Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

İSLAM DÜNYASINDAKİ FİTNEYE TÜRKLER SON VERDİ VE YİNE VERECEKTİR

Muharrem Günay 16 Şubat 2017 Perşembe 12:48:26
 

Cenâb-ı Hak Maide suresinde şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler sizden kim dininden dönerse (İslâm’a hizmetten yüz çevirir-geri kalırsa) Allah da onların yerine öyle bir kavim getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar müminlere karşı boyunları bükük- alçak gönüllü, merhametli, Kafirlere karşı dik, onurlu ve güçlüdürler. Allah yolunda (korkmadan) cihat ederler. Kınayıp ayıplayanların ayıplamasından da endişe etmezler. İşte bu Allah’ın lutfu ve ihsanı geniştir ve her şeyi bilen de O’dur.”(Kur’an-ı Kerim Maide Suresi ayet: 54) ifadesiyle Arapların yerine geçeceği müjdelenen ve hadisi şeriflerde Hz Peygamberin övgüsüne mazhar olan ve Yüce Allah tarafından Dünya nizamını kurmakla görevlendirildiklerine inanan Türkler topluca Müslüman oluyorlardı.
Yüce Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de belirttiği gibi Arapların ve İranlıların İslâm’a hizmetten geri kaldıkları ve birçok sapık mezhep ve topluluğun çoğaldığı, Hıristiyanlara karşı sınırlarda Müslümanların sürekli gerilediği bir dönemde Türkler topluca Müslüman oluyordu. Karluk, Yağma ve Çiğil Türkleri tarafından Maveraünnehir (Seyhun-Ceyhun nehirleri arası) de kurulan Karahanlı Türk devleti Allah yolunda cihatla uğraşmakta idi. Doğu İran ve Horasan’da kurulan Gazneliler Türk devleti ise Hindistan’ın fethi ve İslâmlaşması ile meşguldü. Hindistan’daki milyonlarca Müslüman ve bugünkü Pakistan Gaznelilerin eseridir. Tuğrul ve Çağrı Beyler’in öncülüğünde kurulan Büyük Selçuklu devleti ise Batı’dan gelen tehlikelere karşı İslâmiyet’i koruyor, Allah yolunda cihat ediyordu. Kaşgarlı Mahmud bu duygu ve düşüncelere binaen Divan-ı Lügat-it Türk adlı eserinde Türklere “Cundullah/Allah’ın Ordusu” demiştir. Selçuklulardan sonra kurulan Osmanlı devleti bir “Cihan Devleti” olarak İslam’ın bayraktarlığını yaparak, dünyaya adalet ve nizam vermiştir.
Türklerin Müslüman oluşlarıyla birlikte İslâm Dünyasındaki ağırlığı giderek artmış, 25 Ocak 1058 tarihinde Abbasi halifesi El Kaim bi-Emrillah tarafından Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey, “Sultânül İslam” ; “Şark ve Garp sultanı” olarak ilan edilmiş böylece İslam dünyasının cismani liderliği Türklerin eline geçmiştir. Bu süreç 29 Ağustos 1516 yılında Osmanlı hükümdarı Yavuz Sultan Selim’in İslam hilafetini devralması ile tamamlanmış ve İslam dünyasındaki Türk hâkimiyeti Osmanlı devletinin yıkılışına kadar devam etmiş, Birinci Dünya savaşında Arapların İngilizlerle anlaşarak Türkü arkadan vurmaları ve 1924 yılında hilafetin kaldırılması ile son bulmuştur.
 Araplar ise 1258 yılında Moğolların Abbasi devletine son vermelerinden sonra tarihte bir daha büyük bir devlet kuramadılar.
Rene Grousset, “Ehli Salip” adlı eserinde şöyle der:
“Kesin bir gerilemeye ve aşağılığa mahkum gibi görünecek kadar köhneleşmiş Arap-Acem (İran) İslâmiyet’i, Türk ırkının ortaya çıkması üzerine Hulafayı Raşidin (Dört Halife) devrindeki dahili birliği ile genişleme ve yayılma kudretini yeniden kazanmıştır.”
Kısaca; Türkler, kahramanlık, cesaret, misafirperverlik, dürüstlük, adalet, disiplin, teşkilatçılık, toplumculuk, dayanışmacılık gibi ahlaki, ırki özellikleri ve İslam öncesi devirlerde de var olan “Cihan Hakimiyeti- Dünya Devleti” kurma ülküsü ve “Dünya Nizamı-Dünya Barışı” düşünceleri sayesinde diğer İslam milletlerinden farklı olarak İslam’a farklı bir renk, koku ve şevk verdiler, onu bir “Dünya Dini” haline getirdiler. Allah yolunda oluk oluk kanlarını akıttılar. İslam’ın bayrağını kanlarıyla ve canlarıyla yücelttiler. Ayrıca ilim alanında İmam-ı Azam Ebu Hanife, İmam-ı Maturidi, Ali Kuşci, Farabi, Muhammed Cabir, Harizmi gibi nice İslam alimleri, Hoca Ahmed Yesevi, Şeyh Edebali, Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli, Hacı Bayram-ı Veli gibi nice tasavvuf ehli şeyhler, babalar, dedeler yetiştirdiler.
Tıpkı onuncu yüz yılda olduğu gibi bu günde İslam dünyasında bir fitne ve terör devri yaşanmaktadır. Müslümanların bir kısmı Kur’an ve Sünnet çizgisinden/Ehl-i Sünnet anlayışından uzaklaşmış birçok sapık fırka ve guruplar türemiş ve oluk oluk Müslüman kanı akmaktadır. Dün olduğu gibi İslâm dünyasındaki bu fitne ve teröre son vermek ve birlik beraberliği sağlamak görevi yine Türk milletine düşmüştür.  İnancımız odur ki tarihte olduğu gibi Cenâb-ı Hakk tarafından verilmiş olan bu kutsal görevi milletimiz tekrar yerine getirecek ve fitneye, teröre son verecektir. Yüce Allah yâr ve yardımcımız olsun..

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti