Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

TÜRK VE İSLÂM AHLAKINDAN ÖRNEKLER-3

Muharrem Günay 20 Şubat 2017 Pazartesi 20:37:35
 

ALLAH’IN  BUYRUĞUNDAN GAYRİ İŞ YAPMAYASIN
Türk milletinin Cihan Hâkimiyetine giden yoldaki ara hedeflerinin genel adı olan ve Cenâbı Hakk’ın Türke gösterdiği yer ve hedef olarak algılanan Kızıl Elma, bu sefer Bursa’dır. Osman Gazi ölmeden önce bu Kızıl Elmayı ele geçirmek istiyordu. Fakat hastalığı buna engel olacak bu şeref oğlu Orhan Gazi’ye nasip olacaktı.
Küfre karşı akınlarla yetişip, yiğitliği, cesareti, bilgisi ve İslâmiyet’e olan sadakati ile düşmanların korkusunu, Müslümanların takdirini ve şükranını kazanan Osman gazi, 1326 yılında 70 yaşında hastalanmış ve hasta yatağında Bursa’nın fethine giden oğlu Orhan Gazi’den müjde bekliyordu. Hasta yatağında Bursa’nın fetih müjdesini alan Koca Gazi, kendisinden sonra gelecek olan Osmanlı Padişahlarına da bir siyasi vasiyetnâme özelliğinde ve Türk Devlet Felsefesi’nin bir özeti olan şu tarihi vasiyetini oğlu Orhan Gazi’ye yapmıştır:
“Tanrı’nın buyruğundan gayrı iş işlemeyesin, bilmediğini şeriat ulemasından sorup öğrenesin, iyice bilmeyince bir işe başlamayasın, sana itaat edenleri hoş tutasın ve askerine in’amı-ihsanı eksik etmeyesin (askerine bol nimet ve bahşiş veresin, iyilik edesin) ki insan ihsanın kulcağızıdır. Zalim olma, âlemi şenlendir ve cihadı terk etmeyerek beni şâd et. Ulemâya riayet eyle ki şeriat işleri nizam bulsun. Nerede bir ilim ehli duyarsan ona rağbet ikbal ve hilm göster. Askerine ve sahip olduğun mala güvenip gurur getirip şeriat ehlinden uzaklaşma. Bizim mesleğimiz Allah yolu ve maksadımız Allah’ın dinini yaymaktır. Yoksa kuru kavga ve cihangirlik davası değildir. Sana yakışan da budur. Daima herkese ihsanda, iyilikte bulun. Memleket işlerini noksansız gör, senin gibi bir evlat bıraktığım için ölümüme üzülmüyorum.”
Osmanlı siyasetinde ta başlangıçtan beri şu çizginin takip edildiğini görürüz: Diğer beylikler birbirleri ile rekabet ve mücadele ederken onlar bu iç çekişmeyi bırakıp hep Bizans köylerine yönelmiş, oraları peş peşe topraklarına katmışlardır. Fakat hükümleri altına aldıkları ahâliyi sadece silâh gücü ile yönetme yerine, o gayrimüslim ahâli ile, adaleti ve müsamahayı esas alan iyi münasebetler geliştirmişlerdir. Bu siyasetin neticesi olarak, Orhan Bey’in (ö.1362) 1326 yılında Bursa’yı sulh yolu ile fethettiğini görüyoruz. (Mehmed Neşri, –Neşri Tarihi, I,67; nşr. Mehmet Altay Köymen, Ankara, 1983.)
Tarihçiler netice itibariyle şunu derler: Osmanlı Devleti’nin, Anadolu’da ve Balkanlarda topraklarını genişletmesinin, askerî sebeplerle beraber ahlakî ve sosyal sebepleri de vardır. Çünkü ahâlisi çeşitli etnik unsurlardan, dilleri ve dinleri farklı topluluklardan oluşan bir halkı, sadece askerî sebepler bir arada tutamaz. (Bilal Eryılmaz, s. 24; Osmanlı Devletinde Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi, İstanbul, Risale Yayınları,)
1326 yılında Bursa’yı kuşatıp şehri savaşmadan teslim alan Orhan Gazi’nin içeridekilere, “Bunca servetiniz varmış neden teslim oldunuz?” şeklindeki sorusuna Bursa Rumlarının verdiği cevap dikkate değerdir. Bursa Rumları Orhan Gazi’ye:
“Servetin bize faydası olmadı. Senin baban nice zamandır Bursa’nın köylerini zaptedip bağladı, onlar rahat ve emniyet içinde yaşarlarmış. Biz de onların rahatlığına heves ettik.” demişlerdir. (Erol Güngör, Tarihte Türkler, s:185)

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER