü yapılması konusuna gelince… Bu plan bizce son derece yanlış. Şehrin içinde iki elin parmaklarını sayacak kadar yeşil alan varken… Yenilerini oluşturmak için onca gayret sarf edilirken… Bu yeşil alanlardan birini ortadan kaldırıp, oraya bir beton heyulası dikenler, yıllarca tartışma konusu olacaktır.
Bu alanın hemen yanında kısa süre önce Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü ile Akşam Sanat Okulu binaları inşa edildi. Eski ile yeniyi kıyaslamak mümkün. Beton yığınları mı tercih edilmeli, yoksa daha da güzelleştirilecek yeşil alanlar mı?
Milli Eğitim Müdürlüğü binası yapılabilecek bir çok alan mevcutken… Şehir merkezindeki insan ve trafik yükünün çevreye dağıtılması fikri herkes tarafından kabul görmüşken… Kamil Miras Anadolu Lisesi bahçesine yeni bina yapımı fikrinin gözden geçirilmesinde yarar görüyoruz.
Çevremizdeki şehirler Uzay-Bilim parkları ile, birbirinden güzel yeşil alan ve parklarla aileleri kendine çekerken, iimizden bu park ve müzeleri görmek için geziler düzenlenirken bizim bu tartıştığımız konulardan daha önemli çabalarımız olmalı.
Fikirler eğer alanların eskisinden daha verimli, güzel ve halkın yararına kullanımına hizmet ediyorsa değerlidir. Aksi halde şehrin geleceğine ihanetle eşdeğerdir.
***
Son zamanların gözde ve göz dolduran yaygın gazetelerinden Yeni Şafak Gazetesi’nin değerli yazar ailesinde bir Afyonkarahisarlı var. 1962 yılında Afyonkarahisar’da doğup, 1980 yılında Afyon Lisesi’nden, 1984 yılında da İÜ Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nden mezun olan Fatma Barbarosoğlu, muhafazakâr düşüncenin önemli edebiyatçılarından, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından 2000 yılında En iyi Hikayeci seçilmiş, yazar bir hemşehrimiz.
Fatma Barbarosoğlu muhtemelen Afyonkarahisar’daki bu tartışmalardan habersiz bir şekilde, gazetesindeki dünkü sütununda “Şehir halkı olarak doğal karşılaşma mekanlarına muhtacız” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Her ne kadar Barbarosoğlu kentimizdeki bu tartışmalardan habersiz olsa da, yazdıkları bizlere ilham verecek türden fikirler… O nedenle o yazısından özetler alarak şehrimiz yöneticilerinin dikkatine sunmak istiyoruz izninizle:
“Herkesin kimliği hakkında fikir yürütebilmek için alt orta sınıf bir ailenin pazar gününe odaklanalım. Hafta boyunca kadınlar ve çocuklar cazibe merkezi olarak sunulan AVM’lerin atmosferine çekilmiştir. Bütün bir hafta sabah akşam işe gidip gelen baba bir pazar günü miskin miskin evinde dinlenerek geçirmek ister. Lakin dinlenemez. Yıl boyunca bütün babalar “en iyi baba” yarışmasının gönülsüz yarışmacılarıdır. Bir aktivite ya yapılacak ya da yapılacaktır.Çünkü çocuklar ve “hanım”, “feysine” bir şeyler yazacaktır. Bir yerlerin resmi konulacaktır. Şurada kebap yedik, şurası şöyle, burası böyle diye takipçilere rapor verilecektir. Akraba ziyareti “aktivite” sınıfına dahil değil. Geriye şehir etkinliği olarak sadece AVM gezmesi kalıyor. 70’li yılların akraba gezmesi 2000’li yıllarda yerini AVM gezmesine bıraktı. Dar gelirli babanın, ev ahalisini AVM’ye götürüp birlikte film izlediklerini düşünelim. Beş kişilik bir aile olsun. 50 TL sinema biletlerine gitti. (Sineme biletini 10 TL’den hesap ettim.) Sinemadan çıkınca bir şeyler yemek isteyecekler. Kişi başı 20 TL harcasalar gitti mi 100 TL daha. Sadece bu kadarla kalsa iyi. Bizim dar gelirli ailemiz sinema keyfi yaptı, üstüne karnını doyurdu diye mutluluğu bir anlığına yakaladı mı sanıyorsunuz? Hayır. Evdeki halinden daha mutsuz oldu her biri. Neden, çünkü oradaki “herkes” in standartlarından aşağıda gördüler kendi hallerini. Gönüllerince alış veriş yapamadılar mesela? (Gönlünce alış veriş yapmak nedir?) İstediklerini yiyemediler. Herkesin bakacağı, bakınca nasıl da eğlenmişler ya diyeceği bir kareyi yakalayamadılar çünkü. “Herkesi” kıskançlıktan çat diye çatlatacak bir kare yakalanamadıktan sonra ne kıymeti var gezmenin, yiyip içmenin. O kadarını HERKES yapıyor. HERKES AVM’de zaten. HERKES sinemaya gidiyor! Çocukların ve annelerinin yüzü, yapılan aktivitenin “ucuzluğu” ile asılmış; babanın yüzü ise, 150 TL gitti hala bunların yüzü asık üstelik yoruldum diyerek öfkeden morarmıştır. Pazar günleri eskiden sıkıntıdan patlanırken şimdi hasetten çatlanmaktadır. İnsan insanın gamını alır, lakin AVM’de bir insan ile karşılaşılmamıştır. Bir yığının içine girilip çıkılmıştır. “Herkes”in alış veriş yaptığı bir dünyaya seyirci olunup gelinmiştir. Paydası tüketim olan bütün aktiviteler insanları sadece ve sadece huzursuz eder. Huzursuzluk üzerinden bitkinlik verir. Yaşamın coşkusunu alır gider.”

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER