Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

İLMİ İLE AMEL ETMEYEN ÂLİM ŞEYTAIN TA KENDİSİDİR

Şeytanı uzakta ve görünmeyen varlıklarda aramayalım, ilmi ile amel etmeyen ve söylediğinin tersini yapan bir âlim varsa işte asıl şeytan odur.
Cenâb-ı Hakk, “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu” buyurduğuna göre, bilen ile bilmeyenin görev ve sorumluluğu da bir olmaz. Çünkü ilim amel etmeyi gerektirir. Bu bakımdan ilim adamı bildiği ile amel etmelidir. İlmi ile amel etmeyen âlimin şeytandan farkı yoktur.
Hz. Peygamber (s.), bu hikmeti anlatmak için şöyle demiştir:
“Bildiği ile amel eden bir kimseye, Allah Teâlâ bilmediklerinin ilmini de bildirir.”
Evvelki kitaplarda şöyle yazılıdır: ‘Ey İsrailoğulları! İlim göktedir, onu yere indiren kim? İlim yerlerin derinliklerindedir, onu yeryüzüne çıkaran kim? İlim denizlerin ötesindedir, denizleri aşıp o ilimleri getiren kim? demeyiniz. Çünkü ilim bizzat kalbinizdedir. Benim huzurumda ruhânilerin edebiyle edebleniniz, sıddîkların ahlâklarıyla ahlâklanınız ki, ben de size, sizi soracak ve sizi ilim sahibi yapacak derecede ilim vereyim, kalbinize ilham edeyim’.(İ.Gazali, İhya, c:1)
Hz. Ömer (r.a): İlmi öğreniniz. Fakat ilim için de sükûnet ve kar ve hâlimliği de öğreneniniz. İlmi kimden öğreniyorsanız ona hürmet gösterin. Âlimlerin zâlimlerinden olmayınız ki, ilminiz cehaletinizi yenmiş olsun’ buyurmuştur.
‘Allah, bir kuluna ilim ihsan ettiği zaman, onunla birlikte hilm, tevazu, güzel ahlâk ve şefkat de verir. İşte bu sıfatlarla donatılan ilim, ilimdir’ denilmiştir.
Bir rivayette şöyle denir: ‘Allah kime ilim, zühd, tevazu ve iyi ahlâk verirse o muttakilerin imamıdır’.
Hasan Basrî ‘Hilim, ilmin veziri; şefkat, babası; tevazu ise iç çamaşırıdır’ buyurmuştur
İsrailiyat’ta rivayet edilir ki, ‘Bir hekîm, hikmet konusunda 360 kitap yazmış ve böylece haklı olarak hekîm vasfını almıştır. Fakat Allah Teâlâ o devrin peygamberine o adama ‘Sen yeryüzünü hezeyanla doldurdun. Onları benim rızam için yazmadığından bir arpa boyu mertebeye bile sahip olmadın. Ben azîmüşşan, senin nifakından bir tek cümleyi dahi kabul etmedim’ demesini söylemiş. Bu haberi alan hekîm, hareketinden pişman olarak, yazarlık mesleğini bırakıp halka karışmış. Halkın içinde çarşılarda gezerek, alışveriş yaparak tevazu zırhına bürünmüş. Bunun üzerine de Allah Teâlâ o devrin peygamberine şöyle vahyetmiş: ‘Ona, şimdi benim rızamı kazandığını bildir’. (İ.Gazai, İhya, c:1)
İbn Ömer (r.a) şöyle anlatır:
“Biz, her birimizin Kur’ân’dan evvel imanı elde etmeye çalıştığımız bir zamanı yaşadık. Kur’ân, sure sure nazil oluyordu. Bu surelerin helâl ve haramını, emir ve yasaklarını öğrenirdik ve yine, o surelerden nerede durmak uygunsa onu öğrendik. Şimdi ise, imandan evvel Kur’ân’a yapışan, Fâtiha suresinden başlayarak sonuna kadar okuyan, fakat Kur’an’ın emri nedir, yasağı nedir ve nerede bulunmak gerekir katiyyen bilmeyen, okuduğu Kur’ân emirlerini, çürük hurmalar gibi sağa sola serpen, yani kıymet vermeyen nice kişiler görüyorum”.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti