Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

ÖFKEYİ YUTABİLMEK… AMA NASIL BİR ÖFKE?

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 15 Şubat 2018 Perşembe 13:43:10
 

– 106 –
Bazı konuları kısa kısa gündem yaptığımız tefekküre bugün de devam ediyoruz inşaAllah.
Dünkü paylaşımda son paragrafımız, bu yolda cezbenin önemli oluşuna yönelikti. Bu, akla “tasavvuf müziği ve sema gibi şeyler acaba insana bir cezbe mi veriyor?” sorusunu getirebilir. Evet, olabilir, onlara uygun yapıda olup etkilenenler için onlar bir cezbe etkisi yapıyordur. Özellikle Mevlevilik’teki SEMA’yı hiç incelediniz mi? Onu takliden değil de tefekkür ederek incelediğinizde, aynen bizim çizimlerle de anlatmaya çalıştığımız İhlâs Hayat Döngüsü’ndeki gibi bir döngü olduğunu görürsünüz.
MEVLEVİLİK’TEKİ SEMA İHLÂS HAYAT DÖNGÜSÜ’NDEKİ GİBİDİR

A’ma” dediğimiz yerde Post Sahibi(Postniş) oturur. Kişi “A” Takdim Formu”ndan gelir, oradan yetki alır ve dönmeye başlar. Aslında dönmeye başlarken ve dönerken İhlâs Hayat Döngüsü çizgisini oluşturur: “Huvallahu Ehad, AllahusSamed. Lem yelid ve lem yûled” idraklarını dönerek gelir. Mesela “Lem yelid ve lem yûled”de ellerin duruşu, hareketleri, hızı değişir, diğerlerinde değişir. Nihayet “ve lem yekûn lehu küfüven Ehad”la tekrar posta doğru gider, yani bu isimleri tamamlar. O hal, bu döngünün bir nevi o hareketlerle yaşanmasıdır. Aslında onu show olarak değil de, takliden değil de, şeklen değil de esas yaşayanlar, o işi tefekkürle yaptıklarından bu döngüyü tefekkürle yaşayarak tamamlar, bir nevi tefekkür zikrullahı yaparlar. Henüz insanın olmadığı yerden “kün” emriyle başlayışla insanı yaşar, bahsettiğimiz tecellileri tefekkür ve hareketlerle yaşar, sonra tekrar yokluğu veya bekayı bulur. Böyle bir manası ve kendi içinde kendine ait böyle bir cezbesi de vardır.
“A” TAKDİM FORMU”NU SÜRDÜRÜLEBİLİR
KILAN MIKNATIS ETKİLİ ÇEKİM PLATFORMU!

Dün belki de ilk kez duymuş olduğunuz bir tanımdan bahsetmiştik: “A” Takdim Formu”nu sürdürülebilir kılan mıknatıs etkili çekim platformu! Onun üzerinde konuşmaya biraz daha devam edelim, çünkü çok önemli. Nedir ki bu, kişi buradan kendini bir türlü sıyırıp kurtaramıyor? Bakın: “A” Takdim Formu” davranışının, o veri tabanının çok güvendiği iki çekim gücü vardır: CİNSELLİK ve ÖFKE! Bu ikisi, “A” Takdim Formu”nun, yani ilan edilen tanrılığın kalıcı olmasını ve sürdürülebilirliğini sağlayan güçlerdir. Cinsellik platformunu inşaAllah ilerde göreceğiz, onu geniş ele almak için henüz çok erken. Cinsellik platformunu kavramak, ancak epey mesafe aldıktan sonra kolaylaşır. Ama bilelim ki Öfke ve Cinsellik, kişiyi tanrılıkta sabitleyen çok önemli iki çekim gücüdür, bu ikisi “A” Takdim Formu”nun çok kuvvetli mıknatıslarıdır. Kişi kendisini bunlardan kolay kolay sıyıramaz, yani bu ikisini “tam fonksiyonsuz” hale kolay kolay getiremez. Velilik yolunda olan bir hanımefendi için, özellikle cinsellik platformu öyle önemli hale gelir ki, ilerlerken en fazla takıldığı yer orası olur. Belki, erkekler o bakımdan avantajlı olabilirler. Bayanlar için orayı aşıp geçmek daha zordur. Orada öyle bir rab gücü vardır ki, o güç onda tanrıça gücüne döner! Tanrılık ilanıyla gasp edilen o güç onda, hem de kendisi farkına bile varmadan, bizzat o eski Yunan tanrıçaları gibi bir güce dönüşür. Ondan sıyrılması, kurtulması, özellikle o işi çok önemsemesini ve çok farklı bir mücadeleyi gerektirir. Böyle söyleyince hemen sorular oluştuğunu biliyorum. Bu iş dış görünümle mi, ona önem verip vermemekle mi alakalıdır? Yani bunu böyle tarif ettiğimiz zaman çok dar tarif etmiş oluruz ve işi kolaylaştıralım derken zorlaştırmış olabiliriz. Kişi dış görünümüne önem versin veya vermesin, sonuçta “cinsellikle” önem veriyor veya vermiyor olabilir. Peki, çözüm kapanmak mıdır, yani tesettür müdür? Kişi eğer “cinsellik duyguları ile kapanmışsa” yani o kelimedeki manadan uzaksa o da değil! Cinsellik platformu öyle farklı bir şey ki, hemen anlatmak zor! Bir kere seks değil! Örtününce de hemen biten bir şey değil! Farklı bir platform! Hem erkeğin hem kadının ondan sıyrılması zor, ama kadının daha zor! Fakat sıyrıldığı zaman da ilerlemesi çok hızlıdır! Bir kadın ondan sıyrıldığında, onu hallettiğinde diğer herşey ona çok kolay gelir, mücadele edeceği diğer şeyler daha zor şeyler değildir. Ama erkek için ondan daha zor şeyler olabilir. Fakat, ister kadın ister erkek, eğer kişi öfkeyi halletmemişse, o zaman cinsellik teferruattır. Önce öfkeyi halletmek gerekiyor! Mutlaka! Öfkeyi halletmeden cinsellik bile teferruat olur.  
ÖFKE, SAHİP ÇIKILAN RUBUBİYET
 GÜCÜ İLE İLAN EDİLEN TANRILIĞIN SÖZDE
 HAKLARINI KORUYAN ŞİDDETTİR!

Kastettiğimiz öfkenin tanımı şudur: Öfke, sahip çıkılan Rububiyet gücü ile ilan edilen tanrılığın sözde haklarını koruyan şiddettir! Bu tarifi lütfen önemseyin, bu tanımlama bir yerde yazmıyor. Sahip çıkılan Rububiyet gücü ile “ilan edilen tanrının sözde haklarını” koruyan şiddet öfkedir. Öfke bir kere bir şiddet içerir. Ama şiddet yalnızca “bağırmak, kırmak, dökmek” değildir. Bazen öyle olur ki, sessiz kalmak da bir şiddettir, hem de çok kuvvetli bir şiddettir. Herkes her zaman öfkesini yüksek sesle ortaya koymaz ki! O kadar sessiz kalır, öyle sessiz tavır koyarsınız ki o bir şiddette dönüşür. Demek ki öfke bir şiddet içeriyor. Ama bu şiddet ne için, ne uğruna? İlan ettiği tanrının sözde haklarını koruma uğruna! “Sen bunu bana nasıl yaparsın, ben bunu sana ödetirim!” gibi mesela. Böyle bir hak koruma var. Ama korunan hak tanrının hakkı! Dolayısıyla, yaptığınız bir davranışta; “ben bu davranışımla, bendeki ilan edilen tanrının haklarını mı koruyorum? Onu korumak için mi bu şiddeti uyguluyorum?” diye sorduğunuzda, “evet” diyorsanız, o davranışta siz çok nazik konuşmuş olsanız bile o ÖFKE’dir. Çok yumuşak sesle konuşmuş olabilirsiniz ama siz o rububiyet gücüne ait sözde hakkı korumaya çalışıyorsunuz. Sizi uzaktan izleyen birisi “bağırmıyor çağırmıyor, ne kadar nazik konuşuyor” diyebilir, ama o hal öfke kapsamına girer! Neden? Çünkü kendinizdeki tanrının haklarını koruyorsunuz. O tanrının haklarını koruyan hareket neyse o şiddettir! Bu mutlaka bağırarak ve fevri olarak uygulanmaz, şart değildir. Öfke çok nazik olarak da gösterilebilir. Öfkenize çok enteresan bir kılık geçirip, dışarıya onu sakin ve nazik gösterebilirsiniz. Ama aslında o davranışın koruduğu şey, ilan edilen tanrının sözde haklarıdır. İzah edebildim mi? Eğer bir davranış öyle bir şey içeriyorsa onu kesinlikle öfke sınıfına koyabilirsiniz. Öyle bir şey içermiyorsa tartışmak da, mücadele etmek de doğrudur. İçermiyorsa! Eğer sizin hücumunuz ilan edilen tanrının sözde haklarını korumaya yönelik değilse başka bir şeyi korumaya yöneliktir! Neyi? Sistemi korumaya yöneliktir ve sistemi korumaya yönelik hücum, Allah rızası için hücum demektir! Çünkü onda sen yoksun! Sen yoksan, o davranış sistemi korumaya yönelik olur! Sistem neydi? İslam! İslam’ı korumaya yönelik bir hücum demektir. İşte o hücum Allah rızası içindir. Ama o zaman da haddi aşmamak gerekir. Savunacak kadar, koruyacak kadar bir tepki doğrudur! O koruma, o tepki eğer sende adrenaline ve bir coşkuya sebep olursa, olmaz! Haklılığın hoşuna gider de hücuma devam edersen, sende o işten hoşlanan tanrıyı tatmin için devam etmiş olursun. Hakkı bildirdin/korudun, anlaşıldı, tamam! Orada biter. Devam ederseniz yanarsınız, ileri geçerseniz yanarsınız. Çünkü hemen devreye “A” girer. Anlaşılmamışsa? Anlaşılmamışsa tekrar edilebilir, o ayrı. Ama durmadan söylemenize rağmen anlaşılmıyorsa çok ısrar etmemek lazım! Bu muhatabına da bağlı! Anlamayan çocuğunuz mu? O zaman ısrarla ve sabırla çok zarif olarak devam etmek göreviniz. Eşiniz mi? Devam etmek göreviniz! Ama sizi bağlamayan bir kişiyse, görevinizi yaptınız mı uzaklaşırsınız, ısrar etmezsiniz. Çünkü anlaşılmadığını fark ettiğiniz halde ısrar etmek de “A” Takdim Formu”nu devreye sokar ve kendi haklılığını anlatmaya çalışan tanrı olursunuz, “nasıl da haklıyım”a gayret eden “A” olursunuz. Yine “hak” koruyorsunuz, “A” Takdim Formu”nun, yani ilan edilen tanrının haklarını koruyorsunuz. Haklılığınızı anlatmaya, üstün olmaya çalışıyorsunuz, o tanrının üstünlüğünü kanıtlamaya çalışıyorsunuz: İşte bunun adıdır ÖFKE!
SALÂTLARINI İKAME EDERLER, ZEKÂTLARINI
VERİRLER VE ÖFKELERİNİ YUTARLAR.

Kişinin öfkesinde zekâsı da etkili olur mu? Kullanılış biçimine göre gayet etkili olur. Öfkeyi çok iyi kullanabilir zekâ! Haklarını koruyor çünkü. Öfkeyi tarif için “şiddet” dedik ya, eğer siz “şiddet” değil de “tepki” desek nasıl olur derseniz o da olabilir. Şiddet sert ifadedir, sert manadır ama orada en uygun ifadedir. Siz tepki de diyebilirsiniz veya ikisini birden de söyleyebiliriz. Ama neden şiddet dedik, bakın: Sizin gösterdiğiniz tepkide, verdiğiniz reaksiyonda, öfkeyi sunuşunuzda “yokmuş gibi” gözükse bile onu sunduğunuz yerde oluşan tesir şiddet sonucudur da ondan! Onu sunduğunuz yerde, muhatabınızda bir şiddet, bir psikolojik baskı, bir etki oluşturuyorsunuz. Ama yine de bu bir kesin terminoloji değil. Öyle denk gelir ki “tepki” demeniz gerekir, öyle dersiniz. Ama konu öfke olduğu için belki elime şiddet kelimesi daha uygun geldi, farklı bir yerden bakınca “şiddet” kelimesi oraya oturmuyorsa “tepki”yi kullanabilirsiniz. O gösterilen bir tepki ise neden olmasın.
Müttakiler sistemi okumuş olanlardır veya okuyandan okuyanlardır. Âl’u İmran-134. ayet bize müttakilerin özelliklerinden bahseder: Onlar salâtlarını ikame ederler, zekâtlarını verirler ve öfkelerini yutarlar der. Sistemi okuyan (SAV) Efendimizin okuduklarına iman edip, o uyarılarla sistemi fark edenler, bu sistemden korunmaya çalışanlar ne yapıyorlarmış? Salâtlarını ikame ederler, zekâtlarını verirler ve öfkelerini yutarlar.
Müttakiler için bu tavsiye yapılıyor: Onlar öfkelerini yutarlar!

 

HİSSETMEK VE MUHTARİYET -106-

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER