Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sezer Küçükkurt

Saçmalık

Kendimizi bildik bileli pek çoğumuz gibi biz de kendimizi “Türk” olarak tanıdık. Şimdi bu kimliğimiz, aidiyetimiz sorgulanıyor. Yaşanan her kötülüğü “Türk”ün üzerine yükleyip, “Türk” kelimesini ortadan kaldırınca sorunlar da ortadan kalkacak sanıyorlar galiba.
Ne kadar saçma, ne kadar tutarsız?
Bizler kendimize Türk demeyeceğiz de ne diyeceğiz? Dilimize Türkçe demeyeceğiz de ne diyeceğiz? Türkiyelice mi?…
Derdimiz ırkçılık, kafatasçılık değil. Sadece toprağı vatan yapan, toplumu millet yapan değerlerin değerinin bilinmesini istiyoruz. Toplumun yaşamı, geçmişi, savaşı, ölümü, kalımı, kültürü, örfü, ruhu, yemesi, içmesi, dili, giyimi, kuşamı, duyguları, türküleri, anlayışı, kavrayışı, anlatışı her şeyi “Türk” iken bu kavramı ortadan kaldırmak ancak bitişe hizmet eder. Bunu yapmak demek Anadolu ve Rumeli coğrafyasını toptan ateşe vermekle aynı anlama gelir.
İşte bu düşüncelerimizi ifade etmeye planlarken gazetede eski Genel kurmay Başkanı Hemşehrimiz Orgeneral İlker Başbuğ’un yazdığı mesaja takıldık. Kapıldığımız düşüncelere Başbuğ’un itirazları da eklenince ne diyeceğimizi şaşırdık. En iyisi duymayanlara Başbuğ’un
sözlerinden satır başları aktaralım dedik.
Tutuklu olarak Silivri’de bulunan eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, mahkemenin eski Genelkurmay başkanlarından Işık Koşaner ile kuvvet komutanlarını tanık sıfatıyla dinlememesini Hürriyet’e değerlendirmiş. Başbuğ’un, “Teröristler Muteber Tanık, Ülkenin Genelkurmay Başkanı Değil” başlıklı mektubundan bazı satırlar şöyle:
“Türk Ordusu’nun Komutanı olarak, beraber çalıştığım üst düzey devlet yöneticilerini tanık olarak gösterdim ve mahkeme tarafından dinlenmesini istedim. Mahkeme bu isteğimizi reddetti. Türkiye Cumhuriyeti’nde devlet protokolü açısından 4 no’lu sırada bulunan bir kişinin, devletin üst düzey yöneticilerini tanık olarak göstermesinden daha doğal bir şey olamaz.
Sayın Başbakan’ın suçlandığımız konulara ilişkin çeşitli zamanlarda konuşma ve beyanları olmuştur. Yapılan bu konuşmalara dikkatle bakılırsa, iddianamede bize yöneltilen suçlamalara karşı bir isyan ve reddedilişin olduğu açıkça görülebilir. Mahkeme bu beyanları bu açıdan görmemezlikten gelemez. Aksi takdirde, yine diğer zamanlarda olduğu gibi yeni bir hukuk cinayetine neden olabilir.
Özellikle, 2008–2009 yılları arasında beraber görev yaptığımız üst düzey silah arkadaşlarımı da 30 Mayıs 2012 tarihinde resmen tanık olarak gösterdim ve mahkeme tarafından dinlenilmesini talep ettim. Mahkeme bu isteğimizi de neredeyse 8 ay geçtikten sonra reddetti. Tanık olmalarını istediğim, değerli komutan arkadaşlarım; 18 Şubat 2013 günü Silivri’ye geldiler ve mahkeme tarafından dinlenilmelerini beklediler.
Yüce Türk Milleti; Senin adına yargılama yaptığını ifade eden Mahkeme, terörist Şemdin Sakık’ı muteber bir tanık olarak dinlemiş buna karşılık Türkiye Cumhuriyeti’nin Genelkurmay Başkanlığı’nı yapmış emekli Orgeneral Işık Koşaner ile Kuvvet Komutanları ve Jandarma Genel Komutanı’nın tanıklığına itibar etmemiş ve onları dinlememiştir. Bu şekilde hareket edebilen bir mahkemenin adil yargılama yaptığını ve neticede de adil bir karara ulaşabileceğini beklemek mümkün müdür? Elbette hayır!”

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER