Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

KADER KONUSUNU ANLAYABİLMEK -25-

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 3 Haziran 2019 Pazartesi 11:32:43
 

KADER VE HAYATIN AKIŞINA IŞIK TUTAN,
 KULLARIN MUHTARİYETİ TERCİH GÜCÜ YETKİLERİNİ DEĞERLENDİRİŞ ŞEKİLLERİDİR
Hakk yolda Kazanılmış Değişimi yöneten şey “RIZA YOLU”dur. Ahsen-i Takviym insanın Esfele Safiliyn hale reddedilmesi öncesi kalıbı/kalbi “RAZI ve TESLİM”di, ancak o bunun bilincinde değildi. A’raf Sȗresi 172. Ayetten öğreniyoruz ki insanın kalıbı o TESLİMİYET ve RIZA sebebiyle, Rabbi başlangıçtaki Ahsen-i Takviym yapıya “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye sorduğunda, Ahseni Takviym insan o temizlikle “evet, bilfiil şahidiz ki Rabbimizsin” dedi. Ama gerekli olan bilinç onda yoktu… Ahiretteki cennet ikramı için, Halifetullah vasıflı insanın, aynı manada ancak o mananın bilincini kazanmış olarak “Allahümme Ente Rabbi’’ demesi gerekmektedir. ‘’Allahümme ENTE Rabbi’’ seslenişi bu sebeple çok değerlidir. “Her şey Allah’tandır ve ben kaderimden razıyım” diyen talib, “RIZA LOKMALARI”nı sindirdikçe yeni hissiyatlara doğru açılır ve “Kader Manası” içerisinde Allah ile birlikteliğini görerek bu kez “her şey Allah ile ve ben kader içerisinde RAZI bir kulum” der. Ve bu yüksek idrakın kendine has bir hayat tarzı vardır ki onu aynı hayat tarzında olan veya daha ileri olanlar ancak anlayabilir. Talibin ilerlemesi dilenmişse onun hayat tarzından “Kader Manası” razı olur. Kulun razılığıyla “Kader Manası”nın razılığı tek razılık oluşturunca talib “Kader Manası” içerisinde “Allah ile birlikte” hissiyatından sıyrılır ve yalnızca “İLLA BİLLÂH” dediği bir hayat tarzına ulaşır. Ve bu kuldan Allah’ın da RAZI olmasıyla yeni bir hayat da başlamış olur. Allah’ın rızasının olması, kulun dünya hayatı sürecinde bazı tercih ve fiillerinden Allah’ın hoşnut ve razılığı ile talibin ilerleme sürecinde bir mertebe olan ve Allah’ın o kula yeni bir hayat tarzı ikram ettiği razılığı farklı durumlardır. Her üç hal de kulun Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisi’ni değerlendirişi şekliyle alakalıdır. Kulun kendi razılık mertebeleri de yine o kulun Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisi’yle alakalıdır. Görülüyor ki: “Kader Manası” içerisinde, “Kader Matriksi” içerisinde ve “Yaşanabilir Hayat Normları” içerisinde akışa ışık tutan, kulların Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkilerini değerlendiriş şekilleridir. Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisi’ni ortadan kaldıran bakış açıları, kader konusunu açıklayabilmeyi, anlatabilmeyi ve amellendirebilmeyi başaramayabilirler.”Bir kul yaratıldı ya başına neler gelir çaresizin, görün bakın. En iyisi boynunu bük de az yıpran” manasına gelen sonuçlar asla doğru değildir. Kader bir matematiktir, bir hedefi, amacı vardır ve “canlı bir mekanizma”dır. Allah’ın yarattığı bütün mekanizmalar canlıdır ve kendisini bilirler. İnsanoğlu dünya hayatı içerisinde kendisine gereken mekanizmalar yapar ve bunlar insanın canlılık tanımına göre cansızdırlar, kendilerini bilmezler yani kendisine kendi hissiyatı ile “ben” diyemezler. İnsanoğlu yapay zekâ çalışmalarıyla başladığı bu serüvende işte bu noksanlığı kendince kaldırmayı hedeflemektedir.
“KAZANILMIŞ DEĞİŞİM”LERİ KULLANABİLMEK
Allah’ın rızasının sonucudur ki Allah’ın “insan” dileği suret bulmuştur. Allah’ın rızasının olmadığı bir şey meydana gelemez, rızasının olmasıyla “yaratılacak şeyin hükmü” gelir. Halifetullah vasıflı insanın Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisi’ne sahip olması, bu yetkiyle bir kısım insanların batıl yolu tercih etmeleri ve bir kısım insanın da Hakk yolu tercih etmesi hep Allah’ın “rızası” sonucudur, bütün bunlar Allah’ın “rızası” olmadan gerçekleşmez. Ancak, Rabbimiz Kur’an’da açıklamıştır ki bazı insanların Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisi’yle batıl yolu tercih etmelerinden “hoşnut” değildir, bu sebeple bu insanlardan “razı” değildir. “Rıza” ile “Razı”lığın farkı anlaşıldı mı?  
“Allah’ın rızası sonucu olması”nı farklı değerlendirince kader anlayışı da farklı olur. Allah batıl yolu seçenleri “iftiracı, yalancı, nankör, mütekebbirler” olarak tanımlamıştır, onlara “yaratılanların en şerlileri” demiştir.
Halifetullah vasıflı insanın, Allah’ın rızası sonucu sürdürdüğü dünya hayatı içerisinde bazı tercihlerinden Allah “razı” olur. Ancak “Kazanılmış Değişim” sürecinde öyle bir müdahale durumu vardır ki geri dönülmez yaşantılara sebep olur. “Kazanılmış Değişim”lerini batıl yolda tamamlayabilmek için üstün gayret gösteren bazı insanlar, Allah ve Hakk yol ile didişmelerinde öyle bir inat ve nefret sergilerler ki bu insanların kalplerini Allah mühürler. Bu insanlar için artık geri dönme şansı kalmamıştır. “Kazanılmış Değişim”lerini Hakk yolda gerçekleştirmek için inatla ve sevgiyle gayret eden bazı insanlar “Kader Matriksi”yle bütünleşme adına öyle bir rıza ve teslimiyet oluştururlar ki bu insanların arzuladıkları değişim için Allah tam bir müdahale ile o insanın Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisi’ni aracısız kendisine bağlar. Bu durum “Allah’ın razı olması” olarak tanımlanır ve o kul için geri dönüşsüz bir ikram sunulmuş olur. Artık bu kuldaki kula ait vasıflar bir “iz” olarak görülür.
HER NEFS KENDİNE HAS BİR
KARAKTERDİR VE HER NEFS İÇİN ÖLÜMÜ
TATMANIN BİR AYRI TANIMI VARDIR.
Bir hadisten öğreniyoruz ki Rasulullah (SAV) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Bir insan nasıl yaşarsa öyle ölür, nasıl ölürse de öyle dirilir.”
Yani bir insan dünya hayatı sürecinde Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisi’ni nasıl kullanmışsa, bu kullanımların bileşkesi “Kader Matriksi”nde nasıl bir ölüm şekline denk düşüyorsa, o kişi o tanıma göre ölümü tadar. Başka bir deyişle, bir insan dünya hayatı süresince gerçekleştirdiği “Kazanılmış Değişim” tanımına uygun olarak ölümü tadar. “Kazanılmış Değişim”ini Hakk yolda gerçekleştirmeye talib olanlar bu sebepten dolayı şöyle bir dua ederler:
“Eşhedü en la ilahe illallahulehadüssamedüllezilemyelid ve lemyüled ve lemyekünlehüküfüvenehad. Ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve rasuluhu. Ala hazihiş şehadeti nahya, ve aleyhanemütü ve aleyhanübasüinşaAllah (âmin): Bir şehadet yaptık ve diyoruz ki “Allahım işte bu şehadet üzere beni yaşat, bu şehadet üzere bana ölümü tattır ve beni bu şehadet üzere yeniden dirilt, Ya Rabbi (âmin).”
Her nefs kendine has bir karakterdir ve her nefs kendine has bir detayda “Kazanılmış Değişim” oluşturur. Bu da demektir ki, ince ayrıntılarda da olsa her nefs için ölümü tatmanın bir ayrı tanımı vardır. Ancak ana başlıklar olarak nefslerin ölümü tatma biçimleri üç başlıkta gerçekleşir. Vakıa Sȗresi 86-96. Ayetler bunu anlatır. Bütün bunlarla beraber bu konuda bir de hadis vardır.
Ebu Hureyre (r.a.) rivayet etmektedir; “Rasulullah (SAV) Efendimiz buyurmuştur ki: “Ölen bir kimse yoktur ki pişman olmasın. Eğer hayr işler yapmışsa, fazla yapmadığına; günahkâr ise, tövbe etmediğine pişman olur.”
Casiye Sȗresi 21: “Yoksa seyyie kazananlar, kendilerini iman edip salih amel işleyenler gibi kılacağımızı (hayatlarında ve ölümlerinde bir tutacağımızı) mı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar.”
“Kazanılmış Değişim”ini Hakk yolda gerçekleştirmiş ve Allah da o kuldan razı olmuş nefsler için müjde ise Fecr Sȗresi 27-30. Ayetlerde inananlara gelmiştir: “Ey o Nefsi Mutmainne! Radiye olarak Mardiyye olarak Rabbine rücu et, kullarımın içine dâhil ol, cennetime dâhil ol.”
SECDE EDEBİLENLER BAŞKA…
 HELE BİR SECDE EDENLER KULVARINA GİRSİN DE…
“Kazanılmış Değişim”ini Hakk yolda gerçekleştirmeyi tercih eden Halifetullah vasıflı insan yol kat ettikçe, Allah’a şükrünü ve Allah’tan razı halini bir ifade ile gösterme arzusu duyar ve bu arzusu o talibi Allah’a secdeye sevk eder. Talibin bu secdesi meleklerin secdesinden bile çok farklıdır. İşte talibin Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisi’ni kullanarak razılığını ifade tarzı olan bu secdesi, “Kazanılmış bir Değişim”dir. “Allah’ın emrine boyun eğmeliyiz, bu sebepten secde etmeliyiz” de Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisi kullanılarak yapılan bir secdedir, ancak “Kazanılmış Değişim”e uğrama sonucu değildir. Bu yüzden de öyle secdenin birçok tarifi vardır. Secde edenlerin secdelerinden tatmin olamayışları sonucu “şöyle davranın” manasında birçok şart oluşturulmuştur. Ancak “razı” haldeki talibin secde arzusunun bir tarifi ve şartları yoktur. Bu hal talibin razılığının tabiatı gereği şekillenir.
“Kader Matriksi”nde Allah’a secde çok önemli bir kriter olup Halifetullah vasıflı insanlar; “secde edenler ve secde etmeyenler” diye tam iki gruba ayrılırlar. İnsanların “sağcılar ve solcular” diye ikiye ayrılmaları bundan biraz farklıdır. Secde edenler de secdelerinin idraklarına göre kendi aralarında derecelenirler. Ancak insan en azından kendisini Allah’a secde edenler sınıfına sokmalıdır. Bütün kitap ehli insanlar için bu böyledir; her kitap ehlinde farklı olmakla beraber Allah’a secde vardır. Biz, Kur’an ve hadislerden müslümanların nasıl secde edeceğini öğrenir ve öyle secde ederiz. Ancak her nasıl olursa olsun, bir insan Allah’a secde ediyorsa bunun mutlaka bir karşılığı vardır. Fakat biz müslümanlar secde ettiğimiz zaman nasıl bir karşılıkla karşılaşacağımızı Kur’an’dan Allah’ın vaadi olarak biliriz.
Eğer bir müslüman kardeşimiz beş vakit salât ikame edemiyor ve “nasıl olsa beş vakit yapamıyorum,  bu iş yarım yapılmaz” diyerek hiç secde etmiyorsa yanlış düşünüyor demektir. Evet, beş vakit salât yarım olmaz, ancak secde edenler sınıfına, musalli sınıfına girmek başka bir şeydir. Bu yüzden, o müslüman kardeşimiz her gün bir secde yapmak için gayret etmelidir. Hele bir secde edenler kulvarına girsin de o kulvarda bir nasibi bulunsun. Bu müslüman kardeşimiz bir gün Allah’a öyle bir secde gerçekleştirir ki Rabbim ona ikramlarda bulunur da her şey değişir ve hakkıyla beş vakit salât ikame edenlerden olur inşaAllah. Çünkü Allah’a secde edenler için “Kader Matriksi”nin farklı görevleri vardır. Allah’a secde edenlerin “Yaşanabilir Hayat Normları”na Allah ikramlarla müdahale eder.
Hac Sȗresi 18: “Görmedin mi ki Allah O’dur ki; semavatta kim var ve arzda kim varsa; güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaç cinsi, yürür canlılar ve insanların birçoğu ona secde ediyor. İnsanlardan birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur. Allah kimi hor hakir kılarsa artık ona ikram edici yoktur. Muhakkak ki Allah dilediğini yapar.” (Secde ayetidir, fırsatımız olunca secdesini yapalım.)
Ayette insanların secde edenler ve secde etmeyenler olarak iki gruba ayrıldığını görmekteyiz. Fetih Sȗresi 29’da da “simalarına gelince, onların nişanları yüzlerindeki secde izidir” diyerek, Kader Manası içerisinde Allah’a secde eden müslümanlar işaretlenmektedirler.
EZAN GÜNEŞİN VE GECENİN
POZİSYONLARINDA MÜMİNLERİ O ANKİ TEHLİKEYE KARŞI “SALÂT İLE” KURTULUŞA DAVET EDER
Bir mümin nefsini idraken her an secdede tutabiliyorsa, bu çok ileri düzeyde bir “Kazanılmış Değişim”dir. Bu değişimi yakaladığını düşünen bazı insanlar, “bu durumda vücutla yapılan secdeye gerek olmaz der” ki bu ondaki değişimin tuzak olduğunun, kişinin girdapta olduğunun işaretidir. Hiç bir “Kazanılmış Değişim” derecesi için Müslümanın tanımlanmış salâtı kalkmaz. “Kazanılmış Değişim”in tek kişilik en üst kontenjanına ulaşmış bulunan Rasulullah (SAV) Efendimiz salâtını son nefesine kadar titizlikle ikame etmiştir. Nisa Sȗresi 103. Ayetten öğreniyoruz: “Muhakkak ki salât müminler üzerine vakitlendirilmiş bir yazıdır (farzdır).”
İnsanların ahiret hayatlarındaki konumlarını belirleyecek olan “Kazanılmış Değişim”lerinde, secde ile birlikte güneşin dünyaya olan pozisyonları, açıları ve bunların insanlar üzerindeki etkileri de büyük rol oynar. Gece halinin daha farklı tesirleri vardır. Güneşin ve gecenin tesirleri Allah’a secde ehline hatta secdede olanlara ve olmayanlara göre farklılıklar gösterir. Güneş ve gecenin öyle etkileri vardır ki insanın Esfele Safiliyn yapısını coşturur ve “Müstakilen Varım ve Muhtarım” iddiasını kuvvetlendirir, ancak secde edenler müstesna… Müminun Sȗresi 67. Ayette böyle bir uyarı var:
“O’na müstekbirler olarak geceleyin hezeyan ediyorsunuz.”
Yani Allah’ın Billahi anlamda imana davet eden ayetlerine karşı “Müstakilen Varım ve Muhtarım” iddiasıyla mütekebbir davrananlar, bu faaliyetleri bazı aktivitelerle geceleyin de bir hezeyanla sürdürerek Allah’a secde edenlerden ayrı düşmektedirler. Enfal Sȗresi 35. Ayetten öğreniyoruz ki bu idrakın ibadeti “ıslık çalmak” ve “alkış”tan ibarettir. İşte ezandaki ‘’hayye ale’s salah ve hayye ale’l felah’’ çağrıları, güneşin ve gecenin pozisyonlarında müminleri o anki tehlikeye karşı “salât ile” kurtuluşa davet eder.
Ta-Ha Sȗresi 130: “(Rasulüm,) sen onların söylediklerine sabret. Güneşin doğmasından önce de batmasından önce de Rabbini hamd ile tesbih et. Gecenin bir kısım saatlerinde ve gündüzün etrafında da tesbih et ki RAZI OLASIN (Allah da senden).”
Ayetten anlıyoruz ki; Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisi’yle aldıkları tercih hürriyetini, “Kazanılmış Değişim”lerini Hakk yolda gerçekleştirmek yönünde kullanan müminlere, Allah’a olan şükürlerini ifade edebilmek ve neticede Allah’tan razı olmaları, Allah’ın da onlardan razı olması için, güneşin ve gecenin özel anlarına göre vakitlendirilmiş 5 vakit salât ikamesiyle Allah’a secde etmeleri gerekliliği onlara Allah’ın ikramı olarak öğretilmektedir. Allah’ın ikramları doğrultusunda, Yunus Sȗresi 109, Kalem Sȗresi 48. Ayetler gereği Allah’ın hükmünü bekleyen sabrın edebiyle Hakk yolda gayret eden talibe Rabbimiz Hac Sȗresi 59. Ayet ile de bir müjde vermektedir: “Allah onları elbette razı olacakları yerlere dâhil eder. Muhakkak ki Allah Alimun Halim’dir.”
“Hakk yolda gayret eden talibin arzu ve gayretini Aliym olan Allah, Aliym olan Rabbi bilir ve talibin bu gayreti sürecinde bazı hatalarını Halim olan Rabbi hoş görür, onu affeder ve talibi RAZI olacağı nefs seviyesine ulaştırır. Muhakkak ki Allah Aliymun Halim’dir.”
“KADER MATRİKSİ” BİR ELEME PROGRAMIDIR
Ulaştığımız sonucu özetlersek: “Kader Matriksi”, Halifetullah vasıflı insanın Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisi’ni kullanması yöntemiyle çalışan ve nefslerin “Kazanılmış Değişim”lerine kendilerinin şahitliklerini sağlamak üzere de “Yaşanabilir Hayat Normları” üzerinden yürüyen ve “Kazanılmış Değişim” ile Allah’a secde eden ve Allah’a asi olup haddi aşan nefsleri belirleyerek, buna göre nefslerin gerçek hayat olan ahiret hayatlarındaki konumlarını belirleyen bir eleme programıdır. Bütün bu süreç bir tek mana içerisinde bütünleşir ki bu da “Kader Manası”dır.
“Kader Manası”nı fark eden kulun hamd, şükür ve umut içerisindeki nefsini saran ittika hisleriyle bulacağı sonucu ve duayı bize Tevbe Sȗresi 118. Ayette Rabbimiz öğretir: “Nihayet Allah’tan yine Allah’a sığınmaktan başka çarelerinin olmadığını anlamışlardı.”
Rasulullah (SAV) Efendimiz de bu doğrultuda bize bir dua öğretmektedir: “Allahümme inni euzü birızakeminsehatıke ve bimuafetikeminukubetikeve birahmetikemingadabike ve EUZÜ BİKE MİNKE, la uhsiysenaenaleyke ENTE kemaesneyte ala nefsik: Allahım! Hoşnutsuzluğundan rızana, cezalandırmandan bağışlamana, gazabından rahmetine, SENDEN SANA SIĞINIRIM. Senin kendine olan senan gibi sena etmekten aczimi itiraf ederim. (Âmin)
El Fatiha
Bayramınız hayrlı mübarek olur inşaAllah…

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER