Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sezer Küçükkurt

Mehmet Akif’i anarken – Kocatepe Gazetesi

Sezer Küçükkurt 29 Aralık 2013 Pazar 02:00:00
  “Kadermiş” öyle mi? Haşa, bu söz değil doğru
Belanı istedin, Allah da verdi… Doğrusu bu.
“Çalış” dedikçe şeriat, çalışmadın, durdun,
Onun hesabına bir çok HURAFE UYDURDUN

Sonunda bir de “TEVEKKÜL” sokuşturup araya,
Zavallı dini çevirdin onunla MASKARAYA
Bırak çalışmayı, emret oturduğun yerden,
Yorulma, öyle ya, Mevla Ecir-i Hâsır iken

Yazıp sabahleyin evden çıkarken işlerini
Birer birer oku tekmil edince defterini
Bütün O İŞLERİ RABBİM GÖRÜR, VAZİFESİDİR!..
Yükün hafifledi… Sen şimdi doğru kahveye gir

Çoluk çocuk sürünürmüş sonunda aç kalarak…
Hüda vekil-i umurun değil mi? Keyfine bak

Başın sıkıldı mı, kafi senin o nazlı sesin:
“Yetiş” de, kendisi gelsin, ya Hızır’ı göndersin
Evinde hastalanan varsa, borcudur: bakacak
Şifa hazinesi derhal oluk oluk akacak.

Demek ki: her şeyin Allah… Yanaşman, ırgadın o:
Çoluk çocuk ona ait: lalan, bacın, dadın o
Vekil-i harcın o kahyan, müdür-i veznen o
Alış seninse de, mesul olan verişten o

Ya sen nesin?
MÜTEVEKKİL!
Yutulmaz artık bu
Biraz da saygı gerektir…
Ne saygısızlık bu
HÜDA’YI kendine kul yaptı,
KENDİ OLDU HÜDA
Utanmadan da “TEVEKKÜL” diyor bu cür’ete, ha?..
***
27 Aralık 1936’da aramızdan ayrılan Türk edebiyatının büyük ismi Mehmet Akif Ersoy Merhum’u vefatının yıldönümünde bir kez daha anıyoruz. Merhum’un bu eşsiz mısralarıyla başlayalım söze dedik.
Merhum Milli Şair Mehmet Akif Ersoy, II. Abdülhamit devrinin son yılları, II. Meşrutiyet devri, Mütareke devri, Millî Mücadele devri ve Cumhuriyet devri gibi en önemli dönemleri yaşamış; bu dönemlerdeki sosyal, siyasî, ekonomik sarsıntılarına ve yeniden kuruluşu en derinden hisseden kuşağın fertlerinden. İdealist ve doğrucu yapısıyla bu dönemin sıkıntılarını daha da şiddetli geçiren bir isim. Yaşanan onca sıkıntıyı adeta bir destan gibi ifade edebilen Allah vergisi yeteneği ile adeta Milletinin sesi.
Onca savaş, yıkım, yokluk, sıkıntı ve hainlik arasında birbirine sımsıkı kenetlenebilen ve bu kenetlenme sayesinde 7 düvele karşı koyabilen milletin azim ve kararlılığını mısralarıyla ilan eden önemli bir şahsiyet.
Dünyada başka bir örneği olmayan İstiklal Marşı ile Türk milletinin bağımsızlık sevdasını dünyaya haykıran bir insan. 71 yıl önce ebediyete uğurlanmış olmasına rağmen bugün bile milletin duygularına tercüman olabilen abide bir kişilik.
Bugünkü şartlarda tartışılan “kavmiyetçilik, milliyetçilik” olgusunu en iyi tanımlayan kişilerden birisi. Milli duruşu ile ırkçılıktan uzak dururken, bu milletin Arnavut’u, Kürt’ü, Çerkez’i ile aynı öze sahip tek bir millet olduğunu savunmuş. İstiklâl Marşı ile millî birlik ve beraberliğimizi en veciz şekilde ifade ederek adeta bir mutabakat belgesi oluşturmuştur.
Milletinin ve İslam aleminin kendine gelmesini, içinde bulunduğu durumdan kurtulmasını parola edinen Merhum büyük Şair, Batı’nın sözde medeniyetinin hep karşısında yer almış. Batı medeniyetinin hainliğine karşı dururken, doğunun ilimle aydınlanacağına işaret etmiştir.
“Akif’e göre, mâhiyyet-i millîmiz, mâzî, hâl ve âtî dönemeçleriyle düşünülmelidir. Buradan bütün dünya ile entegre olabilecek nesiller yetiştirilmelidir. Hoş görülü, kendisini ve muhatabını tanıyan, gelişmeleri millî kültürü içine alabilen bir nesil… Doğuyu ve batıyı bilen bir nesil. İlimle, teknikle, fenle hem-hâl bir nesil…”
Merhum Mehmet Akif Ersoy’un bu görüşleri bugün de geçerliliğini korumaktadır.
Ruhunu şad etmek amacıyla Mehmet Akif Ersoy’dan birkaç mısra ile daha tamamlayalım yazımızı:
“Karşında ziya yoksa, sağından, ya solundan
Tek bir ışık olsun buluver, kalma yolundan
Alemde ziya olmasa halk etmelisin halk
Ey elleri böğründe yatan şaşkın adam, kalk!”
***
Âtîyi karanlık görerek azmi bırakmak…
Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.
Dünyâda inanmam, hani, görsem de gözümle;
Îmânı olan kimse gebermez bu ölümle.
Ey dipdiri meyyit! “İki el bir baş içindir.”
Davransana… Eller de senin, baş da senindir!
***
“ Bir değil mahvedilen devlet-i İslâmiyye
Girdiler aynı siyâsetle bütün makbereye
Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.”
***
“Ecdâdını zannetme, asırlarca uyurdu;
Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu?
Üç kıt’ada yer kanayan izleri şâhit
Dinlenmedi bir gün o büyük nesl-i mücâhit
Alemde tevekkül demek olsaydı atâlet
Mirâs-ı diyânetle yaşar mıydı bu millet
***
Zulmü alkışlayamam, zâlimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdâdıma saldırdı mı, hattâ boğarım!..
– Boğamazsın ki!
– Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam;
Hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir âşığım istiklâle,
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti