Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

SEN TANRI MISIN? – 83-

“KİŞİYLE ŞİRK ARASINDA SALÂTIN TERKİ VARDIR.”
Hazreti Cabir radıyallahu anh anlatıyor; Rasulullah (SAV)’in şöyle söylediğini işittim: “Kişiyle şirk arasında salâtın terki vardır.”
Kişinin şirke düşmesiyle düşmemiş hali arasında SALÂT’IN TERKİ vardır! Tirmizî ve Ebu Davud’un bir diğer rivayetinde bu hadis şöyledir: “Kulla küfür arasında salâtın terki vardır.” Bu hadiste “küfür” denilenin “A” Takdim Formu “BEN” yaşantısı olduğunu görmez, öyle düşünmezseniz hadisten bir mana çıkaramazsınız. Küfr’ü puta tapmak diye düşünür de “ben puta tapmıyorum, küfürde değilim” derseniz olmaz. Kişinin şirkle arasında salâtın terki vardır. “Terk ettiğine göre” o daha önce yaptığı bir şey mi ki? Daha önce salât ikame ederken puta tapmaya mı başlıyor? Buradaki KÜFÜR “A” Haline dönüştür, kişi salâtı terk etmekle “A” haline dönüyor! Kişinin “B” Halinden “A” Haline dönmesi salâtın terkiyledir. Neden? Çünkü HAYATIN DİREĞİ değişti: “B” hayatının direği salâtken, şimdiki hayatın direği muhtariyettir.
Bir önemli hatırlama daha yapalım: “Haniyf (Tahir) olmadan kendimiz Kur’an’a meal vermemeliyiz.” Haniyf olmadığınız halde meal yaparsanız ne olur? Buna örnek olacak bir ayet mealini göreceğiz. Haniyf (Tahir) olanın Kur’an’a bakışı ve diğer bakışa bir örnek vereceğiz, lütfen özenle yaklaşın. Bu ayetler Nisa-78 ve Nisa-79’dur. Özellikle Diyanet’in mealinde de, başka önemli zatların meallerinde de aynı hata var. Siz de rastladığınız meallere bakın, meal Muhammedî Bakış açısıyla mı yazılmış araştırın. Elinizdeki mealin nasıl bir mantaliteyle yazıldığını hemen anlayabileceğiniz ipuçları vardır. Şimdi bu ayetlerdeki ipucuna bakalım.
MUHAMMEDÎ OLAN İÇİN YALNIZCA
BİR KÖTÜLÜK VARDIR; ALLAH’I ÖRTMEK!
“Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır. Sağlam ve yüksek kalelerde bulunsanız bile. Onlara bir iyilik isabet ederse “bu Allah İNDindendir” derler. Bir kötülük isabet ederse “bu senin İNDindendir” derler. De ki; “hepsi Allah İNDindendir.” Bu insanlara ne oluyor ki hakikati anlamaya çalışmıyorlar.” (Nisa-78).
Bu mana Biiznillah onarılmış mealdir. Bu ayetin bazı meallerde nasıl verildiğine de bakalım: “Onlara bir iyilik isabet ederse “bu Allah’tandır” derler. Eğer bir kötülük isabet ederse “bu sendendir” derler. De ki; “hepsi Allah’tandır.” Kısaca söyleyelim, orijinaline uyup “indindendir” yazmamışlar. Türkçeye çeviriyorlar ya! Ama Türkçeye çeviren “A” Takdim Formu “BEN”den kurtulamamış bir tanrı olunca “A” Takdim Formu “BEN”in Türkçesine çeviriyor. “Bu Allah’tandır” diye çevirmişler. Oysa orijinalinde “indellah” var, “İND” kelimesi var ve çok önemli: Allah İNDinden; ZATından! İND deyince aklınıza ZAT gelsin, gerçek “BEN” diyen gelsin. İND; ZAT; BEN’dir! Ayetteki “seyyie” ve “hasene” kelimeleri de çok önemlidir. Hasene “iyilik” diye, seyyie ise “kötülük” diye çevrilmiş. Eğer iyilik ve kötülüğü “A”nın yaşantısındaki “iyi ve kötü” sanarsanız manayı çözemezsiniz. Muhammedî olan için yalnızca bir KÖTÜLÜK vardır; Allah’ı örtmek! Bir İYİLİK vardır; Allah’ı örtmemek! Her şey o şemsiyenin altındadır; Allah’ı örten yaşantı ve şirk koşmayan, örtmeyen yaşantı! Ayetlerin esasını anlamak için böyle bakmalıyız, hep… Şimdi bu çerçevede bakalım: “Onlara bir iyilik isabet ederse “bu Allah indindendir” derler. Eğer bir kötülük isabet ederse de, “bu senin indindendir” derler. Onlara de ki; öyle söylemesinler, “iyilik de kötülük de Allah indindendir” desinler.” Tanrıca baktıkları için “İND” kelimesini es geçiyorlar, iyiliği ve kötülüğü de yanlış değerlendiriyorlar. Ayetin önerdiği asıl mantalite/idrak şöyledir: Her şey (iyilik veya kötülük) Allah indindendir! “Allah indindendir” demek “onun hükmünü Allah vermiştir” demektir. Sana gelen iyiliğin de kötülüğün de (Hakk halinin de, küfür/şirk halinin de) hükmünü Allah vermiştir. “Allah İNDindendir” demek budur. Buraya orijinalinde geçen “İND” kelimesi yazılmaz da “Allah’tandır” veya “sendendir” diye yazılırsa sonraki ayeti hiç anlayamazsınız. Hatta yanlış anlar ve işin içinden çıkamazsınız. Demek ki, Nisa-78’den şunu öğrendik: Kişiye gelecek olan hasene/iyilik de, seyyie/kötülük de Allah’ın hükmüyledir. İnsan-30’u hatırlayalım: “Ve ma teşaune illa en yeşeallahu: Dileyen YOK İlla ALLAH.” Bu ayet de bize bu hakikati bildiriyor!
ALLAH’TAN BAŞKA
HÜKÜM VERECEK BİRİ YOK Kİ!
“Sana Haseneden (iyilikten) ne isabet ederse Allah’tandır. Başına gelen seyyie (kötülük) ise nefsindendir. Biz seni insanlara Rasul olarak irsal ettik. Şehiyd olarak Allah yeter.” (Nisa-79).
Bir önceki ayet olan Nisa-78 açıkladığımız manada anlaşılmazsa Nisa-79 onunla çelişiyor gibi gözükür. Kime göre? “A” Takdim Formu “BEN” anlayışına göre! Bu yüzden, Kur’an ayetlerine beşeri sistemlerdeki gibi yaklaşanlar eğer birine “her şey Allah’tandır” diyecekse yorumuna, yazısına sadece Nisa-78’i koyuyor. Nisa-79’u koyamıyor. Tam tersini anlatmak istiyorsa, muhatabına “sen muhtarsın, özgür iraden var” demek istiyorsa Nisa-79’u koyuyor. İkisini beraber koyamıyor. Çünkü itiraf edemediği bir şey var: Onun tanrısal anlayışına göre burada ikilem var! Orada Allah şaşırmış! Böyle düşünüyor ama söyleyemiyor! Oysa işin aslı şudur: Nisa-78’de “indallah” üzerinden bir anlatım var. İND zat demektir, hüküm demektir! Bu ayet bize diyor ki: Sana ne gelirse gelsin (“A” Takdim Formu da, “B” Takdim Formu da gelse) hepsinin HÜKMÜ Allahtan’dır. Düzeltmeye çalıştığımız nokta şudur: Nisa-78. ayetin orijinalinde “ind” kelimesinin yalnızca Allah için kullanılması öneriliyor. Ama yanlış düşünenler “senin (insanın) indinden” diyor, insan için de “ind” kullanıyor. Mealler ise “ind” kelimesini tamamen manadan çıkarıyorlar.
-Böyle yapmakla muhtariyetleriyle mi davranmış oluyorlar?
Muhtariyetten tabi! Ayet, hepsinin hükmü Allah’tandır diyor. Çünkü muhtar birisi (ayrıca birisi) yok! Hatta muhtar olmayan da yok! Allah’tan başka hüküm verecek biri YOK ki! O bir zann’dır ve vehmin vehmidir. Zulmettir! Zulmette olan kendini muhtar görüyor, hüküm vereceğini sanıyor.
ÇELİŞKİ OLAMAZ
Nisa-79’da neyi düzeltmemiz gerekiyor? Bu ayette “ind” geçmez: “Sana iyilikten ne isabet ederse Allah’tandır, başına gelen kötülük ise nefsindendir.” Biz buradaki iyiliği doğrudan “hidayet” olarak düşünelim. Çünkü sana gelen iyilik bu ilmî suretinle ilgili değildir! Eğer hidayete yöneliyorsan onun hükmü sendeki yazılımla ilgili olmayıp Rabbinden doğrudan bir müdahaledir, Allah’tandır. Sana gelen kötülük ise nefsindendir; yani bir kötülük yapmışsan o senin Kayıtlı Kendini Hissetme Duygun’u suistimal etmendendir; yani programındandır. Anlaşıldı mı? Bu bakışla, iki ayet birbirine zıt değildir. Biri diğerini tamamlayıcı olup müthiş bir idrak açıcıdır. Nisa-78: Senin “A” Takdim Formu “BEN” veya “B” Takdim Formu “BEN” oluşunun ve bu manada yaşadıklarının hükmünü veren Allah’tır. Hüküm verildi ve şimdi o hükmün cereyanı var. Nisa-79: O hüküm gereği sana hidayet dilenmişse, o hidayet gereği sana gelecek NUR Allah’tandır. O nur gelir senin programına müdahale eder. Senin (vehmin zulmeti olan) programında o yoktur! Allah’tan gelen bir nurla senin programın hidayete/haseneye döner. Burası çok önemlidir. Sana bir seyyie/kötülük gelirse, yani doğduğun halinle kalırsan o senin programındandır. Bu programların hükmü, hükümlerin hepsi ise Allah’tandır; hükümler verildi! İşin cereyanında (hüküm yerine gelirken) sana bir iyilik gelirse Allah’tandır, program dışı bir müdahaledir. Bir kötülük gelirse bu programının gereğidir, Kayıtlı Hissedişin olan nefsinin gereğidir.
Haniyf olmayanlar bu ayetlerden birisini öne çıkararak alıyorlar. Çünkü çelişki var sanıyorlar. Onlara göre Nisa-78: “Bir iyilik gelirse ‘bu Allah’tandır’ derler. Bir kötülük gelirse ‘bu sendendir’ derler. Sen ‘hepsi Allah’tandır’ de.” Nisa-79: “Sana bir iyilik isabet ederse Allah’tandır, kötülük isabet ederse sendendir (nefsindendir).” Bu iki ayetin meali olarak bu cümleleri okuyan kişi ne hisseder, bir düşünün. Doğal olarak tereddütte kalır! Korkup; “boş vereyim, biz bu işleri anlamayız” der. Veya dışarıda yaptıkları gibi işine yarayanı “kes-yapıştır”la alır geçer. Bu yüzden, Haniyf olmadan meal yazanlar, yazı yazanlar, konuşanlar Nisa-78 ve 79 gibi ayetleri peş peşe koyamazlar, İnsan-29 ve 30’u peş peşe koyamazlar. Bu ayetlerde çelişki var sanarlar!
Cumamız hayrlı oluverir inşaAllah.

 

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER