Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

MÜ’MİNLER ALLAH’TAN HİDAYET TALEP EDERLER

Muharrem Günay 3 Ekim 2016 Pazartesi 18:38:23
 

Fatiha suresi “Rahman ve Rahim ALLAH adıyla ve O’na hamd ile başlayıp “Ya Rabbi bizi doğru yola, sırat-ı müstakime ulaş¬tır!” diye bitiyor.  Bakara sûresi ise: “Bu bir kitaptır ve hidâyettir”  diyerek söze başlıyor. Bizim Fâtiha’daki talebimizin cevabı olan bir ifadeyle başladığı için Bakara sûresi Fatiha’nın ardına yerleştirilmiştir diyoruz.
Bakara suresinin birinci ve ikinci ayetinde Kur’an-ı Kerim’in hidayet isteyenler için bir rehber olduğuna dikkat çekilir.
Elif Lam Mim (Bakara 2: 1)
Zâlikel kitâbu lâ raybe fîh (i) (Bakara 2: 2) “Bu (öyle bir kitaptır ki onda (ve onun ilahi kelam olduğunda) hiç şüphe yoktur. O, müttakilere (Allah’ın emirlerine uygun yaşamak/aykırı davranmaktan sakınmak isteyenlere) doğru yolu gösteren (öğreten)dir.” (Bakara 2: 2)
Bakara suresi ikinci ayette yüce kitap Kur’an’ın doğruluğunda hiç şüphe olmadığı ve onun muttakilere, yani Allah’ın kulu olduğunun bilincinde ve sorumluluğunda olanlara, doğru yolu (sıratı müstegîmi) gösteren ve hayata İslâmi yön veren ilahi bir kaynak olduğu bildirilmektedir. Kur’an’ı ilahi bir kitap olduğunu ve hayattaki insanlara indiğini bilerek ve manası üzerinde düşünerek okuyanlar, Resûlünün önderliğinde O’ndan gelen ilahi ışıkla doğru yolu bulur. Kur’an’sız bir düşünceden ve ona ters düşen bir yaşantıdan uzak kalır. Artık Müslüman bilir ki Allah’ın sözünden, hükmünden ve gösterdiği yoldan daha doğrusu yoktur. (Bak.5: 50, 17: 9) ( H.T. Feyizli, Feyz’ul Fur’an /1)
Bu ayetlerden sonra: “Ellezîne yü’minûne bil ğaybi ve yügîmûneSSalâte ve mimma razagnâhüm yünfigûn (e) (Bakara 2: 3) “O (takva sahibi) kimseler ki, gabya (Allah’a, meleklere, ahirete, vahye, Allah’ın takdirlerine) inanırlar, namazı dosdoğru/gereğine uygun kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden de (gereken yerlere Allah için) veriler” (Bakara/1, 2) ayeti ile müttakilerin-takva sahiplerinin özellikleri sayılmaya başlanır. Ardından; “Vellezine yü’minûne bimâ ünzile ileyke vemâ ünzile min gablik(e). Ve bil âhiretihüm yûgınûn(e) (Bakara2/4) “Yine onlar (o takva sahipleri, muttakiler), (Hak katından) sana indirirlen (Kur’an-ı Kerim’)e ve senden evvel indirilenler(in asılları)a iman edip ahrete de kesinlikle inanırlar” (Bakara 2: 4) ayetleri ile takva sahiplerinin özellikleri sıralanmaya başlanır.
Bakara suresinde yer alan 1 ve 4. ayetlerde takva sahiplerinde bulunması gereken beş özelliğe dikkat çekilir. 5. ayette ise bu beş özelliği taşıyanların kurtuluşa ereceklerine dikkat çekilir:
“İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.” (2/Bakara-5)
Bakara Suresi 1-4. Ayetlere Göre Takva Sahiplerinde Bulunması Gereken Beş Özellikler Şunlardır:
Onlar Gayba İman Ederler.
Diğer bir tabirle onlar, gözle değil, kalp ile iman ederler, onlar bütün şüphelerden uzak oldukları gibi, iman etmek için önlerine dikilmiş putlara, haçlara da bağlanmazlar, gözlerinin önünde bulunan bugünkü ve şu andaki görülen ve hissedilen şeylere saplanıp kalmazlar, his ötesini, kalbi ve kalp ile ilgili şeyleri tanırlar.
Gabya iman, imanın şartlarındandır. Gayb; Gâbe fiilinin mastarı olup, gözden ve duyulardan gizli olan, görülüp bilinmeyen anlamınadır. Gayb; Duyularla algılanamayan, insanın deney ve gözlemlerine konu olmayan, Allah, cennet, cehennem, melek, vahiy, öldükten sonra dirilmek, hesap, kitap gibi tadılıp koklanamayan, ölçülüp tartılamayan Allah’ın verdiği haberlerdir ki, işte bunlara iman gayba imandır; Veya gıyaben imandır. Gayba iman Allah’a iman ve O’nun emir ve yasaklarına teslimiyetle başlar. Mümin olmanın ve takva sahibi olmanın birinci şartı gayba imandır.
Gayb bizim için dünyada akıl, ilim ve duygularla idrak edilmeyip ancak vahiy yoluyla bilinen varlık ve hadiselerdir. Allah, melekler ve ahret gibi. (bk. Lokman31/34) Gayba iman insanlığın fıtri bir parçası ve her çağın kaçınılmaz zorunluluğudur. Ancak büyük yanılgı, sapıklık ve zihnî ilkellik içinde bulunan insanlar, hislerinin ve duyu organlarının verilerine göre hareketten ileri geçemezler. (bk.Câsiye 45 : 24)

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER