Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

ONLAR KOMŞULUK HAKLARINI GÖZETİRLER VE KOMŞULARIYLA İYİ GEÇİNİRLER

Muharrem Günay 10 Nisan 2018 Salı 14:17:40
 

Aynı mahalle veya çevrede yaşayan insanların birbirlerine göre aldıkları ada komşu denir. Türkçede yaygın şekliyle fiziki olarak birbirine yakın veya bitişik yerlerde yaşayan insanlara komşu denir. Yakınlık veya bitişik olma ev bakımından, iş yeri, arazi veya şehir bakımından da olabilir. Dilimizdeki iş yeri komşusu, arazi komşusu, komşu köy, komşu kaza, komşu vilâyet tâbirleri bunu ifade eder. Komşuluk, toplum hayatımızda yeri ve önemi inkâr edilemeyen sosyal bir müessesedir ve insanların toplum halinde yaşamalarının zaruri bir neticesidir. İnsan sosyal bir varlık olduğuna ve tek başına yaşayamayacağına göre etrafında komşuların olması kaçınılmazdır.
Arapçada komşuya câr denir. Car birbirini koruyan, himâye eden, gerektiğinde komşusunun yardımına imdadına koşan insan demektir. Kelimenin Arapça karşılığından da anlaşılacağı gibi, “birbirine yakın, bitişik (mücâvir) olma”nın ve birlikte yaşamanın getirdiği ve herkesin uymakla yükümlü olduğu bir takım sosyal normlar, vecibeler ve ilişkiler düzeni vardır. Bunlara genel ifadesiyle “komşuluk ve komşuluk hakları” denir.
Mü’min;  car örneğinde de görüldüğü gibi çevresine güven ve itimat veren insan demektir. Bir hadisi şeriflerinde Peygamber Efendimiz:
“Vallâhi mü’min olamaz, Vallâhi mü’min oalmaz; Vallâhi mü’min olamaz” buyurdular. Oradakiler:
“Kim mü’min olamaz Ya Râsulallah” dediler. Peygamber Efendimiz:
“Komşusu şerrinden emin olmayan kimse” buyurdular. (Buhari, Müslim )
Bu hadisi şerifte de görüldüğü gibi Allah katında sevilen iyi bir mü’min olabilmek için öncelikle komşularla iyi geçinmek gerekir. Hadiste, “mü’min olamaz” sözü olgun, kâmil mü’min olamaz” anlamındadır. Kâfirdir anlamına gelmez.
Müslim’in naklettiği diğer bir rivayette hadis şöyledir:
“Komşusu, zararından emin olmayan kimse cennete giremez.”
Hadiste geçen “Cennete giremez” ifadesinden de “Kıyamette ilk önce kurtulmuşlar içinde cennete giremez” şeklinde anlaşılmalıdır. Yani bu hareketinin cezasını çeker, sonra cennete girer.
Allah On Şeyi Emerdiyor
“Va’budûllâhe ve lâ tuşrikû bihî şeyen ve bil vâlideyni ihsânen ve bizil kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîni vel câri zil kurbâ vel câril cunubi ves sâhıbi bil cenbi vebnis sebîli, ve mâ meleket eymânukum. *  İnnallâhe lâ yuhıbbu men kâne muhtâlen fehûrâ(fehûran).”
“Allah’a kulluk edin, hiçbir şeyi (yücelterek ilâhlaştırıp veya tapınak haline getirip) O’na ortak koşmayın. (Sonra sırasınca) ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolda/sokakta kalmışa ve ellerinizin altında bulunan (hizmetkâr)lara iyilik edin. Allah, kendini beğenenleri ve böbürlenenleri sevmez.” (Nisa 4/36 [bk. 1/4; 9/31; 51/56]
Allah’a ibâdet edin. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya ve elinizin altında bulunanlara iyilik edin, Allah kendini beğenip böbürlenenleri elbette sevmez.
Bu ayeti kerimede sırasıyla ibadet edilecek tek makam olan Allah’a ibadete, O’na eş ve ortak koşmamaya, ana-babaya, yakınlarımıza, yetimlere-öksüzlere, düşkünlere, komşularımıza, arkadaşlarımıza, yolculara, elimiz altındakilere (işçilerimize, hizmetçilerimize) iyilik etmenin öneminden söz edildikten sonra, Allah’ın kibirli-gurulu kimseleri sevmediğine dikkat çekilmiştir.
Allah Teâlâ, tek ve ortağı olmaksızın kendisine ibâdeti emrediyor. Yaratan, rızık veren, nimetlendiren, her hal ve durumda yarattıklarına fazlı ile muamele eden O’dur. Onlar tarafından tevhide ve yaratıklarından hiçbir şeyle şirk koşulmamaya hak kazanmıştır. Nitekim Rasûlullah (s.) Muâz’a şöyle demiştir:
“Allah’ın kullar üzerindeki hakkı nedir, biliyor musun?
Muâz: Allah ve Rasûlü en iyi bilir, deyince; Ra-sûlullah:
“O’na ibâdet etmeleri ve O’na hiçbir şeyle ortak koşmamalarıdır, buyurmuş sonra tekrar sormuş: Bunu yaptıklarında kulların Allah üzerindeki hakkı nedir, biliyor musun? Onlara, azâb etmemesidir, demiştir.  Sonra Allah Rasûlü ana-babaya iyiliği tavsiye etmiş. Zira Allah Teâlâ, anam babanı senin var olman için bir sebep kılmış ve çok yerde kendine ibâdetin yanında ana babaya iyiliği zikretmiştir. Nitekim şu âyetler de böyledir : «Rabbın buyurmuştur ki: Kendisinden başkasına ibâdet etmeyiniz, ana ve babaya iyi davranınız.» (İsrâ, 23),

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER