Son günlerin en önemli gündem maddelerin başında AKP’li bazı belediye başkanlarının istifaları geliyor. Söz konusu belediye başkanlarından çoğu istifa etmişken son olarak Balıkesir Belediye Başkanı’nın istifa muamması sürüyor. Aralıksız olarak 23 yıldır Başkent’in belediye başkanlığını yürüten İ.Melih Gökçek’in istifa twiti de -beklenen- gelişmenin ilanı oldu. İstifaların, iktidar partisinin elinde olan büyük şehir belediyelerinin arasında yer alması da bu sürecin ne kadar önemli olduğunun diğer bir göstergesi. Genel süreç böyle olmakla beraber değinmek istediğim konu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin istişare toplantısında tüm belediye başkanlarına imar uygulamalarıyla ilgili müfettiş gönderileceğini söylemesine ilişkin olacak. Diğer bir ifadeyle bazı belediye başkanları istifa etse de bu süreç bitmedi!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın parti ayrımı yapılmaksızın -ki ne güzel!- bütün belediyelerin teftiş geçireceğini belirtmesi çok açık ve net olarak göstermektedir ki “çanlar belediye başkanları için çalıyor!” Son yıllarda ülkedeki inşaat sektörünün inanılmaz yükselişi belediyeler çevresinde idare ve çevre hukuku yönünden ne yazık ki çok ciddi sıkıntılar doğurmuştur. Hatta Anayasa’da dahil diyebiliriz! Maalesef rant uğruna telafisi mümkün olmayan imar kararları alınmış İdare Mahkemeleri’nin kararları ise uygulanamaz hale gelmiştir. Peki belediyeler bu imar kararlarını alırken hangi cüretle hukuku ve kanunları göz ardı ettiler?! Çevre ve Şehircilik Bakanı Özhaseki “En büyük şehirlerde 100 katlı gökdelen yanında bir baraka, yanında sanayi. Bilinçsizlikle şehirlerimizin canına okumuşuz.” diyerek açıkça itiraf ediyor. Keza yine Süleyman Soylu Doğu Karadeniz’de bin yedi yüze ellinin üzerinde kaçak yapının yıkılacağından bahsediyor. O eşsiz yaylalarda bunlar nasıl yapıldı? Kaldı ki ruhsatlı dahil o güzel yaylaları betonlara boğmak ne kadar doğru! Elbette, eğer hukuka ve ilgili mevzuata uyulsaydı bu denli “canına okuma” asla olmazdı. Ancak ne yazık ki şehirlerimiz beton yığınlarına teslim edildi. Son 10 yıldır neredeyse hemen her ilde ki özellikle İstanbul’da ağaçlık yeşillik olan tüm alanlar ortadan kaldırılarak yerine beton yapılar dikildi.. İnşaat sektörünün hızla gelişmesiyle bu noktalar geldik. “Yeşil Bursa”nın en son ne hale geldiğini Belediye Başkanı’nın istifasıyla beraber paylaşılan Bursa fotoğraflarından ve eleştirilerden gördük. Şehrin ortasına dikilmiş TOKİ’ler ve yeşilliği gitmiş şehir. Sadece Bursa değil elbet hemen hemen her yer. Peki nereye kadar?! Elbette talep oranında konutlar işyerleri yapılması gerekiyor, iktisadi olarak belli oranda arz da kendi talebini doğurur, bu da uygundur. Ancak ne yazık ki yaşadığımız süreçte inşaat sektörünce arz edilen miktar talep edilemeyecek noktalara ulaştı. Elbette tek başına o sektörün oyuncuları bunu yapamazdı. Bunun ancak daha kapsamlı bir şekilde olabileceği aşikar. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın parti ayrımı gözetmeksizin “imar konularında tüm belediyelerin teftişe alınacağı”nı belirtmesi yukarıda anlatılan sürece artık bir dur denileceğinin göstergesi. Umarım bir an önce dur denilir!
Teftişler başlarsa tüm belediyeler yaptıklarından hesaba çekilecekler. Hukuka ve kanunlara uygun hareket ederek çalışmalarını yapanlar ne ala! Ancak rant uğruna imar yolsuzluklarına girişenler, kanunsuz işlemlere imza atanlar; Ankara ve İstanbul belediye başkanlarının istifalarının alındığı şu zamanda kendinizi asla vazgeçilmez düşünmeyin! Üstelik sürdürdüğünüz şehircilik politikaları da Cumhurbaşkanı ve Şehircilik Bakanı, İçişleri Bakanı gibi en üst düzeyden ve vatandaşlar tarafından da çok sert biçimde eleştiriliyor. Peki değdi mi şimdi?! İnsanın bir tepeden bakınca mutlu olacağı kaldırımlarında rahat bir nefes alarak yürüyebileceği şehirler yerine beton rengi duvarlarla kaplı şehirlerden kim mutlu oluyor? Kim rahatlıkla yürüyor? Hiç kimse! Ne yazık ki çok şey yitirdik ama en azından şimdi hesap vakti! Umuyoruz! Artık şehirlerde betonlar değil sanat huzur yeşillik yükselsin!