Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

SEN TANRI MISIN? – 88-

HAYAT BU İKİ HALDEN BİRİSİNDEDİR MUTLAKA; YA NEFS-İ EMMAREDEDİR, YA NEFS-İ LEVVAMEDEDİR!
Kıyamet Günü’ne yemin ederim. Ve Nefs-i Levvame’ye yemin ederim.” (Kıyamet; 1, 2)
Ayetlerdeki yemin ifadelerinin önemini paylaşmıştık. Burada da Kıyamet Günü’ne ve Nefs-i Levvame’ye yemin var. Kıyamet Suresi’nin ikinci ayeti Nefs-i Levvame’yi çok önemli buluyor, ona yemin ediyor, lütfen onu siz de önemseyin. Ama bu işle meşgul olanlar Nefs-i Levvame’yi hiç önemsemiyor, bir iki saniyede geçip, atıp gidiyorlar. Allah “Nefs-i Levvame’ye kasem ederim” diyor, ama bu işin anlatıldığı yerler Nefs-i Levvame’yi iki satırla geçiyor. Hep geçiştirilmiş, bir kenara atılmış, tarifi bile net yok! Büyük bir çelişki değil mi? Nefs-i Levvame kişi yaşadıkça devam edecek önemli halin adıdır. Öyle bir hal ki Allah ona yemin ediyor.
Aslında yalnızca İKİ HAL vardır, herkes bu iki halden birisindedir: Nefs-i Emmare veya Nefs-i Levvame. “Nefsin yedi mertebesi vardır, kişiler bu yedi halden birisindedir” denir, ama bu işi öyle düşünmemek lazım. O söylenen yanlış mı? Değil! Değil ama şöyle düşünmek daha uygundur: Hayat bu iki halden birisindedir mutlaka; ya nefs-i emmarededir, ya nefs-i levvamededir! Başka bir yerde olamaz! Yani; ya varlık ve varlığının muhtariyeti iddiasında bir MUHTAR vardır ya da muhtariyetten kurtulma çalışmalarına başlamış KUL vardır. Muhtar olan nefs, emir veren nefstir; EMMARE NEFSİ’dir. Muhtarın nefsi Nefs-i Emmare’dir. NEFS-İ EMMARE muhtariyetini ilan etmişin halidir. İkinci hal ise bu muhtariyetten kurtulma çalışmalarına başlamış kulun halidir. Buradaki kişi kurtulma çalışmalarının bir yerindedir, derecesi neyse! Muhtariyetten rahatsızlığın başladığı hal NEFS-İ LEVVAME’dir, muhtariyetten kurtulmaya çalışan nefsin adı Levvame’dir. Ana iki hal budur: Muhtar hal ve Muhtariyetten kurtulmaya çalışan hal. Muhtariyetten kurtulmaya çalışan, o çalışmalar sırasında çeşitli idrak pozisyonları yaşar ki o idraklara Nefs Mertebeleri denir; onların tümü Nefs-i Levvame süreçleridir: Nefs-i Mülhime, Nefs-i Mutmainne, Nefs-i Radiye, Nefs-i Mardiye gibi nefs mertebeleri hep Nefs-i Levvame içerisinde yaşanan hallerdir. O süreçlerdeki çalışmalar Nefs-i Levvame çalışmalarıdır. Nefs-i Levvame çalışmaları içinde bulunulan idrak neyse ona göre değişir. Nefs-i Mutmainne’de olanın Levvame çalışmasıyla Nefs-i Mardiyede olanın Levvame çalışması farklıdır.
NEFS-İ LEVVAME TANRININ TANRI
OLMAKTAN DUYDUĞU RAHATSIZLIKTIR
Tasavvuf denilen halin temelini oluşturan çok önemli bir cümle paylaşmaya çalışacağım, çok dikkat edelim inşaAllah. NEFS-İ LEVVAME tanrının tanrı olmaktan duyduğu rahatsızlıktır. Levvame; Nefsi tanrılık iddiasıyla Allah’a eş ve ortak koşma halinin oluşturduğu rahatsızlıktır. Levvame; tanrının tanrılığından rahatsız olmasıdır! Emmaredeki kişi bilsin veya bilmesin haliyle şöyle demektedir: “Allahım Sen Sana göre Allah’sın, Ben de bana göre Allahım.” Bu kişinin halinden/yaşantısından rahatsız olması Levvame’dir. Tanrının tanrılığından rahatsız olmasıdır Levvame. Tanrının diğer tanrılarla münasebetlerinden kaynaklanan rahatsızlıklar Levvame değildir! Buna dikkat edin, bazı yerlerde bu şekilde anlatılıyor ama böyle değildir! Bunun doğru anlaşılabilmesi için çok basit bir örnek verelim: Diyelim ki, krallıkla yönetilen komşu birkaç ülke var. Bu ülkelerden birinin kralı halkı incelemiş ve kendinde enteresan bir mütevazılık duygusu oluşmuş, kral olmaktan rahatsız oluyor; “ben neden kralım?” deyip duruyor. Kral olmak ona rahatsızlık veriyor. Farklı bir hal, değil mi? Bir diğer kralın ise şöyle bir rahatsızlığı var: Komşu ülkenin kralıyla ilişkileri sırasında bir yanlış yapmış, bundan rahatsız: “O kralı kırdım, üzdüm” diye düşünüyor, onda “krallar arası ilişki”den kaynaklanan bir rahatsızlık var. Bu rahatsızlığı yaşayan kral diğer kraldan özür diler ve rahatlar: “Onu üzmüştüm, günlerdir gözüme uyku girmiyordu, hediyelerle gönlünü aldım, helalleştik” halleri yaşanır. Bu diğerinden başka bir iştir! İlkinde; kral olmaktan rahatsız olan biri var! Bu ise krallar arası rahatsızlık! Bunun diğeriyle (Hakk’la) hiç alakası yoktur! Anlaşılıyor mu inşaAllah? Kişi farkında olsun veya olmasın, tanrılık ilan ve iddiası onun kaçınılmaz halidir! Tanrılığını ilan etmiş kişi halini fark ettiğinde tanrılığından, muhtariyet iddiasından rahatsız olursa, onun o rahatsızlığı onu Nefs-i Levvame’ye getirir. Halini fark edip rahatsız olmakla kişi Nefs-i Levvame’ye giriş yapar. Dikkat edin; eğer kişi tanrılığından rahatsız değilse, hele de tanrılığının farkında bile değilse İslamiyet’in bütün kurallarını yerine getiriyor olsa bile Nefs-i Emmare’dedir. Tanrılığının farkında değilse neyle meşgul olursa olsun Emmare’dedir. Bu durumda; “şirk koşarsanız amelleriniz boşa gider” hükmü geçerlidir. Şirk varsa her şey boşa gider; Zümer-65. Nefs-i Emmare şirk koşma halinin adıdır. Kişi şirk koşan halinden rahatsız olmaya başlamakla ve ondan kurtulmak istemekle Nefs-i Levvame’ye adım atmış olur. ESAS SEVAB budur, sevab mekanizması esas o zaman aktifleşir. Sevab Nefs-i Levvame’ye adım atmakla başlar.
KİŞİ EMMARE’Yİ KENDİSİNDE İYİ TANIR VE
YÜZLEŞİRSE KURTULMASI KOLAYLAŞIR
Nefs-i Levvame treni ile bu yolda ilerleyenin, seyri süluk yapanın göreceği istasyonlarından birisi Nefs-i Mülhime’dir. Hızla geçilmesi gereken yer aslında orasıdır, çünkü bütün girdaplar Nefs-i Mülhime’dedir. Nasib olmuş da Mülhime tüneli geçilmişse bir yere gelirsiniz ki, artık size orada “ne bir mahzunluk ne bir korku” vardır. Nefs-i Mülhime tünelini bitirip de Mutmainne’ye gelene kadar yol girdaplarla doludur, Mülhime süreci girdaplıdır. Mülhime bir his olduğu için orada insanın aklının çabuk kayması mümkündür. Bu nedenle Mülhime İstasyonu hızla geçilmelidir, bir an önce geçilmelidir. Ama Nefs-i Levvame treniyle! O trenin istasyonlarındaki çalışmalar farklıdır. Mülhime’de, Mutmainne’de… Hepsinde çalışmalar başkadır. Ama hep Nefs-i Levvame çalışmalarıdır. Şöyle: Lisede okuyan bir öğrenci; Lise 1’de de, 2’de de, 3’de de Tarih okur. Fakat okulun adı Lise’dir, o da lise öğrencisidir. Ama 1. sınıftaki Tarih’in mantalitesi ve konuları ile 2’deki ve 3’teki başkadır. Veya Matematik! Lise 1’de, 2’de, 3’de konular ve mantalite birbirinden farklıdır. Ama okulun adı Lisedir, kişi de lise öğrencisidir. “Nereye gidiyorsun?” denince “Tarihe, Matematiğe” demez, “Liseye” der. Nefs-i Levvame de böyledir! okulun [seyri süluğun] ismi Nefs-i Levvame’dir ama istasyonlar farklıdır. Aslında, önce Nefs-i Emmare’yi çok önemseyip incelemek gerekir. Anlatınca Nefs-i Emmare’yi çok kolay tanıyacaksınız. Onu ötelemeyin, “ben emmarede değilim” deyip ötelerseniz kurtulamazsınız! Kişi Emmare’yi kendisinde iyi tanır ve yüzleşirse kurtulması kolaylaşır. Sakın “benim Emmare’yle işim yok” demeyin. Nefs-i Emmare’ye doğduk!
DÜNYAYA HER GELEN CENNETTEN HAZRETİ
ÂDEM GİBİ KOVULUR, BU BİR MEKANİZMADIR!
Kur’an-ı Kerim’de “Hazreti Âdem’in cennetten kovulması” çeşitli surelerde anlatılır, birisi de Taha Suresi’dir. Hazreti Âdem’in cennetten çıkışı ve yeryüzüne gelişi anlatılır. İnşaAllah ileride Taha Suresi 118 ila 122. ayetlere detaylı bakma fırsatımız olur. Şimdi 121. ayetin son kısmına bakacağız. Orada Hazreti Âdem için bir tespit var. Ayetleri ötelemeyeceğimiz konusunda anlaştığımız için Hazreti Âdemi hemen kendinizde arayın, ayet o zaman size hitap etmiş olur. “Âdem aleyhisselam cennetten o zaman bir kere kovulmuş” derseniz ötelemiş olursunuz. DÜNYAYA HER GELEN cennetten Hazreti Âdem gibi kovulur, bu bir mekanizmadır!
ALLAH AŞKI’NI FARK EDEMEYEN
KÜFRÜNE ÂŞK’I YAŞAR VE O AŞKLA ÖLÜR.
HANGİ AŞKLA ÖLÜRSEN O AŞKLA DİRİLİRSİN
“Âdem Rabbine ASİ oldu da YAŞAYIŞI bozuldu.” (Taha-121).
Ayetteki tespit böyle, bu kadar! DÜNYAYA GELİŞ budur: Âdem Rabbine asi oldu da yaşayışı bozuldu. “Rabbine asi oldu” denilen “A” HALİ’dir! Bu yüzden ona “A” Takdim Formu “BEN” dedik, asi olanın “BEN” deyişi olduğu için! Âdem’in bu halinin takdimi öyle olduğu için! Bu halde “BEN” derken takdim edilen “A” Takdim Formu “BEN”dir! Böyle “BEN” diyenin yaşayışı bozulmuştur! Kur’an o hale “YAŞAYIŞI BOZULDU” diyor. Kişi bozulan bu yaşayışı o kadar seviyor ve benimsiyor ki, ÂŞIK oluyor! Buna “KÜFRE AŞK” demiştik, bu hali “kişi küfrüne âşıktır” diye ifade etmiştik. Gerçekten kişi küfrüne âşıktır! Bundan nasıl kurtulabiliriz? Ancak daha büyük bir aşkla! Allah Aşkı’yla! Allah Aşkı’nı fark edemeyen Küfrüne Âşk’ı yaşar ve o aşkla ölür. Hangi aşkla ölürsen o aşkla dirilirsin. Hangi aşkla dirilmişsen huzura o aşkla gidersin! Küfrüne âşık öldüysen öyle dirilirsin. Allah aşkıyla öldüysen Allah aşkıyla… Hangi AŞK üzere ölmüşsen o AŞK üzere Ba’s olursun!
Farkında olsun olmasın insan küfrüne âşık başlıyor. Sonradan cehennemlik olmuyor, hayata cehennemlik formatla başlıyor! Taha Suresi’ni inceleyin; 118, 119, 120, 121, 122. ayetlere lütfen bakın. “Şu ağaca yaklaşırsanız şaki olursunuz” dedi; yaklaştılar şaki oldular. Şaki olmak uzak düşmektir, küfür ehli olmaktır. Bunu Âdem’e yani bize diyor: Siz zaten bu hayata böyle başlıyorsunuz diyor. Ama nasıl kurtulacağımızı da öğretiyor, lütfen dikkat edin: ”Hidayetim size ulaşırsa kurtulursunuz.” Ancak Allah’ın hidayeti gelirse kurtuluyoruz, ancak öyle…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti