Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

SİSTEMİ ÇALIŞTIRMAK İÇİN VERMEK GEREK

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 27 Ocak 2017 Cuma 11:46:59
 

Kalblerindeki tercihleri doğrultusunda ilk adımlarını atıp da Efendimiz (SAV)’in yanında olacaklarına, Onunla savaşa gideceklerine ve savaştan kaçmayacaklarına dair biat ettiklerinde, müminlerin bu ilk adımlarından Allah razı oldu. Bu tercihlerini tam mânâsıyla yerine getirememe korku ve endişesine karşı, mü’minlere mükâfat olarak; tüm endişeleri, ikilemleri ve beceriksizlikleri yok eden bir SEKİNE İNZALİ ve sevab olarak da FETH-İ KARİYB lütfedildi. Hep böyle elhamdülillah…
“Tercih” ve “İnfak” arasında sıkı bir irtibat vardır, bu önem yüzünden tercih-infak ilişkisini ele alacağız. “Allah yolunda infak”ın ne olduğu bilinmezse infak hayat bulamaz.
İNFAK Allah’ın sana verdiklerini Allah için vermen, esma’ül hüsnaları Hakk Yol’u tercih için değerlendirmendir. Esas zikrullah olan bu infak sâlih amel için elzemdir.
“Yoksa Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız?” (Âl-u İmran; 142)
“İnsanlar fitneye düşürülmeksizin, “iman ettik” demeleriyle bırakılıverileceklerini mi sandılar?” (Ankebut-2)
Sistem daima tercihe zorluyor. Tercihiniz belli olmadan, Rabbinize olan yönelişinizdeki sebatınız görülmeden, yalnızca “inanıyorum” demekle cennet olmuyor: Sürekli Hakk yolu tercih etmek şart!
“Muhakkak ki Rabbin, cehalet ile kötülük yapıp sonra bunun arkasından tevbe edip (Rabbine yönelip), (hallerini de) ıslah edenlerden yanadır. Muhakkak ki Rabbin, onlardan (Rabbini tercih edip durumlarını düzeltmelerinden) sonra Ğafurun Rahiym’dir.” (Nahl-119)
“Onlar bir fahşâ işlediklerinde yahut nefslerine zulmettiklerinde hemen Allah’ı hatırlayıp düşünürler, (böylece) günahları için mağfiret isterler. Kim mağfiret eder günahları? Ancak Allah. Ve (onlar) yaptıkları yanlışlarda bile bile ısrar etmezler.” (Âl-u İmran; 135)
Bu ayetten anlıyoruz ki; bâtıl bir davranışın hemen akabinde tercihini belirtmen ve hemen af dilemen gerekiyor. Ayet böyle öğretiyor: Onlar bir fahşa’ya düşerlerse (utanılacak bir iş yapmışlarsa) yahut nefslerine zulmetmişlerse, bâtıl bir davranışta bulunurlarsa, Allah Yokmuş Gibi davranırlarsa bunu fark ettiklerinde hiç vakit geçirmeden hemen Allah’ı düşünür, Allah’ı hatırlar ve bu yaptıkları için af, mağfiret isterler. Lütfen merhameti izleyin: “Niye yaptınız?” demiyor, “neden yapıyorsunuz?” demiyor, “yapmamalısınız” demiyor! “Dünyadasın, yapmak zorundasın, günah işleyeceksin. Ancak, günaha düşünce, günah işlediği fark ettiğinde Allah’ı unutma, çabuk dön, vakit geçirme, çabuk ol” diyor. Bu en alt sınırdır: Günah işledin mi hemen Allah’ı hatırla, vakit geçirme, hemen tercihini yap! Ayet “hemen” diyor: Onlar vakit geçirmez, hemen tercihlerini yaparlar. “Allahım” derler ve hemen af isterler. Eğer yanlışlarını fark etmişlerse, tespit etmişlerse yanlışta bile bile ısrar etmezler.
Kendindeki esmaları tespit etmek
Konulara böyle başlıklar halinde değinip kısa geçiyoruz; aslında bunların her biri birer ana başlık olmasına rağmen çok kısa geçiyoruz. Çünkü ayetlerin yalnızca konumuzla ilgili zâhirine bakıyoruz.
“İnsanın Kendindeki Esmayı Nasıl Tespit Edeceği” de bir ana başlıktır. Kendindeki esmayı tespit edip onu ihsâ edeceksin, ama nasıl? O esmalar senin hayatındaki nelerdir ve onları nasıl tespit edeceksin?
Önce şunu fark ederek: Sen, sendeki esmalara başka isimler veriyorsun. “Şu karakterdeyim, şöyleyim, şu özelliğim var” diye kendini tarif ederken tarif ettiklerinin hepsi aslında birer esmadır. Önce bunu fark etmemiz, idrak etmemiz ve şöyle başlamamız gerekiyor. Onlar birer esma olmasına rağmen, sen tespit ettiğin o vasıflara, o özelliklere orijinal ismini veremiyorsan, mesela “Mürid” diyemiyorsan bile şimdilik kendi verdiğin isimlerle de olsa o esmaları tespit et ve kullan. Şimdilik ona kendi verdiğin ismi söyle; “irademi kullanacağım” de ama yeter ki o özelliği kullan. Yani önce kendinde var olanı zorla, kendindeki iradeyi tüket. Kendindeki Halîm esmasına henüz orijinal ismiyle yaklaşamamış olabilirsin, olsun, şimdilik ona hoşgörü de ve onu Allah’ı tanımada kullan. Kaderle didişmeme hali olan Halîm esmasına şimdilik hoş görmek de ve kullanmaya böyle bir başla. Ama sonra mutlaka onların orijinal ismini de öğren ve kullan. Orijinal isimleri kullanmak önemlidir. Siz isminizin yanlış kullanılmasından memnun olur musunuz, size farklı bir isimle hitap edilmesine razı olur musunuz? Tam da bu yüzden esmanın orijinalini, asıl ismini kullanır hale gelmeyi önemseyin. Şimdilik hoş görülmeniz şuna benzer: Yeni biriyle tanışırsınız, isminizi şaşırır, farklı bir şey söyler, gülümsersiniz, “öğrenecek” der, o halini hoş görür, kabul edersiniz. Çünkü sonra sizi tanıyınca şaşırmayacağını bilirsiniz. Siz de şu an farklı isimlerle bile olsa o esmaları tespit edip kullanın, kullanmak için kendinizi zorlayın. Onları kullanmak infaktır, zikrullahtır! Onları kullanın, hatta zorlayın. Önce var olanı vermeli, desteği son noktada istemelisiniz. Elbette onu da vermek için…
Önce ver, sonra iste
“Muttakiler (bâtıla düşmemek için korunanlar) kendilerine rızk olarak verdiklerimizden infak ederler.” (El Bakara-3)
Müttakileri bu özellikleriyle bildiren başka ayetler de mevcuttur. Ayetteki “infak”ı yerine oturtabilmek için, normal hayattan bir örnek verelim. Hatta bu örnek para olursa konu çok daha iyi anlaşılır. Hayr yapmak istiyorsunuz ve bir miktar da paranız var. Ama kendi paranıza hiç dokunmuyorsunuz, sürekli “Allahım para ver de infak edeyim, hayr yapayım” diyorsunuz. Komik değil mi? Cebinizde para var ama siz elinize tespihi almış; “Allahım para ver, Allahım para ver de infak edeyim” deyip duruyorsunuz. Bu zikirle meşgulsünüz ama cebinizde para duruyor. Böyle zikrullah olur mu? Önce cebindeki parayı kullanmandır zikrullah! Allah yolunda vereceksin ve yine vermek için de Allah’dan isteyeceksin. Allah diyor ki; verirsen daha çok veririm. Neyinin artmasını istiyorsan onu ver. Cebindeki parayı verirsen daha çok verecek. Ama cebinde o duruyor, sen; “Allahım hayr yapmak istiyorum, para ver” diyorsun. Zikrullah ve Esma’ül Hüsna ile Allah’tan yardım istiyorsun ama sendekini kullanmıyorsun. Köşende oturup “ver de yapayım Allahım” diyorsun. İş böyle değil, mekanizma öyle çalışmıyor! Nasıl çalışıyor? Önce tercihini belirteceksin ve tercihin doğrultusunda sendeki esmayı kıpırdatacaksın, böylece esas zikrullahı yapmış olacaksın. Bunu yapar da zorlarsan, zorlanırsan sendeki bittiğinde, tükendiğinde sana gerekli destek gelir. Tabi bu zor bir sınavdır…
Bu zor sınavı yaşayanlardan birisi elbette bir Rasûldü; Hz. Eyyub aleyhisselam. Hep gayret etti, hep dayandı, hep dayandı. Nihayet dilinde bir yara oluşunca “Allahım, Seni zikredemiyorum” dedi. Son noktasıydı, son noktaya kadar hep gayret etti. O son noktada destek geldi ve şifa buldu, hiçbir şeyi kalmadı. Çünkü hastalığı veren de, kaldıran da Sahibi! “Ol” dedi hasta oldu, “Ol” dedi hastalık kalktı! Hepsi Allah için çok kolay: Çünkü O; inneHU Aziyzün Hakiym.
Tercih ve İnfak’la ilgili bu işleyişi şu örnekle de anlamaya çalışalım.
Esas gayret Allah yolu içindir
Birisi size bir konuda yapması gerekeni sorduğunda; “otur, şu kadar sayıda şunu tekrarla” mı diyorsunuz, yoksa o işle ilgili özelliklerini çalıştırmasını, yeteneklerini kullanmasını, gayret etmesini mi öneriyorsunuz? Şöyle gayret et, şu şekilde yap diyorsunuz. Çalışmaksa “çalış”, yürümekse “yürü”, koşmaksa “koş” diyorsunuz, yani ona yapacağı bir fiil öğütlüyorsunuz, “köşene çekil” demiyorsunuz. “Çok zor bir sınavım var, ne yapacağım?” diyene, “git yat” demiyorsunuz. “Git çalış, gayret et, kendini zorla” diyorsunuz. “Tam çalışmaya oturunca uykum geliyor” diyene, “zorla kendini, zihnini açacak bir şeyler iç” diyorsunuz. Allah yolunda da aynı öneriyi yapmıyorsanız, “Eline tesbih al, zikir çek, otur bekle” diyorsanız olmaz! Bu bir ironi değil mi? Normal hayatla ilgili bir iş olunca davran, gayret et, bu yolda olunca otur zikir çek. Olmaz! Davranılacaksa, bir gayret gösterilecekse bu asıl Allah yolunda olmalıdır. Esas gayret Allah yolu içindir ve onun adı Sâlih Amel’dir.
Ayetler “siz sa’yinizin (yaptığınızın) karşılığını bulacaksınız” der, “yatmanızın karşılığı” demez. “Yatmak” yanlış anlaşılmasın, bazen yatmak da gayrettir. Bu gayrete girenin yatması da gayrettir, o âlimin uykusu nafile ibadetten hayrlıdır. Gayret yerine uyku, uyku yerine gayret olursa o yanlıştır. Yerinde kullanılırsa uyku da gayret olur.
“Tercih ve İnfak” sisteminin nasıl çalıştığını açıkladık. Paranızı verirsiniz, paranız tükenince Allah’dan istersiniz. Esmalar da öyledir, önce sizdeki mevcut esmaları kullanacaksınız. Böyle yapınca yürümüş olursunuz. Siz yürürseniz Allah size koşar.
“Kulum bana yürürse, ben ona koşarım” müjdesi şimdi somutlaştı mı, daha iyi anlaşıldı mı?
Ama siz, hiç yürümeden “Allahım koş bana” diyorsunuz, olmaz!
Sistem siz yürüdükten sonra çalışıyor!
“Tövbe, Hicret ve Tercih” ile tefekkürümüze devam edeceğiz inşaAllah.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER