Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Agah Bıyıkoğlu

HASTALIK – Kocatepe Gazetesi

Agah Bıyıkoğlu 19 Temmuz 2017 Çarşamba 14:27:05
 

Geçen hafta içinde devamlı istifra eden torunum Ege’yi hastaneye götürmüş ve bir gecelik tedaviden sonra eve dönmüştüm. Aynı günün akşamı bir yakınımızın düğününe katıldım. Kaliteli bir mekandaki düğün yemeklerinden birkaç parça yedim yemedim içimde bir tatsızlık, isteksizlik sorma gitsin… Ve  bakmakla yetindim o nefis yemekleri yiyenlere… Pek de belli etmedim yanımdakilere ki, keyifleri kaçmasın… Eve gelir gelmez attım kendimi lavaboya… Torunumun hastalığına benzer bir belâ… Gece boyunca sürdü bu gidip gelmeler… Cumartesi sabahı bir özel hastanede acil serviste beni muayene eden doktor iki hap verdi… Hapları  almak için de eczane aradık epey bir süre; meğer cumartesi günleri sadece nöbetçi eczanaler açıkmış… Neyse ilaçları aldık almasına da bizim derde pek deva olmadı..
15 Temmuz’un birinci yıldönümüydü ve bir taraftan beni yatağa bağlayan dertle mücadele ediyor bir taraftan da TV kanallarında geziniyor, düşüncelere dalıyordum… Nasıl ki gözle görünmez bir mikrop beni bir günde tuş ettiyse, hain FETÖ’nün de bir mikrop gibi devletin “kılcal damarlarına sızarak” ülkemizi ve ulusumuzu bir uçurumun kenarına getirdiğini, toplumuzun üstüne kara bir bulut gibi çöktüğünü; bu beladan milli birlik ve beraberlik, dayanışma ruhuyla kurtulduğumuzu düşünüyordum…
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi /Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” diyen Muhteşem Süleyman’ı”,
 “Yürü bir hasteye arz eyle Hayâlî sözini/ Sağ olanlar ne bilür çekdüğini sayrınun” diyen Hayâlî’yi, (Şair Hayâlî,”derdini bir hastaya anlat, sağlam olanlar hastanın ne çektiğini bilmezler diyor),
Divan şiirinde “şeb-i yeldâ”(karanlık ve uzun bitmeyen sıkıntılı geceler) denilen bir geceyi yaşıyordum.
 Fuzuli’nin, “Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir/ Müptelây-ı gama sor kim geceler kaç saat” dizeleri bir geliyor bir geçiyor kafamdan. Zor ettim sabahı… Hapları atmayarak internete girdim ve oradan edindiğim bilgileri eşimle paylaşarak yeni bir diyet uyguladım… Hayret verici bir sonuçla karşılaştım; iyileşmeye başlamıştım çünkü…
 “His var mı bu âlemde nekâhet gibi tatlı/ Gönlüm bu sevincin helecânıyla kanatlı” dizelerinin de etksiyle bir selfie çekerek facebooka koydum…
Biraz sonra “Geçmiş olsun”, “Acil şifâlar”, “Yapabileceğimiz bir şey var mı?” mesajları, telefonları  yağmaya başladı adeta… Yakından uzaktan gelen bu yoğun mesaj trafiği ve yakın ilgi beni son derece memnun etti ve “Âvâzeyi bu âlemde Dâvud gibi sal/ Bâki kalan gök kubbede bir hoş sadâ imiş” dizelerini anımsattı bir kez daha…
Yakın dost, arkadaş ve öğrencilerime bu vefa duyguları için çok teşekkür ediyorum… İyi ki varsınız…
Ve “Merhaba yeni gelen gün /Gökyüzünde belirsiz aydınlık
Denizde çivit mavisi /Merhaba yaşama gücüm” diyorum…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER