Dünya gündemi son bir aydır son derece yoğundu diyebiliriz. Tüm küresel güç sahipleri ardı ardına açıklamalar yaparak bu saldırıyı vahşet olarak addeddi, ihanet addeddi hatta iş o kadar ileri boyuta vardı ki demokrasiye saplanan hançer, sıkılan kurşun olarak tanımlandı her seferinde.
Evet Cemal KAŞIKÇI olayından bahsediyoruz. Hani sözde şu 2017 yılında muhalif yazıları yüzünden Suudi Arabisan’dan kaçarak Amerika’ya sığınan ve o tarihten itibaren Amerika’nın saygın yayınları arasında yer alan Washingon Post’ta yazılar yazmaya başlayan ve oradaki yazılarında da Suudi yönetimi eleştiren yazlar yazan gazeteci.
Kronolojiye bakıldığında KAŞIKÇI Suudi Arabisan’da yazılar yazarken yönetimi eleştirdiği için açık hedef haline gelmiş ve Amerika’ya sığınarak kurtulmanın yolunu bulmuş lakin evlilik hazırlığı için gittiği Amerika’daki konsolosluğun işlemlerin yapılabilmesi için İstanbul’da bulunan konsosluğa yönlendirilmesi sonucunda 2 Ekim tarihinde girdiği İsanbul’daki konsosluktan kendisinden haber alınamış ve yaklaşık 20 gün sonra hunharca bir cinayete kurban gittiği Suudi yönetimi tarafından açıklanmıştı. Adil(!) Suud yönetimince sorumlular en şiddetli şekilde cezalandırılacak ve adalet yerini bulacaktı (!)
Bu madalyonun herkes tarafından bilinen yüzü. Biz acaba buz dağının bilinmeyen tarafları var mıdır diye yazmadık.
Bilinen hikaye Suudi yönetimini eleştirdiği için Amerika’ya kaçtığı iddia edilen Cemal KAŞIKÇI için son derece çarpıcı bir iddia ortaya atıldı. Bu iddiaya göre KAŞIKÇI 2016 yılında Amerikan başkanı TRUMP’ı eleştirdiği için kovulmuş ve Amerika’ya sığınmıştı ki bu akla yatkın bir durum değildi zannımca.
Şimdi diğer parçalara baktığımızda Washington Post’tan Suudi yönetimi ve veliaht Prens Selman’ı eleştiren yazılar yazan KAŞIKÇI zaten rejimin hedefindeydi. Rejim onu Amerika’da etkisiz hale getiremezdi çünkü zaten rejim denilen şey Amerikan kuklası durumundaydı. Bir yol bulunmalı ve bu adamın sesi kesilmeliydi ki bunun içinde fazla beklenilmedi. Evlilik hazırlığı yapmak için İstanbul konsosluğuna yönlendirildiğinde bu iş fedailer zaten hazırda bekliyorlardı.
Peki Amerika’nın bu suikast hazırlığından veya planından haberi yok muydu? Amerika’nın haberi olmadan Suudi yönetiminin adım atmaya cesareti var mıydı?
Aslında cevabı ayan beyan ortada olan sorular silsilesiydi bunlar. ABD Suudi rejimine karşı elinde koz olarak kullandığı KAŞIKÇI’yı Kaşıkçı’dan daha fazla kar elde edebilecek bir pazarlık neticesinde gözden çıkardı ve Türkiye’deki konsolosluğa gitmesini göz yumarak adeta katliamını imzaladı.
Tabi bunun karşılığında da Suudi yönetimiyle 100 milyar dolarlık savunma sistemi anlaşması imzalayarak bir nevi bedelini almış oldu.
Baktı ki TRUMP uluslar arası alanda ve ABD kamuoyunda böylesi katliama ciddi tepki var her zamanki cambazlığıyla bu işin peşinde olduğunu ve bunun hesabını kimden olursa olsun soracağını belirtti.
Ülkesinin ileri gelenlerinin Suudi rejimiyle imzalanan savunma sözleşmesinin iptali ve Suudi rejimine ambargo teklifini ise yapamayız çünkü bu Rusya ve Çin’in işine yarar diyerek açıkça amacını belli etmiştir.
İstanbul Konsosluğu’nda KAŞIKÇI’nın canice öldürülmesinin ihalesi aslında Türkiye’ye bırakılmak istendi. Böylece Türkiye’nin asla güvenilir bir ülke olmadığı, bir gazetecinin İstanbul’un göbeğinde kaybolup katledildiği ve böylesi bir ülkede hiçbir şeye itimadın olmayacağı vurgulanmak istendi tam da ekonomiyle gırtlak gırtlağa mücadele ederken. Amaçları ekonomik saldırıların aleni, olarak yapıldığı Türkiye’yi açıkça krizin merkezi haline getirmek ve daha da yıpratmaktı. Bunun içindir ki cinayetin ilk günlerinde tüm küresel güçler kuduz köpek gibi saldırıp Türki’nin bu işten kesin sorumluğu saçmalıklarını dünyaya deklare etmeye çalıştılar ancak Milli İstihbarat Teşkilatı ve güvenlik güçleri yapmış olduğu önemli çalışmalar ve elde ettiği bulguları ilgili birimlerle paylaşarak ülke üzerine oynanan oyunları Allah ‘ın izniyle bertaraf ettiler.
Resmin gerçek tarafını gören sözde uygar dünya ise bu açıklamalardan sonra gündemlerini başka olaylara ve gelişmelere çevirdi. Acaba Türkiye’yi nasıl kıskaç altına alırız diye?
Dünya da bu kadar gürültü patırtı altında olaya kilitlenmişken Suudi rejimi muhaliflerin etkili isimlerinden kurtuldu, ABD ekonomik krizle uğraşırken Suudi rejimine 100 milyar dolarlık fatura kesti.
Dünyanın takip ettiği bu katliamın hesabı da akıllarınca Türkiye’ye kalacaktı. Şimdi soruyoruz uluslar arası mecraya: Kaşıkçı’yı biz mi kestik kardeşim?
ASAYİŞ
29 Mart 2023GÜNDEM
29 Mart 2023GÜNDEM
29 Mart 2023ASAYİŞ
29 Mart 2023ASAYİŞ
29 Mart 2023UNCATEGORİZED
29 Mart 2023UNCATEGORİZED
29 Mart 2023Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.