Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
İsmail Özdilek

KAĞNILAR VE KAĞNI KOMUTANLIĞI / İsmail ÖZDİLEK

(Genel Kurmay ATASE Başkanlığı ve Kağnı komutanı Binbaşı Enver Benan Şapolyon’un hatıratından)
Kağnılar iki tekerlekli basit şekilde yapılmış birer yük arabasıydı. Bunları öküzler ve mandalar çekerler. Kağnıların hep birden çıkardıkları inilti ta uzak yerlerden duyulur.
O dönem İnebolu ve Kastamonu ordunun ikmal merkezidir.
Mustafa Kemal’in ‘ GÖZÜM SAKARYA DA, DUMLUPINAR DA, KULAĞIM İSE İNEBOLU DA ‘ diyen ve Türk Tarihinin yazgısına damgasını vuran İnebolu.
1919-1922 yıllarında motorlu araçlar yoktur. Anlayacağınız, o acı ve yoksul günlerde ordumuzun geri hizmetleri ve ikmal faaliyetleri üç türlü vasıtayla sağlanmaktadır. Bunlar;
– Deve kolları,
– Katır kolları,
– Kağnı kolları ve
– Yaylı arabalardır.
Kağnı 250Kğ. Yaylı çift atlı araba 400Kğ. Dört tekerlekli manda 400Kğ. Deve 150 kilo yük taşımakta ve saatteki hızları da 5 kilometredir.
Her devenin hörgücünün üzerine de üç tane cephane sandığı yerleştirilir ve deve kolları bu şekilde bir dizi teşkil ederek ağır ağır İnebolu’dan Küre – Ilgaz – ve Köroğlu Dağlarını aşarak Ankara, yolunu tutarlar.
Katır kolları da pek enteresandır. Katırların boyunlarındaki iri tunç çanlar çalar, bu gürültü içinde katırlar da yola düzülürler, onlar da cephane taşırlardı.
1919 – 1922 seneleri arasındaki üç yıllık savaş döneminde dört mevsimi yaşayacak şekilde fedakâr ana ve dedelerimiz bu hizmeti yürüttüler.
Kağnı komutanlığı; 250 civarında kağnılardan teşekkül eder ve bunlar görevini vilayet sınırlarına kadar yaparlar.
İnebolu kağnıları İnebolu’dan aldıkları cephaneyi, 10 gün süren bir yolculuktan sonra Kastamonu’ya cephaneyi getirir ve alayın önünde teslim ederler.
Kastamonu Kağnıları, cephaneyi Çankırı sınırında Çankırı kağnı Komutanlığına teslim eder, Çankırı kağnıları da cephaneyi Ankara’ya taşırlar. Dönüşlerinde ise cephedeki yaralıları alarak geri dönerler.
Delikanlıların çoğu cephede düşmanla savaşta olduklarından kağnıları cephane yaşlısı, genci, hamile ve çocukları ile katılan kadınlarımız kendi yiyeceğini çıkınında, hayvanının yemini de torbalarında taşırdı.
Kastamonu Küre’deki Dümbelek Çamurluğu meşhurdur. Bu çamurluktan kağnılar öbür kağnının öküzleri de alınarak dört öküzle çekilir ve kadınlarımız dizlerine kadar eteklerini sıyırarak kağnıyı bu çamurluktan kurtarmaya çalışırlardı.
Kışın kağnısı ile cephane taşırken battaniyesini cephaneye ve çocuğuna saran ve yolda donup şehit olan Şerife Bacıyı unutmayalım.
Tümen kumandanı, düzlükte sıralanan kağnıları denetlerken kadınlara yorulacaksınız, der. Kadınlar da,”- Erkeklerimiz cephededirler. Emrinize biz geldik. Böyle bir günde bize bu kadarcık iş düşmesin mi?” derler.
Bizim kağnılarımız, fedakâr ve fakir halkının Tekâlifi Milliye yasası ile ordusuna verdiği malzemeleri de taşırlar.
SONUÇ:
Dört yıl devam eden Kurtuluş Savaşımızda yaz, kış demeden yaşlısı, genci, kadını ve kızları ile ordusunu silah ve cephanesiz bırakmayan ve Dünyaya TOPYEKÛN HARBİN örneğini veren aziz milletimin vatandaşlarını saygı ve minnetle anıyoruz.
Bu fedakârlıklarınızla yurdumuzu düşmanlardan kurtardınız ve biz nesiller modern yaşama ulaştık. Mekânlarınız cennet olsun.
Tarih; aracın farları gibi toplumların önünü aydınlatır. Çocuklarımıza masal anlatırsanız tarihimizden güç alamayız.
Kağnı Komutanı Binbaşı Enver Benan Şapolyon der ki; 21. yüzyıl başında, Türkiye Devleti’nde, kağnıların, Türk ulusunun top yekûn savaşında, vazgeçilmez ulaşım ve taşıma araçları olduğunu; kadınların, yine aynı top yekûn savaşta üstlendikleri stratejik rolün önemini nesiller boyu unutmayınız, der.
Gelecekte güçlü olmak için tarihimizi nesillere, masal anlatmak yerine çok iyi anlatmamız gerekir.
Türk ulusunun var olma mücadelesinde dünyaya örnek olacak şekilde verilen TOPYEKÛN bir savaşta Kağnı Komutanlığı adını da ilk defa duyanlar da olacaktır.
Bu güzel Vatanımızı, ömrü savaşlarda geçmiş ve dönemin fakir halkı, DEDELERİMİZ, NİNELERİMİZ, yokluklar içerisinde, yaşlısı ve genci, kadını, çocuğu ve erkeği ile ordusuna bir çift çorap, bir çift çarık vererek İSTİKLAL SAVAŞIMIZI kazandılar ve bizlere bu güzel ülkemizi hediye ettiler.
Tarihini okumayan, tarihini bilmeyen ve tarihine sahip çıkmayan toplumlar, önüne konan ile yetinmeye, oyuncak olmaya ve yok olmaya mahkûmdurlar.
Polatlı Sakarya Şehitliği Abidesindeki yazıyı bir daha hatırlatayım.;
‘Biz burada YUNANA mezar kazdık
Can verdik TÜRKİYE yaşasın diye.
Al kanla Sakarya Tarihi yazdık
Millete bir vatan ettik hediye.’ diye yazar.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER