Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Elif Çaylıoğlu

FİTNE

Kur’an ayetlerinde “imtihan, bir şeylerle deneme, sınama” anlamlarında geçen “fitne” kelimesi, altın/gümüş gibi değerli madenleri saflığını anlamak amacıyla eritmek anlamındaki “fetn” sözcüğünden köken alır (TDV,  İslamAnsiklopedisi). Bu durumda fitne; saf, temiz, orijinal olanı olmayandan ayrıştırma görevi olan, insana ikilem sunan her şeydir.
Dünya imtihanındayız. Diğer bir deyişle imtihan dünyasındayız. İmtihanın gerçekleşebilmesi için kul Ahseni
Takvim özellikte ve Esfele Safilin donanımda, vasıfta olmalıdır. Ayrıca Muhtariyeti Tercih Gücü yetkisine sahip
olmalıdır. Böylece, kendisine verilen tercih yetkisini Billahimanada hürriyetiyle hür olarak kullanıp kendisine
yön belirleyebilsin. Yön belirlerken ikilem(fitne) ile karşılaşmalı ki bir tercihte bulunabilsin…
Kula dünya hayatıyla sınırlı olarak verilmiş olan Muhtariyeti Tercih Gücü yetkisi, kulun kendisine ulaşan Hüda
ile yani vahy/kitaplar, rasul ve nebilerle kendisine ulaşan hidayet bilgisinden yararlanıp Hakk’ı ve Batıl’ı fark
ve ayırt etmesi, sonra da Hakk ya da Batıl bir tercihte bulunması içindir. Bu durumkulun ölünceye kadar
her anında yaşadığı devameden bir süreçtir. Yani imtihan devamlıdır. Her nefes, her an devameden bir imtihandayız…
İşte fitne, imtihandaki kulda ikilemoluşturan fikir ve görüşlerdir, kulun yaşarken karşılaşıp Hakk ya da Batıl bir tercihte bulunacağı konularda karşısına çıkan ikilemlerdir. Değerli madenlerin saflığını ortaya
çıkarma işlemi olan fitne (ikilemler), halifetullah vasıflı insanın saflaşmasını, saflığını tercihleriyle gösterebilmesi
için bir fırsattır, aslında halifetullah vasıflı insanın ilerlemesi için bir imkândır. Bunun böyle olduğunu
bize Rabbimiz öğretiyor:
“Yoksa siz; Allah sizdenmücahede edenleri (dünyaya gelirken kendinizi içinde bulduğunuz dȗniHİ algıdan
kurtulmak için gereken her türlümücadeleyi yapanları, daima Hakk’ı tercih edenleri), O’nun Rasulü ve mü’minler dışında, dȗniHİ (algı sonucu müstakilen var vemuhtar kabulüyle) veli edinmeyenleri bilmeden (ortaya çıkarmadan) terk edileceğinizi (işin biteceğini)mi sandınız? Allah yapmakta olduğunuz şeyleri Habiyr’dir.” (Tevbe-16)
Ahseni Takvimözellikteki insan dünya hayatı imtihanı için Esfele Safilin’e indirilince kendisini “dȗniHİ algı” içerisinde buldu ve onda bu “dȗniHİ algı”sından kaynaklanan zannlar belirdi, artık bu algıyla ilgili fikirler üretecek, kullara ve olaylara bu algıyla bakacak ve bu algıyla tercihler yapacaktır. Eğer bize hüda, hidayeti, Hakk’ı öğreten, gösteren ayetler ve rasuller gelmeseydi ve bizde Ahseni Takvim donanım olmasaydı biz tercihlerimizi hep bu zannlarla yapacaktık. Yani bu zannı Allah bildirmese, onu bize öğretmese bilemezdik. Dünya hayatının temelini oluşturan en önemli, en tehlikeli zan, kendisine ait neler varsa ve dışında neler varsa bunların hepsini Allah’ın dışına taşımasıdır. Tabi, eğer Allah’a inanıyorsa! İnsanın dünya hayatında “dȗniHİ algı” ile ürettiği ve kurtulamadığı bu zannın ne kadar kuvvetli olduğunu anlamak ve anlatmak kolay değildir. Bu zannın kuvveti yüzden insan kendisini, bedenini, ruhunu, aklını fikrini, her şeyini Allah’ın dışında algılıyor! Hatta bu zandan
kurtulması için yapacağı tercihler kullansın diye ona emanet edilen Muhtariyeti Tercih Gücü de Allah’ın dışına
taşıyor. Dolayısıyla, iklim(fitne) ile karşılaştığında (ki hayatın he anı böyledir) tercihlerini de duniHi algısı ile ürettiği bu zanla yapıyor (Dündar Y., Aşağıların Aşağısı).
Her olay bir fitnedir, bir ikilemdir, tercihte bulunmamızı gerektirir. Sınavdaki tümsorular böyle değilmidir? Her soru
karşısında bir tercihte bulunur, ya yanılır veya doğru olana ulaşırız. Sorulara kızmayız. Sorular ve sınavlar eleme ve gelişme sürecinin gereğidir. İkilem(fitne) insanları ikiye ayırır:
Hakk’ı tercih edenler, Batılı tercih edenler; ahseni takvim vasıflarına dönenler, esfele safilin hallerine aşkla yapışanlar;
Billahi imanda sıdk üzere olanlar, duniHi algılarına sadık olanlar; Kur’an’ın sağ ve sol dediğimanaya göre sağcılar
ve solcular; teslimolanlar, reddedenler, “işittik ve itaat ettik” diyenler, işittik ve isyan ettik” diyenler; nefslerinin
hakikatine uygun davrananlar, nefslerini örterek ilahlık hissiyatıyla yaşayanlar; salihler ve gayrı salihler… Bütün bunlara rağmen son nefese kadar hep bir Hakk tercih umudu, imkânı vardır ki ona Kur’an tövbe diyor. Makbul bir tövbe ve onun geri dönüşsüz hali olan hicret öyle bir tercihtir ki daha önce yaşanmış tümyanlış tercihleri biiznillah silip sürür…
Gördük ki, Kur’an’da geçen fitne/ikilemkızacağımız bir şey değilmiş. Tam aksine, fitneler, imtihan soruları olarak
her an, yaşadığımız her bir olayda inananları arındırıyor, temizlenmemize, gelişmemize, kazanılmış bir değişimle
ahirete geçmemize imkân veriyor, yol açıyor. İnsanların tümü için ise ya Hakk veya Batıl istikamette fırsat kapıları ve yollar açıyor. Yine gördük ki, fitne günlük yaşantıdaki olaylarda karar verememek, zorlanmak, bilememek, hangisi karlı acaba, hangisine yatırırsamdaha çok kazanırımtercihleri için bir ikilemdeğilmiş. İşin aslı Hakk veya Batıl tercihlerdir. İkilem bu tercihleri ortaya çıkarmak içindir. Kişi Hakk tercih yapmıştır ama dünya açısından kazanmış da kazanamamış da olabilir. Batıl tercih yaptığı halde dünya kriterlerine göre kazanmış da olabilir.Mesela ikisi de Hakk ve helal olan iki iş fikrinden, ikimeslekten, iki davranıştan birini seçme durumunda kalmak fitneye düşmek değildir. Bu bir karar aşamasıdır.
Günlük yaşantıda “fitne” denilince Kur’an’daki bumanadan ziyade kişiler arası ilişkileri, toplumsal barışı bozabilecek, mevcut anlayış ve davranışları tehdit eden fikir, kişi ve olaylar kastedilir; “fitne” ifadesi bir kişinin diğer bir kişi veya bir olay hakkındaki tespitidir. “Yapılan bu hareket çok fitne, bu kişi çok fitne” gibi karşı taraf hakkında ileri sürülen tespitler veya zanlardır. Batılda olanlar için Hakk düşünceler, hakk düşünceliler ve Hakk yaşayışlılar “fitne”dir, müşrikler Efendimiz (sav) ve inananlar için böyle demiyorlar mıydı? Bugün de böyle demiyorlarmı? Kıyamete kadar da böyle olacak…
Müminler için ikilembir rahmet iken Batıl’a talip olanlar için şeytanın en önemli silahı ikilemdir, ikileme düşürmektir.
İşte Nas Suresi “insanların sadırlarına sürekli vesvese (fitne/ikilem) veren” şeytaniyetin bu vasfından sığınmayı öğretmektedir bize. Ne güzel bir sığınağımız var elhamdülillah.
Şeytan fitne/ikilem ile olmayan bir şeyi varmış gibi sürekli zanlarla kişinin aklına sunarak kafasının karışmasını, sıkıntıya düşmesini, yani Rabbinden, Allah’tan ayrı kalmasını hedeflemekte ama Rabbimiz inananlara güçlü, sağlam, emniyetli ve huzur veren koruyucular lütfetmektedir.
Kişi Allah’ı değil de şeytanın önerilerini tercih ettiğinde, benimsediğinde, Allah Kur’an’ı ile ve Rasulü olarak böyle diyor ama “Acaba öylemi, böylemi?” deyip ikileme düşüp kaybeder; şeytan da bunu hedefler. Bakın şeytan ne diyor:
“Onları fitnelerle (sorularla, tercih noktalarında) ikileme düşüreceğim.
Onların dünya hayatındaki esfele safilin yapıları ve duniHİ algıları bu gayretime çok uygun olduğundan kandırmam kolay olacak! Onları duniHi algının alâmetifarikaları olan “ğıll (Hakk’tan ve inananlardan nefret), haset, kıyas, göz dikme, fesatlık, dedikodu, Hakkı önemsememek” gibi hallerle oyalayacağımda onlar bu yaşantıları sebebiyle hiç bir şeyden ve hiç kimsedenmemnun olmayacaklar, hep yanlışı isteyecekler, doğrularla, Hakk’la, güzelliklerle yetinmeyecekler, isyanı ve küfranı nimeti tercih edecekler! Şükretmek akıllarına bile gelmeyecektir. Dünyadaki yaşantının genel fotoğrafına lütfen bir bakın, farklı görecek misiniz?
İnsan belki çok korkarsa, onu korkutan şeyden biraz kurtulur gibi olduğunda sanki şükredermiş gibi olmakta, ama bu ferahlığın devamında unutma ve eski haline dönmeyi yaşamaktadır. İşte insanın hikâyesi bu! Şeytan bunu söylüyor: Size Hakk’ı, doğruyu unutturacağım, onu değil Batıl’ı sevdireceğim de siz tercihlerinizde yönünüzü belirleyeceksiniz…
Bu yüzden, ikileme düşmek istemeyen kul için ilaç Bakara Suresi son ayetleriyle öğretiliyor. “Semi’na ve eta’na:
İşittik ve itaat ettik.” Böyle deyin ve gücünüz yettiğince buna tutunun, gayret edin. Böyle deyip gücü yettiğince böyle yapmaya, yaşamaya gayret eden Biiznillah kurtuldu demektir.
Mü’minun-30’da “Biz elbette ibtilâ (imtihan) edenleriz.”
buyrulur. İbtila, bir şeye düşkünlüktür. Demek ki imtihan bu dünyadaki düşkünlüklerimiz üzerinden! Esfele sâfiliyn yapı ve dȗniHİ algı sonucu olan düşkünlüklerimizi terk etmeliyiz ki imtihanda Hakk’a şahit olabilelim. Ayet ve hadislerdeki fitne ve imtihan uyarılarını bu kapsamda anlarsak kazanırız inşaallah.
Mesela Teğabun-15: “Doğrusumallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır. Büyük mükâfat ise Allah’ın katındadır.”
Mal ve çocuk düşkünlüğünün imtihan sebebimiz olacağı na kadar açık değil mi? Sorular önceden açıklanmış!
Dunihi algı ile sevdiğimiz her ne ise (kendimiz, eşimiz, çocuğumuz, malmülk, iş/kariyer/kazanç) hepsi bu kapsamda olabilir. Sınavda fitne/soru bunlar gibi birçok şeydir, farklıdır ama amaç aynıdır: İnananın hangi algıyı ve hayat tarzını seçtiği ve buna şahitliğidir! İnanmayanın da!
Yaşantıdaki Batıl tercihlerin ve sonuçlarının gösterildiği bir dua ve bir de her iki tercihten Hakk olana sığınma tercihinin öğretildiği dua ile tamamlayalım:
“Allahümme inni euzü bikemin azabi cehennemve euzü bikemin azabil kabri ve euzü bikemin fitnetit deccal ve euzü bikemin fitnetilmahya velmemat: Allah’ım, cehennemazabından sana sığınırım, kabir azabından sana sığınırım, Deccal ’in fitnesinden sana sığınırım. Hayatın ve ölümün fitnesinden sana sığınırım.”
Allahümme inniy euzü Birıdake min sehadike, ve bimaufetikemin ukubetike ve birahmetikemin ğadabike ve euzü BİKE MİNKE… La uhsiy senaen aleyke kema esneyte ala nefsike: Allah’ım, hoşnutsuzluğundan razılığına, cezalandırmandanmuaf tutmana, ğadabından rahmetine ve SENDEN SANA sığınım.”
Sığınışımızdan razı oluver ve lütfen kabul buyur Allahım (âmin).

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti