Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

KENDİMİZDEKİ GİZLİ MUHTARI FARK ETMEK

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 28 Mart 2018 Çarşamba 13:20:14
 

– 141-
Nefs-i mutmainne anlatılırken “orada ikilik vardır, bu ikilik nefs-i mardiyede kalkar” denir. Bununla ilgili bir açıklama yapalım: Nefs-i mutmainnede ikiliğin olduğu, onun nefs-i mardiyede kalktığı doğrudur. Ama bu doğruyla perdelenirseniz “A” Takdim Formu “BEN”den kurtulamazsınız, “A” yapınızı önemsemez, görmezden gelirsiniz. Böylece, gizli muhtariyet ortaya çıkar. Çünkü bu durumda kişi; “ikilik nefs-i mutmainnede bile varsa, taa nefs-i mardiyede kalkıyorsa, bu benim becerebileceğim bir şey değil” der ve yanılır. Çok dikkat edelim, nefs-i mutmainnedeki ikilik legaldir, o ikiliğin nedeni olan “BEN” örtücü olmayan “BEN”dir. Nefs-i mutmainnedeki ikiliği Ehlullah bir örnekle şöyle tanımlar: Nefs-i mutmainnede olan kişi “ya Rabbi, her şeyin yokluğunu anladım, bildim ki illa sen, illa ente! Ama bir de senin ilminde bunu diyen “BEN” diye düşünür. Mutmainnedeki ikilik budur. Bu, “A” Takdim Formu “BEN”in uydurduğu zann olan “ikilik” değildir. Bunu söyleyen “B”dir. Zaten, “A” Takdim Formu “BEN”le nefs-i mutmainneye gelinemez. Bırakın nefs-i mutmainneyi, B sıfır noktasına, yani kapıya bile gelinemez. “A” Takdim Formu “BEN”le nefs-i levvame de olmaz, onunla nefs-i levvame de yürümez. “A” Takdim Formu “BEN” nefs-i levvame motorunu patlatır, o motor onunla çalışmaz! Dolayısıyla, nefs-i mutmainnede yaşanılan ikilik “B” Takdim Formu “BEN”dir, muhtariyeti olmayan “BEN”dir.
ÖRTÜCÜ İLAHLAR ARASINDAKİ DUYGUSALLIKLARIN NEFS-İ LEVVAME İLE İLGİSİ YOKTUR
Bu anlattıklarımızı anlamak ve yaşamak için kader konusunu çok önemsemek ve mutlaka çözmek gerekiyor, mutlaka! Onu rafa kaldırdığınız zaman ahiretle ilgili hayatınızı rafa kaldırdınız demektir. Kader konusunu çözmek ve takıldığınız yerleri mutlaka bir bilenle halletmek gerekir. Kader konusunda takıldığınız yerleri anlamanıza yardımcı olacak bir bilen bulamazsanız Efendimiz (SAV) o konuda ne demişse onu olduğu gibi kabul edin. Anlamasanız bile öylece kabul etmiş pozisyonda durun. Efendimiz’in Açıkladığı Kader Bakış Açısını anlatırken temsilen İnsan-29 ve İnsan-30 ayetlerini kullanıyoruz. Bu ayetleri bizim açıkladığımız nefs-i levvamede de kullanmak üzere ele alalım. İnsan-29 için “DİLEYEN Rabbine bir yol tutar” demiştik, İnsan-30 için “ayrıca dileyen YOK, illa ALLAH” mealini vermiştik. Şimdi bu mealleri şöyle somutlaştıralım. İnsan-29: “Muhtar değilsin ama muhtarmışsın gibi davran.” İnsan-30: “Muhtarmış gibi davranırken sakın muhtarlığa düşme.” Yani muhtarmış gibi davranmak seni sarhoş etmesin, sakın muhtariyete düşme, çünkü muhtar değilsin. Muhtarmış gibi davranırken kendini muhtar sanma, çünkü Muhtar olan veya olmayan YOK, illa ALLAH. Böyle meallendirince, İnsan-29 ve İnsan-30 ayetlerini hangi idrakla anlayıp uygulayacağımız netleşti, değil mi? Muhtar değilsin ama muhtarmış gibi davran. Muhtarmış gibi davranırken muhtarlığa düşme. Çünkü ayrıca muhtar olan veya olmayan YOK, illa ALLAH!
Bir kaç paylaşımdır devam ettiğimiz metnin analizini tamamlayalım: “Örtücü ilah”lığın kimliği olan “A” Takdim Formu “BEN”in dünya macerasının içerisindeki, yaşantı içerisindeki rahatsızlık ve pişmanlıklar, örtücü ilahlar arasındaki duygusallıklar olup; bu durumun, Nefs-i Levvame ile ilişkisi, ilgisi yoktur.
Tanımlamaya lütfen dikkat edelim: Örtücü ilah”ın kimliği olan “A” Takdim Formu “BEN”. Demek ki örtücü ilahın kimliği “A” Takdim Formu “BEN” imiş. Bu “A” Takdim Formu “BEN”in yaşantısına ait rahatsızlık ve pişmanlıklar örtücü ilahlar arasındaki duygusallıklardır ki bunların nefs-i levvame ile ilişkisi yoktur. Yürüyüş bandını bilirsiniz, nefs-i levvamede bazen onu örnek veririm. Yürüyüş bandına çıkar, altı yedi kilometre yürür çok da terlersiniz, fakat yürümeye başladığınız yere inersiniz. Altı yedi kilometre yürüdünüz oysa! Terlediniz de, çok da yoruldunuz, ama indiniz ki aynı yer! Nefs-i levvamede bu duruma düşmemek, böyle olmamak için dikkat etmek lazım. Yoksa çok terler, çok yorulursunuz ama aynı yere inersiniz. Yürüyüş bandından iner gibi. O halden kurtulmak için bu cümledeki tanımlara dikkat etmek lazım: Örtücü ilahlığın kimliği olan “A” Takdim Formu “BEN”in dünya macerasına ait rahats��zlık ve pişmanlıklar, örtücü ilahlar arası duygusallıklardır. Örtücü ilahlar arasındaki duygusallıkların nefs-i levvame ile ilgisi yoktur.
LEVM VE BUĞZ YALNIZ VE
YALNIZ ÖRTÜCÜ İLAHA YAPILIR

“Nefs-i levvameyi nasıl uygularım?” diye sorup soruştursanız, okuyup araştırsanız şöyle şeyler bulabilirsiniz: “Birisine haksızlık ettiğiniz zaman, niye yaptım diye pişman olacaksınız. Birisi açken tok uyursanız rahatsız olacaksınız, gidip onu doyuracaksınız. Hep iyilik peşinde koşacaksınız. Bir kötülük yaparsanız rahatsız olup hemen pişmanlık duyacaksınız. Bütün bu rahatsızlıklar ve pişmanlıklar sizi “ben bunlardan nasıl kurtulurum?” noktasına ve İslamiyet’e getirecek, uygulamaya başlayacaksınız.” Levvame bu değil, kesinlikle! Bu rahatsızlık ve pişmanlıklar nefs-i levvamenin rahatsızlık ve pişmanlıkları değil. Bunlar yürüyüş bandına benzer. Çok koşar, çok yorulur, çok terlersiniz, indiğinizde aynı noktadasınızdır, çok da zaman geçmiştir. Bu rahatsızlık ve pişmanlıklar örtücü ilahlar arasındaki duygusallıklardır. Siz bir örtücü ilah olarak başka bir ilaha davranışınızdan rahatsızlık ve pişmanlık duyuyorsunuz. İslamiyet’teki rahatsızlık ve pişmanlık çok farklıdır. Onu bir örnekle açıklamaya çalışalım. Bir kişi insanların önemli bir sağlık sorununu çözse ve tüm dünyada insanların takdirini toplasa, bir “A” olarak bu durumdan rahatsızlık ve pişmanlık duyar mı? Hayır, hatta tam tersi olur. Ama nefs-i levvamede olan birisi bu halde bile pişmanlık hisseder. Niye? Eğer o sorunu çözerken “A” Takdim Formu “BEN” idiyse, tüm dünya onu alkışlasa bile levm etmesi gereken bir hali var diye rahatsızlık yaşar. Eğer siz yanlış rahatsızlık ve pişmanlık tarifleriyle olaya bakarsanız, böyle bir durumda rahatsızlık ve pişmanlık duymazsınız ki. Tam tersine “ne büyük bir iş yaptım, ben ne önemli adamım” diye düşünürsünüz, hiçbir rahatsızlık duymazsınız. Çünkü tüm dünya seni alkışlıyor! Ama onlar seni alkışlarken bile sen o olayı incelediğinde, eğer o işi senin “A” Takdim Formu “BEN”in yapmışsa rahatsız olmalı, pişmanlık duymalı ve levm etmelisin. O örtücü ilaha levm etmelisiniz, “ben de ilahım” diyen o yapıya levm edilir. Dolayısıyla, levm yalnız ve yalnız örtücü ilaha yapılır. Buğz da yalnız ve yalnız örtücü ilaha yapılır.
DOĞRUSU “AYRICA BAŞARAN,
AYRICA BAŞARI YOK, İLLA ALLAH” DEMEKTİR

Bu yoldaki kişi başarı gibi şeylerde Hud Suresi 88. ayetten öğrendiğini uygular; “ma tevfîkî illa Billahi” der. “Ma tevfiki illa Billah” “B”ye ait bir dildir. “A” Takdim Formu “BEN” bilincinin de bir dili vardır, ikisinin dili farklıdır. Cüzde bu bilinçlerden hangisinin hâkim olduğu dilinden anlaşılır. Eğer bu dilleri iyi fark ederseniz, diliyle mücadele ederek “A” Takdim Formu “BEN” bilincinden kurtulabilirsiniz. Onu dilinden nasıl tanırız, örneklerini hep veriyoruz. Mesela, “B” Takdim Formu “BEN” bilincindeki kişi bir başarı ile karşılaşsa, başarılı bir şey gerçekleştirse “Ma tevfîkî illa Billahi” der, “ayrıca başaran, ayrıca başarı YOK, illa ALLAH” der, bunu ona Rabbi öğretti. “Böyle de” diyor.
Tanrıları tanımlayıp, özelliklerinden bahsediyoruz ya, tanrılıkla ilgili dikkat edilmesi gereken bir şey var: Bahsettiğimiz tanrılık kavramının bir “sıfatı” bir de “sebebi” vardır. Mesela komanda tanrıyı ele aldığımızda “komandoluk” onun sıfatıdır, “anestezik hal” anestezik tanrının sıfatıdır. Tanrılığın bir de sebebi var ve asıl önemli olan da budur. Eğer tanrılıktan korunmak ve kurtulmak için tanrılığının sıfatlarını terk ederseniz tanrılıktan kurtulamaz ve korunamazsınız. Korunmak ve kurtulmak için tanrılığın sebebini fark etmek, onu terk etmek gerekiyor. Tanrıların hepsinde tanrılık sebebi “örtücü ilahlık”tır, örtücü ilahlığı terk etmek gerekiyor. Örtücü ilahlık dururken, “ben tanrılardan kurtulacağım” diye tanrılığa ait sıfatları terk edendeki gizli muhtariyet (gizli tanrılık) sessizce görevine devam eder. Bu gizli muhtariyet o kadar önemlidir ki! O nasıl oluşuyor, bakın:
GİZLİ MUHTARI FARK ETMELİ
Kişi tasavvufta duyduklarından hissettiği mahcubiyetle kendi ilahlığını görmezden gelir. Fakat görmezden gelmesi ondaki örtücü ilahı yok etmez, sadece gizler. Böylece gizli muhtariyet çalışır. Talip olanların bu gizli muhtariyeti bir yerinden hafif fark etmelerini sağlayacak çok basit bir örnek vereyim. Tasavvufla meşgul olanın hevesleri nispeten değişir. Diyelim ki tasavvufla meşgul olmadan önce bir arkadaşının aldığı lüks arabayı veya villayı, birisinin yaptığı tatili hafif kıskanırken veya arkadaşında gördüğü bir elbiseye farklı bakarken, tasavvufla meşgul olmaya başlayınca kıskandığı şeyler zamanla değişir. Kendi kendisine “birisi araba almış ama hiç umurumda değil” der, bunlar umurunda olmamaya başlar. Birisi ona aldığı evi anlatsa, daha önce hevesle dinlerken şimdi biran önce bitsin diye bekler. Ev, araba anlatımları onu rahatsız eder. Veya “şöyle bir elbise çıkmış, şöyle bir tatil varmış” gibi konular; tasavvufa yönelmeden önce duyar duymaz mağaza ve acentelere koşarken şimdi çok önemsemez, “olsa da olur, olmasa da” gibi bakar ve kendi kendine “insan ne kadar değişiyor. Daha önce böyle şeyleri duyunca, görünce nasıl olurdum, şimdi çok tesir etmiyor” der. İşte bu aşamada şuna dikkat etmek lazım: Bunu diyen kim? Acaba bunu diyen gizli muhtar mı? Bunu söyleyenin kim olduğunu öğrenmek için kendimizi test edelim mi? “Kıskançlığı hallettim veya kıskanır gibi bakmayı hallettim, ondan kurtuldum” diye düşünen birine tasavvufla ilgili bir konuda dersiniz ki şu arkadaş şu konuyu öyle bir anlamış ki maşaAllah. Hemen kendinize bakın, bu konuda sesli veya gizli ne düşünüyorsunuz? “O nasıl anlarmış bu konuları. Ben onu bilirim, o daha evinin adresini veremez” diyorsanız anlayın ki gizli muhtar çalışıyor. Onu fark edin! Demek ki kıskandığınız şeyler değişmiş, değişen sadece bu! Gizli muhtarı fark ettiniz mi? Kişi dünyayla ilgili bazı şeyleri çok önemsemeyince işi bitirdiğini zanneder, artık önemsediği konu tasavvuftur. Ama bu sefer, o konuda birilerinin daha iyi olduğunu duyunca rengi değişiyor. Önemsediği şeylerin değişmiş olması, onun tasavvufta ilerlemiş olduğunu göstermez. Aynı duygu devam ediyor! Aynı duygunun devam etmesidir gizli muhtariyet; budur işte! Dünya ile ilgili bazı şeyleri önemserken muhtariyet açıktı, şimdi muhtariyeti görmezden geliyorsunuz. O tarafa bakmamakla, onu görmezden gelmekle onu yok edemezsiniz. O var! Onu yok etmek için onunla yüz yüze gelmek, yüzleşmek gerekiyor. Zaten nefs-i levvame de budur. Görmezden gelmek değil! Görmezden gelirseniz konu değişir, siz gizli muhtariyetle aynı işe farklı konularla devam edersiniz; dedikoduyu artık tasavvufla ilgili yapmaya başlarsınız.

Edep; Ya Hu-141-

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti