Nöbetçi Eczaneler
Seyid Ahmet oğlu Mehmet’in R. 1311/M. 1895 kur‘asıyla asker olduğunu gösterir belge.
Bursa vilayeti, Karahisar sancağı Arapmescit Mahallesi’nden Olan Ahmet oğlu Mehmet R. 1311/M. 1895 kur‘asından olmak üzere ikinci ordu, piyade dokuzuncu alay, üçüncü tabur, ikinci bölük neferi olarak askere gitmiştir.
O ikinci askerliğini Çanakkale ve Afyonkarahisar’da yapmıştır. Başka bir ifadeyle destanını Çanakkale’de ve Afyonkarahisar’da yazmıştır, özellikle Çanakkale’de. Zira kırk yaşlarında dört çocuğu ve hanımını, yaşlı annesini önce Allah’a, sonra yakınlarına bırakarak, vatan ve memleket aşkıyla Çanakkale cephesine gitmiştir. Muhtelif tarihlerde birkaç kere yaralanmış, memleketinde iyileştikten sonra tekrar cepheye koşmuştur. Bu bağlamdan olmak üzere:
Çanakkale’de bir savaş sırasında Sırık Mehmet göğsünden yaralanmış. Kurşun göğsünden girerek kaburgasına takılmış. Hemen sedye ile cephe gerisine, buradan da İstanbul’a göndermişler. İstanbul’daki hastanede ameliyata alınmış, ancak narkoz, uyuşturma söz konusu değil. Zira yokluk, ilaç sıkıntısı had safhadaymış. Ameliyat yapan doktor kurşunun olduğu yeri biraz yarmış, cımbızla kurşunu yakalayıp çekerken kurşun kayarak “şık şık” sesiyle geri gidermiş. Bu işlem birkaç kere tekrar etmiş. Sırık Mehmet, canı yandığı için oflamakta omzunu sanki çekerek acısını azaltmak istemekte… Bu arada hasta bakıcı gaziye “kıpırdama, doktora yardımcı ol” gibi azarlayıcı sözler sarf edince doktor:
-“Sen diyorsun? O da bir can taşıyor” der.
Sırık Mehmet daha sonra memleketine gelir, iyileştikten sonra tekrar Çanakkale’ye gider. Bir gün uzun bir süre yağmur yağar. İstihkâmlar suyla dolar. İlkel imkanlarla yapılan İstihkâmlar göçmeye başlar. Sırık Mehmet de göçen istihkâmların birisinin altında kalır. Yağmur devam etmektedir. Toprak altından çıkarılan Sırık Mehmet’in kaval kemiği kırılmıştır. Deniz kenarında, soğuğun insanın ciğerine işlediği bir ortamda, yağmur altında, ateşler içerinde sabahladıktan sonra önce İstanbul’a, oradan da Afyonkarahisar’a gönderilir11. Daha sonra çocuklarına dermiş ki: Zatürre denen şeye asla inanmam. Bana deniz kenarında ateşeler içinde yağmur altında yaralı olarak sabahlarken zatürre gelebilirdi. Ancak Mevlâ’nın koruduğunu hiçbir şey korumuyor.
Seyidoğlu Seçkin’in evleri Aynioğlu Camisi aralığında… Kurtuluş Savaşı yıllarında kırk altı-kırk yedi yaşlarındadır. Mahallenin ileri gelen büyüklerinden, muhtemel muhtar yahut azalarındandır. Yunan işgaline karşı halkı uyarmakta, mücadele planları yapmaktadır. (Devamı Yarın)
