Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

ROMA KIZILELMA’SI (2)

Kendisini “Dünya İmparatoru” olarak gören ve Nizâm-ı Âlem Ülküsü’nün takipçisi olan Fatih Sultan Mehmed, devrin en büyük ilim, kültür ve sanat adamlarını etrafına toplayarak İstanbul’u devrin en büyük bilim ve medeniyet merkezi haline getirdi. Molla Gürani, Hoca Zade, Molla Hüsrev, Molla İlyas, Siraceddin Halebî, Hasan Samsuni. Akşemseddin, Hızır Bey, Ali Kuşci gibi bilim adamlarını etrafına toplayan Fatih onların sohbetlerinden ve bilgilerinden istifade ediyor, onların ilmi münakaşalarına katılıyordu. Fatih sadece Türk-İslam âlimlerini değil, Rum ve İtalyan bilim adamlarına da büyük bir değer veriyor, onları himayesine alarak büyük bir kültür ve ilim merkezi kurmaya çalışıyordu.
II. Murat zamanında Edirne sarayında yüksek seviyeli ve kaliteli idareci kadrolar yetiştirmek amacıyla kurulan “Enderun” teşkilatı asıl hüviyetine Fatih zamanında kavuşmuştur. Bu nedenle Enderun teşkilatının gerçek kurucusu olarak Fatih kabul edilir.
Ülkemizdeki en eski ilim kuruluşu olan İstanbul Üniversitesi’nin temelini oluşturan Fatih Medreseleri, Fatih tarafından yaptırılmış; ders programları Türk-İslam dünyası astronomi ve matematik âlimleri arasında, ortaya koyduğu eserleriyle haklı bir şöhrete sahip olan Ali Kuşci tarafından hazırlanmıştır.
“Batı ve Doğu bilim dünyası onu 15.yüz yılda yetişen müstesna bir âlim olarak tanır. Öyleki Barthold, Ali Kuşci’yi On beşinci yüzyıl Baltamyos’u olarak adlandırmıştır. (Göker, 1984, s. 307) Fatih medreselerinde kaliteye önem verildiğinden öğrenci sayısı az tutulmuştur. (120 öğrenci) Ayrıca öğrencilere burs da verilmiştir. I7. Yüz yılda sayı artırılmış fakat bu durum kalitenin düşmesine sebep olmuştur. “Fatih medreselerinde sekiz müderris (profesör) ders vermekte, onlara da sekiz muid (asistan) yardım etmektedir. (İpşirli,1994) Bir profösere ve bir asistana 15 öğrenci düştüğü dikkate alınınca Fatih medreselerinin kalitesi hakkında bir fikir sahibi olmuş oluruz.
Gerçekten de Fatih’in bilim ve bilim adamlarına verdiği büyük değer ve bunu devlet politikası haline getirmesi sonucunda İstanbul devrin en büyük bilim, kültür ve sanat merkezi haline gelmiştir. Her taraftan İstanbul’a gelen Müslüman ve gayri Müslim bilim adamları Fatih’ten büyük destek ve teşvik görmüş, bu şekilde devrin en büyük devleti vücuda getirilmiş; Osmanlı devleti bir “Dünya Devleti” haline gelmiştir.
Fatih’in zehirlenerek şehid edilmesi Roma Kızılelması’nın elimize geçmesine mâni olmuştur. Başta Fatih olmak üzere Türk hakanlarının hem milli hem de dinî ülküsü olan Roma Kızılelması’nasahip olmak ve Katolik Hıristiyanlığının merkezi ve kalbi konumunda olan Roma’yı fethetmek ve İslamlaştırmak bizlere Hem Sevgili Peygamber Efendimizden hem de Sultan Fatih’ten miras kalmıştır.
Aslında Roma’nın fethi İstanbul’un fethinden altmış dört sene evvel Yıldırım’ın adeta elini uzatarak gösterdiği bir Kızılelma idi. Türk ordusu, Kızılelmadan, Kızılelmaya atılırken, ilk idealist Osmanlı padişahları ona daha ileride daha Kızıl Elmalar gösteren birer millet kılavuzu rolünde görülür. Mesela, Kosova meydan muharebesinde Sırp ordusu imha edilip, Sırbistan tabiiyyet altına alınarak Engerus Kızıl-Elması’na yol açıldığı zaman babasının yerine geçen Yıldırım Bayezid, cülus tebriki için Edirne sarayına gelen Venedik, Ceneviz vesair İtalyan hükûmetlerinin sulh ve ticaret muahedelerini tecdit etmek isteyen elçilerine, Türkiye’de ticaret serbestisinin tabii bir hâl olduğunu söyledikten sonra, yeni muahedeler akdini reddetmiş ve hatta:
– “Roma’ya kadar, gidip Saint-Pierre kilisesinin mihrabında atıma yem yedireceğim!” sözleriyle; RimPapa Kızılelması’nın daha Şarki Roma Kızıl-Elması fethedilmeden evvel, Türk ülküsünün manevi haritasına girmiş olduğunu, Garp Hristiyanlığına resmen ilan etmekte hiç tereddüt etmemiştir. (Danişmend, 1966, s.128)
Günümüzde de Roma’nın fethini ve İslamlaşmasını hedefleyen ve müjdeleyen İslam âlimlerimiz vardır. Cennet mekân Prof. Dr. Esad COŞAN Efendi bir sohbetlerinde Roma ile ilgili olarak şöyle der:
“Türkiye’yi Avrupa’ya kaptırmayacağız. Balkanları Hıristiyanlara yutturmayacağız. Roma’yı Müslüman edeceğiz. Roma’yı Lâilâhe illallah Müslüman yapacağız. Allah’ın vaadi bu bize. Bu olacak. Ama ne zaman olacak? Biz onun hazırlığını yapmakla mükellefiz. Onlar Balkanlarda Müslüman bırakmayıp, Anadolu’da Müslüman bırakmayıp, Orta Asya’ya sürmeyi düşünüyorlar. Bizimde emelimiz Avrupa’yı, Amerika’yı Müslüman yapmak. Dünyanın her yerine Allah’ın dinini yaymak. Zulme her yerde karşı çıkmak; zulmü engellemek. Zulmün karşısına adaleti dikmek. Küfrün karşısına imanı koymak ve Allah’ın dinine hizmet etmek. Çalışmamız budur. (22 Nisan 1995 MALATYA .)
Müjdeler olsun ki Hıristiyanlığın merkezi Roma bile hadîs-i şerîflerle müjdelendiği üzere fetholunacak! Mü’minler onun karşısına dikilecek, ihlasla “Lâ ilâhe illâllâh” diyerek fethedecekler, savaşla değil, iman ve irfanla! Hiçbir ciddi papazın, mevcut ve muharref hıristiyan akaidine candan inandığını sanmıyorum; bazıları vicdanının sesini dinliyor, imana geliyor, Müslüman oluyor. Başka yol ve çare yok. (http://iskenderpasa.com)
Esad Coşan Efendi’nin söz ettiği hadisi şerif Deylemî’nin Müsnedül-Firdevs’inde geçmektedir. Amr ibn-i Avf’ın rivayet ettiğine göre, Bu hadisi şerife göre Peygamber Efendimiz (asm) Hazretleri, şöyle buyurmuştur:
“Lâ tekumüs-sâah, hattâ yeftehallahu alel-mü’minînel-kostantîniyyetir-rûmiyyete bit-tesbîhi vet-tekbîr.” “Allah Teàlâ Hazretleri mü’min kullarına tesbihle, tekbirle; Sübhanallah diyerek, Allahu ekber diyerek, el-Kostantîniyyetir-Rûmiyye’yi açmadıkça, fethini nasib etmedikçe kıyamet kopmaz.” (Ramuzu’l-Ehadis, 478/5; Krş. A. Yardım, Türk’ün Şeref Madalyası: Fetih Hadisi, Kubbealtı Akademi Mec., Sayı 3 Temmuz 1979, Sayfa :64)
Abdullah b. Amr radıyallahu anhuma’dan nakledildiğine göre o şöyle demiştir: “Biz Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında iken; İki şehirden hangisi Kostantîniyye mi Roma mı önce fetholunacaktır, diye soruldu. O (sav);
“Kostantîniyye’yi kastederek önce Hırakl’in şehri” cevabını verdi. (Hâkim, el Müstedrek, IV, 553)
Burada dikkat çeken durum şudur: Peygamber Efendimiz, soruya itiraz etmeyip “önce Kostantiniyye (İstanbul) ” diye cevap vermişlerdir.
Bu rivayette Roma’dan el-Kostantîniyyetir-Rûmiyye diye söz edilmektedir. Roma Kostantîniyyesi, yâni Roma şehri demek. Araplar bu şehri anlatmak istedikleri zaman, büyük manasında el-Kostantîniyye el-Kübrâ veya er-Rûmiyye yi kübraâ derlerdi; İstanbul için de er-Rûmiyye es-Suğrâ-Rumiyye-yi sügra derlerdi. Yâni büyük Roma küçük Roma, büyük Kostantîniyye küçük Kostantîniyye tabirleri Arapların arasında kullanılmıştır. Buna göre kıyamet kopmadan Roma ve benzeri büyük şehirlerin Müslüman olacağı söylenebilir.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER