Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Hayriye Caner
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

KARDAK KRİZİ’Nİ HATIRLIYOR MUSUNUZ? – Kocatepe Gazetesi

Hayriye Caner 29 Aralık 2018 Cumartesi 12:02:16
 

Bugün 29 Aralık… Ülkemizi, komşumuz Yunanistan ile savaşın eşiğine getiren Kardak Krizi’nin yıldönümü. 1995 yılının 29 Aralık’ında Türkiye, Yunanistan’a nota vererek, Kardak kayalıklarının Türkiye’ye ait olduğunu bildirmişti.
Ülkemizde Cumhuriyet tarihimiz boyunca birçok askeri ve siyasi krizler yaşanmış, birtakım gergin süreçler vuku buldu. Bugün üzerinden tam 23 yıl geçmiş olan Kardak Krizi ise, toplum hafızasında yer edinen çok yakın tarihi olaylardan birisidir. Peki bir dönem Yunanistan ve Türkiye’yi adeta savaşın eşiğinden döndüren bu olay nasıl çıkmıştı, hatırlıyor muyuz?
Kardak Krizi’nin vuku bulduğu 1995-1996 senesinde, müteveffa Süleyman Demirel Cumhurbaşkanıydı. Doğru Yol Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisinin koalisyonu sonucu DYP genel başkanı Tansu Çiller Başbakandı. Fakat ülkede siyasi bir istikrar sağlanamıyordu. Sık sık hükümetler değişiyor, erken seçimler yapılıyor, koalisyonlar kuruluyor ve dağılıyordu. Vatandaş da bu durumdan memnun değildi, siyaset herkesin kafasını karıştırmıştı. Fakat 1995 yılının Aralık ayında bütün siyaseti bir kenara itecek olan olay yaşandı.
25 Aralık 1995 tarihinde, Figen Akat isimli Türk gemisi, Bodrum sahilinin 6 kilometre kadar açığında bulunan ve Yunanlıların İmia diye adlandırdığı kaya parçasına çarptı. Kayalıkların Türkçe ismi Kardak’tı. Figen Akat’ın kaptanı Türkiye’den yardım istedi. İşte kriz tam da burada patlak verdi. Yunanlılar kayalıkların kendi kara suları içerisinde bulunduğunu iddia ediyor ve ”size ancak biz yardım ederiz” diyorlardı. Böylece denizin orta yerinde duran bu önemsiz kaya parçaları, iki ülkeyi karşı karşıya getirdi.
Aslında esas mesele Ege Denizinde bulunan bu kaya parçaları değildi. Kardak kayalıkları iki ülkenin hakimiyet mücadelesi demekti. Eğer Türkiye bu kayalıkları Yunanistan’a bırakmayı kabul etseydi, Yunanlılar Ege Denizi üzerindeki diğer kara parçaları üzerinde de hak iddia edebilirlerdi. Türkiye’nin tezi ”Osmanlı İmparatorluğu sonrasındaki kalan toprak parçaları, antlaşmalarla belirlenmemişse Türkiye’nin olduğu” yönündeydi.
Halk boyutundan bakıldığında ise, iki ülke vatandaşları da bu kayalıkların kendi ülkelerine ait olduğunu iddia ediyorlardı. İlk hareket Yunanlılardan geldi, birtakım vatandaşlar kayalığa ulaşarak buraya Yunan bayrağı diktiler. Bu harekete cevaben, birtakım Türk gazeteciler helikopterle adaya inerek, Yunan bayrağını indirdiler ve Türk bayrağını diktiler. Yunanlılar ise buna sert bir biçimde karşılık verdiler. Bu sefer donanmalarıyla kayalıklara gelerek, etrafı kuşattılar. Kendi bayraklarını tekrar diktiler, böylece Kardak Kayalıkları Yunan donanmasının kontrolü altına girmişti.
Yunanlıların adayı kuşatması başkentte tam bir kriz yarattı. Acilen bir güvenlik toplantısı yapıldı. Generaller müdahaleye hazırdılar. Fakat Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel buna karşı çıktı. ”Eğer bu sebeple bir savaş çıkarsa, bunu Türk milletine izah edemeyiz. Dünyaya da izah edemeyiz, başka bir yol bulun” diyordu. Başbakan Tansu Çiller ise kesin konuşuyordu,  ”Bu asker gidecek, o bayrak inecek” diyordu. Fakat Amerika’nın tavrı daha serti, ”ilk kurşunu kim sıkarsa karşısında bizi bulur” diyorlardı. Dolayısıyla Türkiye, 1974 Kıbrıs Harekatı sonrasındaki duruma düşebilirdi. Acilen bir çözüm bulunması gerekliydi.
30 Ocak 1996 akşamı bütün kuvvet komutanlarının da katılımıyla başkentte çok önemli bir toplantı yapıldı. Tam o sırada, Dışişleri Müsteşar Yardımcısı CHP’li İnal Batu, hiç kimsenin aklına gelmeyecek bir öneri sundu. Bölgede iki kayalık vardı. İnal Batu, Yunanlıların kuşattıkları adanın tam karşısındaki boş olan kayalıklara Türk kuvvetlerinin çıkmasını önerdi. Bu çok akılcı bir öneriydi, fakat kayalıkları ele geçirmek yine de çok zor bir operasyon olacaktı. Başbakan Tansu Çiller kuvvet komutanlarının görüşlerini aldı. Generaller ”emir verirseniz adaya asker çıkartırız” dediler. Böylece düğmeye basıldı, operasyon başlıyordu.
Komandolar önce uçakla Bodrum’daki askeri kampa geldiler. Burada plan tekrar gözden geçirildi. Birçok Yunan gemisinin arasından sessizce geçilerek, adaya çıkılması gerekiyordu. Eğer herhangi bir terslik olursa, bu sefer B planı olarak helikopterle indirme yapılacaktı. Komandolar botlarla yola çıktığında aynı anda helikopterler de uçuşa başlamıştı. Bir sahil güvenlik gemisi Yunan kuvvetlerini şaşırtarak komandoları kamufle edecekti. Sat komandoları gizli bir şekilde adaya ulaştılar ve karaya çıkmayı başardılar. Fakat tam o sırada SAT komandolarının tim komutanı Ali Türkşen karanlıkta hareket eden bir şeyler gördü. Hemen timini savunma durumuna geçirerek beklemeye başladı. Gergin bekleyiş sonucunda kısık bir meleme sesi duyuldu. Karanlıkta görülen o hareketlerin keçi olduğu fark edildi. Komando timi derin bir nefes aldı, adada kimse yoktu. Kısa sürede adaya Türk bayrağı dikildi. Günün ilk ışıkları ile birlikte Türkiye’de sevinç ve gurur, Yunanistan’da ise kızgınlık ve şaşkınlık hakimdi. Bir avuç Türk komandosu, onlarca Yunan gemisinin arasından sessizce süzülerek, Yunan donanmalarının kuşattıkları adanın karşısına çıkmayı başarmışlardı. Artık yapacak bir şey yoktu. Eğer Yunanistan Türk komandolarına ateş açsa, bir savaş başlatacak ve karşısında Amerika’yı bulacaktı. Bu olaylar üzerine Yunanistan Genelkurmay Başkanı istifa etti. ABD’nin ve Başkan Bill Clinton’ın olaya müdahalesi üzerine iki adadan da askerler çekildi ve kriz böylece sonlandırılmış oldu.
Sonuç itibarıyla Kardak Krizi tek bir kurşun dahi yakılmadan sonlandırılmıştı. Günümüzde ise Kardak Krizi halen, 1974 Kıbrıs Harekatından sonra kazanılan bir askeri başarı olarak toplumun hafızasında yerini koruyor.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER