Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

HZ. PEYGAMBERİMİZİN VE İSLAM BÜYÜKLERİNİN HELAL HASSASİYETİ

Muharrem Günay 21 Haziran 2019 Cuma 14:01:00
 

Başta Sevgili Peygamberimiz olmak üzere İslâm büyükleri, yedikleri ve içtikleri şeylerin helal ve temiz olması hususuna çok hassasiyet göstermişlerdir. Sevgili Peygamberimiz akşam yatmış, fakat sabaha kadar dönüp durmuş, bir türlü uyuyamamıştı. Sağına dönüyor, soluna dönüyor, “uf”layıp duruyordu. Sabah olunca, hanımı sordu: “Ey Allah’ın Resûlü, bu gece hastamıydınız? Çok ızdırap çektiniz.” ve Allah Resûlü’nün cevabı şu oldu:
– Yatağımı hazırlarken, yere düşmüş bir hurma buldum. Onu ağzıma koydum. Fakat sonra aklıma geldi ki, bizim evde sadaka ve zekât hurmaları da bulunuyor. Ya bu hurma, onlardan ise! İşte sabaha kadar bunu düşündüm, bunun ızdırabıyla sağa sola dönüp durdum. Bir türlü gözüme uyku girmedi.
Peygamber Efendimiz bir gün mescide geldi, cemaatinin önüne geçti ve namaza durdu. Ardından hemen namazını bozdu ve odasına doğru telaşla yürüdü. Öyle bir heyecan ve telaş içindeydi ki, O’nu gören, yangına gidiyor zannederdi. Biraz sonra geldi. Eski heyecanından eser yoktu. Geçti, namazı kıldırdı. Namazdan sonra sahabe, biraz evvelki heyecan ve telaşının sebebini sorunca, şu cevabı verdi:
 “Biraz evvel bana, fakirlere dağıtılmak üzere bir şeyler getirildi. Ben, dağıtmayı unuttum. Tam namaza durduğum sırada hatırladım. Evimde böyle bir mal varken, namaz kılmak hoşuma gitmedi. Gidip Âişe’ye (r.a.), o malı dağıtmasını söyledim.”
Hz. Ebu Bekir (r.a.) Efendimiz, bir gün kölesinin getirdiği sütten içti ve hemen kölesine, “Bunu nereden aldın?” Diye sordu. Köle:
“Kehanette bulundum, karşılık olarak bunu aldım” dedi. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir, içtiği sütü midesinden çıkarmaya çalıştı. Sonra: “Allahım! Midemde kalıp damarlarıma karışan kısmından sana sığınırım” dedi. (Gazali, ihya c.2 s.115 )
Hz. Ömer (ra), bir gün sessizce, dinlenmekte olduğu odaya girer. Bir an çevresine göz gezdirir. Odasının bir yanında işlenmiş bir deri, bir diğer köşesinde de, içinde birkaç avuç arpa bulunan küçük bir torba vardı. İşte Allah Resûlü’nün odasında bulunan eşyalar bundan ibaretti. Bu manzara karşısında ağlamaya başlayan Hz. Ömer (ra)’in hıçkırıkları O’nu (asm) uyandırır. Kalkınca hasırın vücudunda iz yaptığını, kan oturduğunu gören Hz. Ömer (ra) ise omuzları sarsıla sarsıla ağlamaya başlar. Hz. Muhammed (asv)  hayretle sorar:
“Ey Hattab oğlu! Niçin ağlıyorsun?”
“Ey Allah’ın Elçisi! İranlılar imparatorlarını saraylarda yaşatırken, Bizanslılar Kayserlerini lüks ve ihtişama boğmuşken sen ki Allah’ın Elçisisin… İzin versen de, biz de seni…”
Maksat anlaşılmıştır, Allah’ın Elçisi (asm), gelecekteki halifesinin sözünü hüzünlü bir tebessüm, tatlı bir el işareti ile keser ve “Bu dünya hayatı sadece bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı “(Ankebut, 29/64) ayetini okuduktan sonra ekler:
“İstemez misin ey Ömer? Dünya onların olsun, ahiret te bizim! “ (M. Yusuf Kandahlevî, Hayatü’s Sahâbe, 11:412)
Peygamber Efendimiz bir gün nafile olarak kıldığı bir namazı oturarak kılmıştı. Ebû Hüreyre (ra), namazdan sonra sordu: Yâ Resûlallah! Bir hastalığınız mı var? Namazı oturarak kıldınız? Peygamber Efendimiz: “Ey Ebû Hüreyre, günlerdir ağzıma koyacak bir şey bulamadım. Açlık takatimi kesti, ayakta duracak dermanım kalmadı, onun için namazımı oturarak kılıyorum” (Kenzü’l-Ummâl, 6/755, 7/348) buyurdular.
İşte Kâinatın Efendisi Hz. Muhammed (s.av.) böyle bir insandı, her konuda olduğu gibi sade yaşantısı, haram ve şüpeli şeylerden kaçınma konusunda da bize en güzel örnekti.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER