Şükretmek ve Allah’a hamd etmek bir Müminde bulunması gereken özelliklerin başında gelir. Özellikle Cenâb-ı Hakk’ın bize verdiği sayısız nimetleri yemek ve içmek suretiyle yararlandıktan sonra “Yâ Rabbi şükür.” veya “Elhamdülillah.” demek en zahmetsiz yapmış olduğumuz ibadetlerin başında gelir. Kul elhamdülillah ve Yâ Rabbi şükür demekle kendisine nimet vereni bilmiş ve bu nimeti veren Allah’a hamd etmiş, teşekkür etmiş olur. Allah’a şükür ve hamd etmiş olmak için “Yâ Rabbi şükür, elhamdülillah” demek elbette tek başına yetmez, bunun yanında Allah’a ibadet ve itaatle kulluk etmek gerekir. Çünkü Cenâb-ı Hakk, İnsanı kendisine kulluk ve ibadet etmesi için yaratmıştır. Kur’an-ı kerimde 75 kadar ayet-i kerimede geçen şükür kelimesi, küfrün ve nankörlüğün zıddı olarak kullanılmıştır:
“İnnâ hedeynâhus sebîle immâ şâkiran ve immâ kefûran. Şüphesiz biz ona, doğru yolu gösterdik. İster şükredici olur (kulluğunun gereğini yapar), isterse nankör (olur.)” (İnsan, 76/3)
“Fezkürûni ezkürküm veşkürûli velâ tekfürûn. O halde zikirle, şükürle, ibadetle, dinimi, şeriatımı anlatarak beni anın ki, ben de size lütfumla muamele yapayım. Bana şükredin, bile bile beni inkâr ederek, ihsan ettiğim nimetlere nankörlük etmeyin. (Bakara, 2,152)
“Hani Rabbiniz, (size) şöyle bildirmişti: “Andolsun ki eğer şükrü yerine getirirseniz, elbette size (nimetimi) artırırım. Eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok çetindir.” (İbrahim, 14/7) [krş. 2/152; 18/29; 47/15]
Hasan Tahsin Feyizli bu ayetin açıklamasını şöyle yapar:
Allah’a karşı şükrü yerine getirmek; emirlerine itaat, zikir ve verdiğinden vermekle gerçekleşir. Şükrü yerine getirmek, Rabb’ın rahmetinin, şefkat ve iltifatının şükür sahibine yönelmesini sağlar, basireti açar. Şükrü yerine getirmek, nimetleri verenin tanındığına ve kalpteki imanın dinamikliğine işarettir/delildir. Yediğimiz, içtiğimiz helal rızıklar son derece kıymetli bir hazine olduğu halde, şükrü yerine getirmeme/şükürsüzlük, onları, hayvânî zevklerin tatmin edildiği ve sorumluluğu ağır olan nesneler haline getirir. Şükürsüzlük nankörlüğe, nankörlük ise nimetin er geç elden gitmesine, helak ve azaba sebep olur.”) (Feyzü’l-Furkan, İbrahim suresi, 14/7) (bk. Bakara, 2/152-153
Kur’an-ı kerim baştan sona iman ve küfrü karşılaştırmalı olarak işler ve insanlara taraflarını belirlemeleri için birçok örnekler ortaya koyar. İman tarafında başta peygamberlerin sonra da Allah’ın salih ve iyi kullarının olduğunu küfür tarafında da şeytanın yolundan giden, nankörlükte, azgınlık ve zulümde öncü insanların varlığını gözler önüne serer. Aynı şekilde şükrü ve nankörlüğü, bahşetmiş olduğu sayısız nimetlere karşılık gösterilen iki zıt tavır olarak anlatır. Allah’ın insana verdiği nimet ve ihsanlara karşı şükrün gerekliliğini göstermeyi amaçlayan Kur’an-ı Kerim, peygamberlerin ve Müminlerin şükründen bahsederken kâfirlerin de nankörlüğünü gözler önüne serer, akıbetlerini de gösterir.
ASAYİŞ
31 Mart 2023GÜNDEM
31 Mart 2023GÜNDEM
31 Mart 2023ASAYİŞ
31 Mart 2023ASAYİŞ
31 Mart 2023UNCATEGORİZED
31 Mart 2023UNCATEGORİZED
31 Mart 2023Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.