Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

“LÂ İLÂHE”yi fark edebilmek

– 65 –
Şekildeki B0 noktasında takdim var, oradan itibaren takdimli bir hayat başlıyor. Kişinin kendisini takdim etmesi bir kelimeyle ifade edilir: BEN. Takdim “BEN” diyerek yapılır; “ben şuyum, ben buyum…” Bu yüzden B0 noktasından sonraki hayata “BEN’Lİ YAŞANTI” diyoruz. Çünkü takdim var, hatta iki tip takdim var: Birisi “A” takdimi, diğeri “B” takdimi. Yaptığınız takdime göre kesret âleminde bir noktaya gelir oturursunuz. Bu yüzden “Lem yelid ve Lem yûled” dediğimiz yer, kavranılması gereken çok önemli bir noktadır:
Durum tespitini yapalım, manzarada hemfikir olalım, sonra “bu neden böyle?” deriz
“Lem yelid ve Lem yûled; doğurmamış ve doğurulmamıştır.” Burada yaratılmışlarla ilgili bir tanım var. “HuvAllahu Ehad ve Allahus Samed” kısmı öyle değildi. Oradan sonra bu tanım geldi: Lem yelid ve lem yûled; doğurmamıştır ve doğurulmamıştır. Demek ki bu noktada “lem yelid ve lem yûled” diyen birileri var, onlar bir tespitte bulunup “lem yelid ve lem yûled” diyorlar. Tespitte bulunabilmek için, kıyas yapan “birileri”nin olması lazım. “BİRİLERİ” demek kesret âlemi demektir, yaşadığımız âlem demektir. İşte bu âlemin temsil edildiği yer, bu âlemin özeti, ulaşılacak noktası “lem yelid ve lem yûled”dir. “Lem yelid ve lem yûled” noktasından girişten itibaren kesret âlemi var. Kesret âleminin başladığı nokta B0 noktasıdır. Bu nokta neden önemli? Bu noktada takdim başlıyor. Dünyaya gelen insan bu noktada kendini kesret âlemine takdim eder. Bu nokta takdim noktasıdır, kişinin kendini takdim ve tarif ettiği noktadır. B0 noktası insanların kendilerini hayata, kesret âlemine takdim ettikleri noktadır. Yapılan bu takdimle birlikte yollar ayrılır, kişiler, hayatlar ayrılır. Dünyaya gelen bir kişi bu noktada öyle bir tarif yapar ki, yaptığı bu tarif yüzünden İhlâs Hayat Döngüsü’nden sapar. Neden? Dilek öyle olduğu için. Hikmetini henüz konuşmuyoruz. Biz bir plan yaptık, B0 noktasında yaşıyor hale gelene kadar hep durum tespiti yapmaya çalışacağız, böyle anlaştık. Durum tespitini yapalım, manzara konusunda hemfikir olalım, sonra “bu neden böyle?” deyip işin hikmetlerini/sebeplerini irdeleriz, inşaAllah. O hale bir gelsek, o zaman bu işleri yaşamak daha kolay olacak, hem de kendi içerisinde meşru bir haz kazanacak. İman aslında öyle bir şeydir ki, hayatı manalandırır, iman olmazsa hayat manasız olur. İhlâs Döngüsü’ne girmekle hayat mana kazanır. Yeni tanıştığınız o hayatın kendi içerisinde meşru bir hazzı oluşur. Göreceğiz, meşru olmayan hazlar da var.
“Cennetten kovulma” olayı, Hazreti Âdem’in farklı bir “BEN”i bulması ile oldu
B0 noktasıyla birlikte İhlâs Hayat Döngüsü’nden sapan takdim “A” Formu’nun takdimidir. Bu takdim bir süre İhlâs Hayat Döngüsü’ne zıt ama yan yana gider. Onun İhlâs Hayat Döngüsü’ne paralel seyreden kısmı vardır, bir de kavşak geçildikten sonra İhlâs Hayat Döngüsü’ne tamamen zıt hayat oluşturan bölüm vardır. Bu “A” Takdim Formu” hayatıdır, bildiğiniz DÜNYA HAYATI’dır. Dünya hayatının oluşabilmesi için bu takdim şarttır. Hatta bu nokta, “Âdem cennetten kovuldu” denilen noktadır. Hazreti Âdem’in yasak meyveyi, yasaklanan ürünü yemekle veya yasaklanan bir şeyi, bir kuralı çiğnemekle oluşturduğu “cennetten kovulma” denilen şey o noktayladır ki o “A” Takdim Formu”dur, dünya yaşantısıdır. Onun yasağı ihlal ettiği, çiğnediği hal yeni ve farklı bir takdimdir. Yeni bir “BEN” tarif edip “ben yasağı çiğnerim!” dedi, işe farklı bir “BEN”le yaklaştı. O farklı “BEN”le birlikte yeni bir anlayış ve yeni bir hayat başladı, bildiğimiz dünya hayatı başlamış oldu. Dünya hayatının başlamasının prosedürü budur, işleyiş böyledir. Aksi halde, bir yerde cennet vardı, cennette gezerken yaptıkları yanlış yüzünden onları yakaladılar ve “haydi, sizi kovuyoruz” dediler gibi bir olay değil. “Cennetten kovulma” olayı, Hazreti Âdem’in (ve Ademoğullarının) kendisini İhlâs Hayat Döngüsü’ne uymayan tarzda takdim ve ifade etmesi sonucu başlattığı yeni hayattır. Cennetten kovulma tamamen budur. Bu takdimle birlikte neden yeni bir hayat oluşuyor? Bunun cevabı “A” Takdim Formu”nda saklıdır, onun özelliğinde gizlidir:
Müstakillik ve güç iddiasında bulunan bir “BEN” ile başlıyor herşey
“A” Takdimi”nde hayatı yöneten bir güç iddiası vardır. Kendisini “A” takdimiyle anlatan kişi der ki; “ben müstakil bir akla sahibim, müstakil bir iradem var, kendime ait bir ruhum, bir bedenim var. Hükmederim, kendi gücümle de bir şey yaparım.” Bütün bunları birleştirdiğinizde, güç iddiasında bulunan bir “BEN”le karşılaşırsınız. “BEN” diyen biri var ve o bir güç iddiasında bulunuyor. Güç iddiasında bulunanın “benim” dediği güç, insanın terkibindeki, esma’ül hüsna kompozisyonundaki Rabba ait güçtür; o güç aslında Rab Gücü’dür; kişinin kendisindeki Rab miktarının gücüdür. Dolayısıyla, Rabba ait o güce “benim gücüm” dediğin an yeni bir hayat başlatıyorsun; “Ben Rabbim” manasında bir hayat başlıyor. “Ben Rabbim” hali tanrılık ilanıdır. O başladığı zaman, ilan edilen tanrının hayatı başlar. İşte o hayat, İhlâs Hayat Döngüsü yaşantısından tamamen farklı bir hayattır. Bu o kadar önemli bir şey ki! O öyle önemlidir ki, insan için bunu fark edip bundan kurtulmaya çalışmaktan daha önemli bir şey yoktur. Çünkü bu takdim onun gelecekteki hayatını belirler, gelecekteki hayatının nasıl olduğunun işaretidir. Bu yüzden, bir insanın gelecekte cennette mi, cehennemde mi olacağı çok açık ve nettir. Sizi gördüğüm gibi bunu görebildiğimi söyleyebilirim. Bu kadar açık, bu kadar net! Cenneti ve cehennemi açık, net, rahat gördüğümü söyleyebilirim. Bu yüzden, B0 noktası insan için çok önemlidir. Buradan itibaren takdim var. Bu takdimle birlikte oluşturulan SAPAN BİR HAYAT tarifi var, hayatı zannlarla tarif ediş var. Hayatı böyle tarif edenler için ayet ve hadisler “onlar ahiret hayatlarını küçücük dünya hayatına, dünya ile ilgili şeylere sattılar, kötü alış veriş yaptılar” denir. Onlar, İhlâs Hayat Döngüsü’nden sapan yoldaki hayatlardır. Ahiret hayatlarını dünya ile ilgili bir şeylere satmışlar ve “ne kötü alış veriş yaptılar” şeklinde tanımlanmışlardır. “B” takdimiyle yaşayanlar nasıl bir hayat tarif eder? “B” takdimindekiler hayatı “Allahu la ilahe illa HUvel Hayyul Kayyum” diyerek tarif ederler. Ayet’el Kürsi’deki ve Âl-u İmran Suresi’nin ilk ayetlerindeki gibi tarif ederler: “Elif Laam Miym, Allahu la ilahe illa Huvel Hayyul Kayyum.” Bu ayetler bize aslında “hayat budur” diyor: Kayyum ve hayat budur; Allahu! La ilahe, başka bir şey yok! İlla HU! “A” Takdimi’nin hayatı tarif edişi nasıldı? “Ben Rabbım; müstakilen varım, kendime ait müstakil gücüm var” şeklindeydi. Ona mukabil “B” Takdim Formu”nun tarifi bu: Allahu la ilahe illa HUvel Hayyul Kayyum. Onun kendisine ait bir tarifi yok, dikkat edin, hayatı bir ayetle tanımlıyor: Allahu la ilahe illa HUvel Hayyul Kayyum! Bu cümle Allah’a ait, Allah hakikati kapsamında bir hayat tarifidir. Zaten başka türlü bir hayat tarif etmek, Allah dışında bir şey var, Allah dışında bir hayat var demektir. Dolayısıyla Allah dışında bir hayatı, bir gücü tarif eden yol, kendilerini rab ilan edenlerin yoludur, KENDİLERİNİ TANRI İLAN EDENLERİN YOLUdur. Birisi sapan yol, yani “mağdubi aleyhim ve laddaalliiyn”, diğeri “sırat-ı müstakiym”.
Ayetler ve Efendimiz (SAV) hep “A” takdiminden kurtulmak isteyenlere sesleniyor
İnsanlar bu dünyada yaşarken sapan yol üzere olduklarını, bu halle yaşadıkları halde bunu niye fark edemezler? Eğer inanıyorlarsa, “La ilahe” diyerek reddettikleri ilahı/tanrıyı uzaklarında, ötelerinde sandıkları için. Öyle sanıp, ona “La ilahe” deyip, sonra da o tanrıyı yok edince, tanrıları yok ettiklerini zannettikleri için farkında değiller. Onların İhlâs Hayat Döngüsü’nden sapan yolda olmalarına yol açan takdimin ve “BEN” derken kendileri için yaptıkları tarifin esas tanrılığı oluşturduğunu bu yüzden fark edemiyorlar. Oysa en önemli tanrı kendi ilan ettikleri tanrıdır, kendi rablıklarıdır. Ve bu o kadar önemlidir ki! Efendimiz (SAV), “İkra’ Bismi Rabbikellezi halak: Yaratan Rabbinin adına OKU” hali ile onu okudu. Ve bu okumadan sonra “La ilahe illallah” tebliğini yaptı! Dedi ki: İlahlar, tanrılar yok, illa Allah. Eğer ayetlere ve hadislere bir insan gibi beşer gözüyle bakarsanız, “La ilahe İllallah” Kelime-i Tevhidi size hatır için söylenilmesi gereken bir söz gibi gelir. Ama ayetleri ve hadisleri, gerçek tanrılığın tanımını, kurtulunması gereken asıl ilahın ne olduğunu fark ettiğiniz bir çerçeveden incelediğinizde görürsünüz ki, ayetler ve Efendimiz (SAV) hep “A” takdiminden kurtulmak isteyenlere sesleniyor:
“Rablığınızı ilan ettiğiniz, kendinizi tanrı ilan ettiğiniz, tanrı olarak yaşadığınız bu hayat yok, ona “La ilahe deyin. O La ilahe! O yok! Bu tanrılar yok! İlla Allah!
Bu fark edişin, bu deklarasyonun insanın geleceğiyle ilgili önemi nedir? Onunla devam edeceğiz, inşaAllah.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti