Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

KÜSÛF VE HUSUF NAMAZI – Kocatepe Gazetesi

Muharrem Günay 14 Şubat 2014 Cuma 02:00:00
  Abdullah bin Amr -radıyallâhu anh- şöyle anlatıyor:
Peygamber Efendimiz’in zamânında güneş tutulmuştu. Kalkıp insanlara namaz kıldırdılar. Kıyâmda o kadar çok kaldılar ki, âdetâ rükûa varmayacak da hep ayakta duracak zannedildi. Sonra rükûa vardılar ve uzun müddet başlarını kaldırmadılar. Arkasından doğruldular, fakat mûtadın üzerinde ayakta durdukları için secde etmeyecekleri intibâını verdi. Nihâyet birinci secdeye vardılar. Lakin başlarını secdeden hiç kaldırmayacakları zannediliyordu. Daha sonra doğrulup oturdular. Bu oturuşları da uzun sürdü. Mübârek başlarını kaldırmayacakmışçasına kapandıkları ikinci secdeye vardıklarında, acı acı nefes alıp veriyor ve gözyaşları dökerek ağlıyordu:
“Yâ Rabbî! Ben aralarında olduğum müddetçe ümmetime azâb etmeyeceğini bana vâdetmedin mi? Yâ Rabbî! Onlar sana tevbe ve istiğfâr edip yalvardıkları müddetçe ümmetime azâb etmeyeceğin husûsunda bana söz vermedin mi? İşte bizler kapına geldik senden affımızı diliyor ve sana yalvarıyoruz!”
Bu minval üzere iki rek’at namaz kılıp bitirince güneş bütün parlaklığıyla gözüktü. Arkasından Hz. Peygamber minbere çıkarak ashâbına vecîz bir konuşma yaptı. Konuşmasında Allâh Teâlâ’ya hamd ü senâ ettikten sonra şöyle buyurdular:
“Güneş ve ay Allâh’ın varlık ve birliğine delâlet eden alâmetlerden sâdece ikisidir. Şâyet bunlar tutulursa, duâ edin, Cenâb-ı Hakk’a yönelip ona ilticâ edin, Allâh’ın büyüklüğünü hatırlayın, namaza durup Allâh’ı zikretmeye koyulun ve sadaka verin.” (Bkz. Buhârî, Küsûf, 2, 4)
Peygamber Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve selem-, göneş ve ayı Allâh’ın âyetlerinden bir âyet olarak görür ve onların tutulmalarını her hangi bir kimsenin ölümü veya doğumu sebebiyle olmadığını ashâbına bildirirdi. Ancak gaybı ve kaderi bilmek Allâh’a mahsus olduğundan, her an kıyâmetin vukû bulabileceğini veyâ kendi ecelinin gelmiş olabileceğini düşünerek devâmlı olarak Allâh’a iltca hâlinde bulunmayı isterdi. Hava kararmaya başlayınca, yağmur yağarken, gök gürlerken ve güneş veya ay tutulurken hep bu duygularla hareket eder ve huzûr-ı ilâhîde durarak ümmetinin selâmeti için yalvarırdı.
İbn-i Hibban’da bulunan bir rivayete göre Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve selem- ayın tutukluğu geçinceye kadar, müslümanlara ay tutulması namazı kıldırmıştır. (A. Köksal, XI, 220)
Güneş ve ay tutulması namazı sünnettir. İki rek’attır. Güneş açılıncaya kadar duâ ile meşgul olunur. İmam’ın güneş tutulması namazını cemaatle kıldırmasında bir mahzur yoktur. Ay tutulma namazı ise cemaatsiz kılınır. Bu namazların mescidde kılınması da sünnettir. Ezan ve kamet okunmaz. Sadece güneş tutulması namazı için es-Salâtü câmiatün, namaz için cem olunuz diye seslenilir. (A. Köksal, XI, 221)

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER