Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

KADER KONUSUNU ANLAYABİLMEK -1- – Kocatepe Gazetesi

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 6 Mayıs 2019 Pazartesi 13:29:31
 

“Kader Matriksi”, Halifetullah vasıflı insanın Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisi’ni kullanması yöntemiyle çalışan ve nefslerin “Kazanılmış Değişim”lerine kendilerinin şahitliklerini sağlamak üzere de “Yaşanabilir Hayat Normları” üzerinden yürüyen ve “Kazanılmış Değişim” ile Allah’a secde eden ve Allah’a asi olup haddi aşan nefsleri belirleyerek, buna göre nefslerin gerçek hayat olan ahiret hayatlarındaki konumlarını belirleyen bir eleme programıdır. Bütün bu süreç bir tek mana içerisinde bütünleşir ki bu da “Kader Manası”dır.
DERS YAPILMASI GEREKEN
ÖNCELİKLİ AYETLER
Kader konusu öyle bir manadır ki, onu anlamak ve bu manayı kendisinde açmak isteyenin öncelikle ders yapması gereken ayet ve konular vardır. Bu bağlamda İhlâs Sûresi ayetleri ders yapılması gereken ayetlerdendir:
Euzü Billahi mineş şeytanir racim Bismillâhir Rahmânir Rahîm “Kul huvallâhu ehad. Allâhu’s Samed. Lem yelid ve lem yûled. Ve lem yekûn lehû küfüven ehad.”
Bir diğer ders yapılması gereken ayet Zümer Sûresi 4. Ayettir: “Hu vallahül Vahidül Kahhar.”
Diğer bir ayet de Hadîd Sûresi 3. Ayettir: “Huvel Evvelü vel Aḣiru vez Zâhiru vel Bâtin ve Huve bikulli şey’in ‘alîm.”
Bu ayetlerle birlikte şu esmaları da araştırarak ders yapmalıyız. Bu esmalar için yapılan araştırma sonucu edindiğiniz bilgilere aşağıdaki tanımları da ekleyerek ders yapmak yararlı olur.
EHAD:  Allah’ın Zatının “Dışı Olmayan TEK” oluşudur.
SAMED: Allah’ın Zatının “Dışı Olmayan TEK”liği ve “O’nda bir boşluğun bulunmayışı” sebebiyle bir ihtiyacının söz konusu olmayışıdır. Ehad ve Samed manalarını birlikte içeren bu mana ise “EHADÜ’S SAMED”dir.
VAHİD: Ehad ve Samed olan Allah’ın “Müstakilen Var ve Muhtar” olan Zatının yarattığı ve “Müstakilen Var ve Muhtar” OLMAYAN kullarıyla birlikte TEK’liğidir. Bu mana ise “VAHİDÜ’LEHADÜ’SSAMED”dir.
EVVEL: Kullarının öncesi olan, ancak kendi “öncesi olmayan”dır.
AHİR: Kullarının bir sonrası olan, ancak kendisinin “O’ndan sonra kavramı olmayan”dır.
ZAHİR: “Dışı kavramı olmayan”dır.
BATIN: “Boşluğu ve işgal edeni olmayan”dır.
VAHİDÜL KAHHAR:
Allah’ın Vahidü’lEhadü’sSamed vasfına göre batıl hükmünde olan durumları, yine Allah’ın dilemesiyle kulların özelinde veya genelde kahrederek fonksiyonsuzlaştırıp, İhlâs Sûresi 3 (“lem yelid ve lem yûled: Doğurmamış ve doğurulmamıştır”) ayetini mana olarak kalbe hâkim kılıp, o kula veya kullara İhlâs Sûresi 4 ayetinin (“Ve lem yekün lehü küfüven ehad: O’na hiçbir küfüv olmadı/olmaz/yoktur”) manasını hayat tarzı olarak açandır.
HU: “Eşhedu en lâ ilahe illallahul Ehadü’s Samedüllezi lem yelid ve lem yûled ve lem yekun lehû kufuven ehad” şehadetini yapan nefsin, bu idrakını tek nefesle ifadesidir.
ÖNEMLİ KAVRAMLAR VE KORUNMAK GEREKEN HALLER
Kişide kaderin manasının açılabilmesi için şu kavramların öncelikli olarak öğrenilmesi ve kavranılması gerekir: “DuniHi algı ve zann’ları”, “Müstakilen Varım ve Muhtarım” İddiası ve “Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisi”. Bu üç kavram incelenip, araştırılıp, anlaşılmadan “Kader Manası”nın anlaşılabilmesi hemen hemen mümkün olmaz.
Öncelikle ders yapılması gereken ayetlerden edinilecek bilgilerle birlikte bu üç kavramın anlaşılması ve hayatın içerisinde tespiti, kader konusunun anlaşılabilmesi için neredeyse olmazsa olmaz niteliğindedir. Bu kavramlar, kader konusu yanı sıra, ayetlerin mesajlarının ve hadislerin anlatmak istediklerinin doğru anlaşılabilmesinde de olmazsa olmaz niteliğindedir. Yeterince izah edilemeyen, ne söylemek istediği tam anlaşılamayan bazı dini anlatımların yarım kalmalarının ve bazı anlatılanların da yaşanan hayattan kopuk olmasının, yani anlatılanlardan bir amel çıkarılamayışının sebepleri de bu ve benzeri kavramların fark edilemeyişindendir. Bu kavramları ve tanımları, dayanakları ve detaylarıyla birlikte “Aşağıların Aşağısı” kitapçığında bulmak mümkündür. Ancak kitapçığın ders çalışır gibi bir tarzla incelenmesi gerekir.
Bölüm başlığımız “Önemli Kavramlar ve Korunmak Gereken Haller” olduğu için, korunmak gereken bir halden bahsetmeye çalışalım. Korunmak gereken birçok hal var ama biz burada doğrudan konumuzu ilgilendiren bir durumu ele alacağız. Bilmek, öğrenmek ve anlamanın insan için en kolay yolu “dinlemek” tir. Ancak insanın en zor uygulayabildiği yöntemlerden birisi dinlemektir. Günlük hayat içerisinde “dinlemek” hemen hemen her türlü konu için önemli bir meseledir. Biz, dinlemek sorununun konumuzu ilgilendiren kısmını ele alacağız. O şudur: Umursamamak sebebiyle dinlememek!
Dünyalık menfaatlerini takip edemeyenlere genellikle saf denir, ahiretlik menfaatlerini takip edemeyene ise salak deriz. Saf olana dünyalık menfaatleri anlatırsınız, umursamaz, ilgilenmez, söylenenler bir kulağından girer diğerinden çıkar. Salak olana ahiretlik menfaatlerini anlatırsınız, dinlemez; söylenenler bir kulağından girer diğerinden çıkar. Saf olmak aklın azlığından kaynaklanmaz ama salak olmak aklın azlığıyla doğrudan ilgilidir. Bunun detayını “Velinin İlmi Fıtrat Üzere Manalardır” kitapçığından edinmek mümkündür.
Dinlememe süreci şöyledir: Salak dinlemez. Biraz dinleyecek olsa anlamaz. Biraz anlayacak gibi olursa konunun mecrasını şaşırtır, değiştirir. Konunun mecrasını değiştirmeyi başaramazsa yaygara yapar, şer çıkarır. Dinlemez ve umursamaz, çünkü “La ilahe illallah” Kelime-i Tevhidini DuniHi algı ve zann’ları doğrultusunda kendi heva ve hevesleri için suistimal eder. Bu suistimali yaparken tarzı şöyledir: “Başka ilahları yok sayarım, ancak BEN.” Lütfen dikkat buyurun, dinlememenin, özellikle ahiret menfaatlerini dinlememenin, “La ilahe illallah” Kelime-i Tevhidini suistimal etmenin altındaki mana ve tarz budur: “Başka ilahları yok sayarım, ancak BEN.” Bazı kişilerde bu tarz o kadar ileri gider ki Allah’ı da yok sayar. Yani Kelime-i Tevhidin “La ilahe” kısmını mümkün olduğunca uygular, ancak “illallah” kısmı için “illa BEN” der. Aslında Kelime-i Tevhidin hayata hâkimiyetini öyle bir noktadan inceliyoruz ki hayatın her zerresinin Kelime-i Tevhid ile nasıl ilişkili olduğunu çözebiliriz. O kişi ne yapıyor? Kelime-i Tevhid’in “la ilahe” kısmını çok kuvvetli kullanıyor, uyguluyor “başka ilahları yok sayarım” diyor, ama “illallah” kısmı için “illa BEN” diyor. Dikkat edelim ki “BillaHi anlamda iman” sahibinin tarzı “başka ilahları yok sayarım” şeklinde değildir, onda bu tarz bulunmaz. Çünkü o “Müstakilen Varım ve Muhtarım” iddiasını reddetmiştir; onun duygu, düşünce, yorum, fikir ve fiilleri “La ilahe illallah” beyanına göredir.
Dinlemeyenin tarzı ne idi? “Başka ilahları yok sayarım, ancak BEN.” Bu ifade aslında “La ilahe illa BEN” söylemidir. Oysa bu “La ilahe illa BEN” söylemi, “Bi Rabbin nas, Melikin nas, İlahin nas” olan Allah’a aittir. Kur’an bu gerçeği bize Tâ-Hâ Sûresi 14. Ayet ile öğretir: “İnnenî enellâhu lâ ilâhe illâ ENE: Muhakkak ki BEN, evet BEN Allah’ım. La ilahe illa BEN…”  
Dikkat ederseniz, dinlemez ve umursamaz olan, ahiret menfaatlerini hiçe sayan kişi, farkında olarak veya olmayarak Allah’ı, Allah’ın ilahlığını taklit etmektedir. İşte “Müstakilen Varım ve Muhtarım” iddiasının hayattaki en önemli izlerinden birisi budur: Kişi Allah’a ait olan bir söylemi, fiilleriyle uygular. Böylece suistimalci kişi bu söylemi, hayat tarzı içerisinde taklit ederse, yalan söylemiş, iftira etmiş, batıl bir fiil işlemiş olur. Bu yüzden, Kur’an batıl için “yalan ve iftiradır” der. Bu anlattığımız durum kişide öyle olur ki bilinç olmaya başlar ve sonra “La ilahe illa BEN” hayat tarzı küfürle birlikte inada dönüşürse, Bakara Sûresi 7. Ayet onlar için şöyle der: “Allah onların kalplerini, işitmelerini (kulaklarını) mühürlemiştir ve gözlerinin üzerinde de bir perde vardır. Ve azim azap onların müstahakkıdır.”
Bakara Sûresi 18. Ayet de onların hayatlarının akışını ve sonunu tarif eder: “Summün, bukmün, ‘umyun fehum lâ yerci’ûn: Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Onlar artık rücû etmezler.”
Kişide bu hal varsa, bu halle beraber gelip de “kader nedir, ben bu kader konusunu anlamak istiyorum” derse, bu haliyle kader konusunu nasıl anlar, ona bunu nasıl anlatırız? Bu yüzden bazı ayetlerin ders yapılması, bazı kavramların öğrenilmesi gerekiyor; çok önemli bazı hallerden de kurtulmuş olmak gerekiyor ki “Kader Manası” kişiye açılabilsin…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER