Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

ŞEYTAN HAYATI VE NAMAZI NASIL ETKİLİYOR?

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 17 Temmuz 2017 Pazartesi 13:36:52
 

-13-
Bir kaç yazıdır paylaştığımız hadisin anlatımına devam ediyoruz.
Şeytan şöyle sürdürdü: “Benim yetmiş bin tane çocuğum var. Bunların her biri bir başka yere tayin edilmiştir. O her bir çocuğumla birlikte yine yetmiş bin tane şeytan vardır. Onların bir kısmını ulemaya gönderdim, bir kısmını gençlere yolladım, bir kısmını meşayiha saldım, bir kısmını da yaşlı kadınlara musallat ettim. Gençlere gelince, aramızda bir anlaşmazlık yoktur, onlarla gayet iyi geçiniriz. Çocuklara gelince, onlarla bizimkiler istedikleri gibi birlikte oynarlar.
Bizimkilerin bir kısmını da âbidlerin başına dert ettim, bir kısmını da zâhidlerin. Onlar bunların yanına girer, halden hale sokarlar; bir tepeden diğerine hep dolaştırıp dururlar. Sonuçta öyle bir hale gelirler ki, onlar sebeplerden herhangi birine küfrederler. İşte, böylece onlardan ihlâsı alırım. Geldikleri bu hal ile onlar artık ibadetlerini ihlassız yaparlar, ama bu hallerinin farkında olmazlar.
“Ve sanıyorlar ki kendileri hidayete erenlerdir.”
Devam etmek üzere hadis anlatımına bir virgül koyalım:
Şeytan faaliyetlerini anlatırken; Bunların yanlarına girerler, onları halden hale sokarlar, bir tepeden diğerine hep dolaştırıp dururlar” demektedir. Bu anlatımda “yanlarına girer” demesi, verilen vesveseler Sadr’daki Nefret Kökenli Kıyas Şeytanlık Zann Alanı’na tesirde zorlanmaz anlamındadır.
“Halden hale sokarlar; bir tepeden diğerine hep dolaştırıp dururlar” demekle de, vesveseler o kişinin duniHİ algı ve zann’ları sebebiyle, o kişide heva ve hevesleri coşturur, çeşitlendirir; bu heva ve heveslerle kişi karakterden karaktere girer. “Bir tepeden diğerine hep dolaştırıp dururlar” ifadesi ile, bir yüksek dağ olan Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiası ile sözde ilahlığını dağdan dağa gezdirdiği kastedilmektedir
Şeytan devamla “Sonuçta öyle bir hale gelirler ki, sebeplerden birine küfrederler, böylece onlardan ihlâsı alırım” demekle; öyle bir karaktere bürünürler ve Müstakilen Varım ve Muhtarım İddia’ları o kadar coşar, sözde ilahlıklarına öylesine güvenirler ki; Allah’ın Ehad, Samed, Vahidül Ehadüs Samed oluşunu reddeden bir duniHİ algı zannı üretirler; böylece, Allah’ın İhlas Suresi’yle inananlara öğrettiği vasıflarını örtmüş, yok saymış, küfretmiş olurlar ki; bu durumda o kişi, ihlasa yakınlığı varsa onu da kaybeder.
Bu Şeytanlık Patronaj Tesiri ile “kişi ihlâstan uzak, Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiası’na yakın kalır ki, Şeytanın Avukatı olarak hayatına devam eder” anlatılmaktadır. Bu hali şeytan şöyle tanımlıyor: Onlar geldikleri bu hal ile artık ibadetlerini ihlâssız yaparlar, ama bu hallerinin farkında olmazlar. Paylaştığımız konunun ana fikir maddelerinden birisi de aslında bu tespittir: Yani; aslında Şeytanın Avukatı’sınız ve bu halinizle de ibadetlerle meşgulsünüz, ama kendinizi ihlâslı ve doğru yolda mı sanıyorsunuz?
Burada görüyoruz ki, bizim sakınmamız gereken bu hal Şeytanlık Patronajı’nın hedefidir.
Bu konuda Kur’an’ın bize uyarısını da hatırlayalım; A’raf-30: “Bir fırkaya hidayet etti, bir fırka üzerine de dalalet hak oldu. Muhakkak ki; onlar, Allah’ı bırakıp şeytanları dostlar edindiler… Ve sanıyorlar ki kendileri hidayete erenlerdir.”
Fatır-8: “Amellerinin kötülüğü kendilerine süslendirilmiş de onu iyi ve güzel gören kimse mi?”
Zuhruf-37: “Muhakkak ki; bunlar (şeytanlar), onları yoldan alıkoyarlar da onlar kendilerinin doğru yolda olduklarını zannederler.”
Şeytanın küfrü ilahlık ilanı bakımından insanın küfründen farklıdır. İnsan şeytanı geride bırakır
Hadis anlatımına devam edelim: İblis daha sonra aldattığı bir rahibin hikâyesini anlattı. “Rahip Barsisi tam yetmiş yıl ihlâs umuduyla ve dikkatlice Allah’a ibadet etti. Bu ibadetleri sonunda ona öyle bir hal ihsan edilmişti ki; her dua ettiği hasta onun duası bereketiyle şifayab oluyordu. Onun peşini bırakmadım… Zina etti, katil oldu; sonunda küfre girdi. Bu o kimsedir ki; Kur’an’da konusu şöyle geçer: “… Şeytanın hali gibidir ki; o insana ‘kâfir ol’ dedi. Vaktaki o kâfir oldu; bu defa da ona şöyle söyledi: “Ben senden uzağım. Ben Âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.”
Devam etmek üzere hadis anlatımına bir virgül koyalım: DuniHi algı doğrultusunda zann üretmeyi öğrenen ve en büyük zannı olan Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiası ile sözde ilahlığını ilan eden, dünya hayatının verdiği prim ile sözde ilahlar arası savaşı hayatın esası sanan insanın, iblis şeytana göre, sahip olduğu yetenekler yüksektir. Ayrıca, iblis şeytan kendisine verilen görevi yaparken hakkıyla tanıyamıyorsa da Rabbül alemiyn olan Allah’ı bilir; şeytanın küfrü ilahlık ilanı bakımından insanın küfründen farklıdır. Allah’a karşı bir korku şeytanın görevinde kendisine bir kırmızı çizgi oluşturur. Bütün bu sebeplerden insandan olan şeytanlar bir noktadan sonra iblis şeytanı geride bırakır, iblis şeytan o noktada geri adım atar; artık kendisi için de usta haline gelen insan olan şeytandan kaçar.
Bu durumu Haşr Suresi 16. ayetle Kur’an’dan öğrenmekteyiz: “(O hakikate samimi olmayan yahudi münafıkların durumu) insana “küfret (Allah’a karşı ilan ettiğin sözde ilahlığına göre davran ve sabit ol)” dediği vakit şeytanın ibretlik durumu gibidir. (İnsan) küfrettiğinde, şeytan: “Muhakkak ki, ben senden uzağım, doğrusu ben Rabbül Alemiyn olan Allah’tan korkarım” dedi.”
Şeytan namazla nasıl uğraşıyor?
Hadis anlatımına devam edelim: İblis bundan sonra bazı kötü davranışlar üzerinde durdu ve bu davranışlardan nasıl yararlandığını anlattı ve şöyle devam etti:
“Yalan bendedir, ilk yalan söyleyen de benim. Her kim yalan söylerse, o benim dostumdur. Her kim yalan yere yemin ederse, o da benim sevgilimdir. Âdem ve eşine yalan yere Allah adına and içtim ve onlara nasihat ettiğimi söyledim. Bunu yaparım, çünkü yalan yere yemin gönlümün eğlencesidir. Gıybet ve koğuculuğa gelince, onlar da benim meyvelerim ve şenliğimdir. Kim talak üzerine yemin ederse, günahkâr olacağından endişe edilir; isterse bir defa olsun, isterse doğru bir şey üzerine olsun her kim talakı ağzına alırsa, bu durumun hakikati belli oluncaya kadar karısı ona haram olur, onların bu halleri ile meydana getireceği çocuklar da zina çocuğu olur. Kişinin ağzına aldığı o talak kelimesi yüzünden hepsi cehenneme gider. Salâtını ikame etmeyi an be an tehir edene gelince; salât ikamesi için harekete hazırlanınca ona vesvese veririm ve şimdi meşgul olduğunu, salât için daha vakit olduğunu söylerim. O ise, vaktinin dışında salât ikame eder ama ikame edememiş olur. Şayet o kimse bu vesveselerimde beni mağlup ederse ona insan şeytanlarından birini yollarım ve onu salât ikamesinden alıkoyarım. Bu sefer de beni mağlup ederse, vesvese hücumunu salât sırasında başlatırım. O salâtta iken “sağa bak, sola bak” derim; o bunları yapınca yüzünü okşar sadrını rahatlatırım, sonra da sonsuza kadar işe yaramaz bir ibadet yaptığını söyler, sadrını daraltırım, huzurunu bozarım. Her kim salât ikamesinde çokça sağa sola bakar ve çevresiyle ilgilenirse Allah onun salâtını kabul etmeyebilir. Bu durumda da mağlup olursam, o yalnız başına salât ikame ederken çabuk olmasını, acele etmesini söylerim; horozun yerden yem toplaması gibi secde eder. Eğer yine beni mağlup ederse, o kişi cemaatle salât ikame ederken başına bir gem takarım ve imamdan evvel secde ve rükû yaptırırım. O böyle davranırsa kıyamet günü Allah onun başını eşek başına çevirir. O kimse bunda da beni mağlup ederse, bu kez salât ikamesinde parmak çıtlatmasını telkin ederim; böylece o beni tesbih edenlerden olur; bu işin sonunda esner ve elini de ağzına kapatmazsa içine küçük bir şeytan girer ve onun dünya hırsını ve dünyevi bağlarını çoğaltır. Böylece o kimse hep bize itaat eder, sözümüzü dinler. Miskinlerine, çaresizlerine ve zavallılarına gider, salât ikamesiyle uğraşmamalarını telkin eder, salâtın onların değil, hali vakti çok iyi olanların uğraşısı olduğunu söylerim. Hastalara gider salâtı bırakmasını söylerim. Allah’ın “Hastalara zorluk yok” buyurduğunu, iyileşince kılması gerektiğini telkin ederim. Hatta iyileşince daha iyi yapabileceğini söylerim. Böylece o salât ikamesini bırakır, küfre girme ihtimali artar. Şayet o hastalığında salât ikamesini terki sırasında ölürse, Allah’ı kendisine karşı hoşnutsuz bulur.
Hadisteki anlatımın bu kısmından neler çıkarabileceğimizi inşaAllah yarın paylaşalım.

 

ŞEYTANIN AVUKATI -13-

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti